Yüksel Işık yazdı | Bir yıl sonra İstanbul: Elde etmek nedir ki?
Topal atın kör alıcısı olurmuş” derler.
Onun eğlenmek için göle attığı incirler de bir kaplumbağaya yiyecek olmuş. Kaplumbağa göle atılan incirleri yedikçe maymuna minnet duymaya başlamış ve onunla dost olmak istemiş.
Yalnızlık canına tak eden maymunun da canına minnetmiş!
BİR ŞEYE ODAKLANMAK, BAŞKA ŞEYLERİ GÖRMEZDEN GELMEYE YOL AÇARSA!
Kaplumbağadan gelen dostluk isteğini keyifle kabul etmiş; candan iki dost olarak ettikleri sohbetin tadına doyum olmazmış.
Maymunla dost olan kaplumbağa eviyle, eşiyle, çocuklarıyla ilgilenmez olmuş. Bu durum kaplumbağanın eşini çok rahatsız etmiş.
Derdini komşusuna açmış. Demiş ki:
“Maymunla tanıştıktan sonra gözü başkasını görmüyor. Eve uğramaz oldu; çocuklar babalarını özlüyor. Çok üzülüyorum, acaba ne yapsam da, kocamı kapıldığı bu durumdan kurtarsam?”
Komşusu, bir an önce o maymundan kurtulmayı önermiş.
“Nasıl?” diye sormuş eş kaplumbağa.
“Şöyle” demiş komşusu; “Kocan eve gelince çok hasta olduğunu söyle. ‘Çaresi yok mu?’ diye sorarsa da, ‘iyileşmenin tek yolu, bir maymunun yüreğini yemekmiş’ de.”
Komşunun önerisi aklına yatan dişi kaplumbağa erkeğinin eve geldiğini fark edince kendini yataklara atmış.
Erkek kaplumbağa, eşini öyle perişan halde görünce telaşlanmış:
“Ne oldu sana böyle?” diye sormuş.
Dişi kaplumbağanın yerine komşusu cevap vermiş:
GERÇEĞİN, YALNIZCA GERÇEĞİN PEŞİNDEN GİTMEK!
“Doktor dedi ki iyileşmesi için bir maymun yüreği yemesi gerekiyormuş.”
“Çok zor” demiş erkek kaplumbağa, “ama gene de maymun dostumla bir konuşayım”.
Düşüne taşına yanına vardığı maymun bir şey olduğunu hissedip sormuş:
“Ne oldu?”
Maymun, asıl düşüncesini saklayıp, “hep sen beni misafir ediyorsun; bir kez de ben seni misafir etmek istiyorum” deyivermiş.
“Derdin buysa seve seve gelirim ama sanki senin başka bir derdin var.”
“Haklısın” demiş, kaplumbağa ama gerçek niyetini gizleyerek, “karım hasta ve yatıyor. Seni yeterince iyi ağırlayamayacağıma üzülüyorum.”
Maymun da demiş ki; “üzüldüğün şeye bak, biz dostuz; bunun bir önemi yok da karının hastalığı ne? Doktora gittiniz mi?”
“Evet ama” demiş, kaplumbağa, der demez de ağzındaki baklayı çıkarmış
“Doktor, Bir maymunun yüreği iyi geleceğini; onu yerse iyileşeceğini söylemiş.”
Bunu duyan maymun, kendisine tuzak kurulduğunu anlamış ve metanetini yitirmeden şöyle demiş:
“Keşke daha önce söyleseydin, evden aceleyle çıktığımız için yüreğimi yanıma alamadım. Geri dönelim de yüreğimi yanıma alayım.”
Geri dönmüşler; maymun karaya çıkar çıkmaz, hızla koşup, incir ağacının dalına zıplamış.
Ardından sonra kaplumbağaya demiş ki:
“Sana bir nasihat vereyim; eğer bir dileğin gerçekleşmişse başka bir heves için elde ettiğin o hedefi heder etme.”
23 HAZİRAN: YÜREĞİNİ KOYANLARIN TERCİHİ!
Niye mi anlatıyorum?
Dün itibariyle Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığına seçilmesinin üzerinden bir yıl geçti.
31 Mart’ta ucu ucuna kazanmış olduğu başkanlığı kendisine vermemişler; ikinci kez seçime zorlamışlardı.
Halkı da, “hiçbir şey olmadıysa da kesin bir şey oldu” gibi ipe sapa gelmez; yalan yanlış bilgilerle kandıracaklarını sandılar.
Tıpkı anlattığım öyküdeki kaplumbağanın maymunu kandırmak için yaptığına benzer bir hamleydi bu!
Maymunun, “yüreğimi alıp geleyim” dediği gibi İstanbullular da, sandığa oylarını atmakla kalmadılar; yüreklerini de orta yere koydular.
Böylece “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” sözünün gerçekleşmesinin de önü açılmış oldu.
BİR SENARYONUZ VARSA!..
İşte bu nedenledir ki başta Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere yeni seçilmiş ve kişisel algıları çok yüksek belediye başkanları, halkın kendilerine tevdi ettikleri görevi, hakkıyla yerine getirmekle mükelleftir.
“Hakkıyla yerine getirmek”, yönettikleri şehrin her noktasına dokunmak, kimseyi aç ve açıkta bırakmamak; kısacası şehrin bugününü rahatlatıp, geleceğini de kazanmak anlamına gelir.
Gelecek ne getirir bilinmez ama üstlendikleri görevlerin hakkını verebilirlerse gelecek çok güzel günlere gebedir.
Bun için bir kez daha altını çizerek belirtmek isterim ki “hikayelerini senaryolaştırmalılar”.
Hikayeleri senaryolaşırsa o senaryonun gerektirdiği rolleri üstlenecek aktörlerle geleceği kazanmaları mümkün hale gelir.
“Eldekini heder etmemenin” anlamı budur.