Yüksel Işık yazdı | Afrin ve tutarlı olmak

Abone Ol
Bugün aynı zamanda, yaşadığımız gelişmeleri o günden gören usta gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilişinin 25. Yıldönümü. Anısına saygıyla! TSK, her açıdan kolay lokma olduğu anlaşılan Afrin’e girince en çarpıcı destek, önümüzdeki hafta Olağan Kurultayını yapacak olan CHP’den geldi. Hiç kuşkusuz TSK’nın attığı adımın siyasal sorumluluğu iktidara, öncelikli olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. Dolayısıyla harekat sonucunda elde edilecek başarı(!), O’nun hanesine; zayıf da olsa muhtemel bir başarısızlık ihtimali ise harekat emrini veren ve destekleyen herkesin hanesine yazılacak. Erdoğan, 2011’den beri, daha önce “kardeşim” diye hitap ettiği Esad’ın devrilmesi için açıkça tavır almış biri; tavır almakla yetinmediğini, iktidarın, ÖSO adı altında Suriyeli muhalifleri örgütlemek için yoğun bir faaliyet içine girdiğini de biliyoruz. CHP ise o tarihten bugüne, AKP Hükümetinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biri olan “yurtta barış, dünyada barış” ilkesine aykırı davranarak komşularımızla ilişkilerimizi bozduğunu savunuyor. Türkiye’nin çıkarlarının Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak olduğuna dikkat çekiyor. DİPSİZ KUYU! Öncelikle katılalım, katılmayalım her devletin kendisine yönelik tehditlere karşı çok yönlü önlemler almasının uluslararası hukukta ve diplomaside bir meşruiyeti olduğunu not düşelim. Türkiye’nin, bu temel kuralı öne sürerek, zaman zaman sınır ötesine askeri harekat gerçekleştirdiğini; Aralık 2016’da 72 askerini şehit verdiği Fırat Kalkanı harekatını da bu çerçevede yaptığını biliyoruz. Bu açıdan bakıldığında Afrin’e yönelik harekat, ne ilktir ne de son harekat olacaktır. Hükümetin, “bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek Afrin’e yönelik göstere göstere gerçekleştirdiği harekatın, “TSK’nın başarısı” ile sonuçlanacağı baştan belli. Çünkü uzmanlara göre Afrin, “Neredeyse dört tarafından TSK ve TSK destekli ÖSO tarafından çevrilmiş durumda.” Yani ortada karşılıklı iki cephenin olduğu bir coğrafya söz konusu değil. Üstelik harekat için Rusya’nın desteği alınmış; ABD ise eğitmekte olduğu 30 bin YPG’linin Afrin’e gitmesine kesinlikle izin vermeyeceğini açıkça belirtmiş. Görünen o ki diğer kantonlarda güçlü konumda bulunan YPG’nin Afrin’de bulunan 5 bin YPG’liye yardım ellerini uzatmak için dahi ABD’nin izin vermeyeceğini “Afrin’e giderlerse desteğimizi çekeriz” diyerek tavrından anlıyoruz. Geriye cılız bir Barzani desteği kalıyor ve HDP tepkisi dışında uluslararası bir desteği olmadığı da anlaşılıyor. Türkiye’nin Afrin Harekatı, bu verili koşullarda gerçekleştiğini unutmamak gerekiyor. İKTİDARIN BULDUĞU HİNT KUMAŞI “Suriye bir bataklık mı?” sorusunun cevabı, uzun vadede evettir ama Afrin’de gerçekleştirilen askeri harekat çerçevesinden bakıldığında, Hükümet açısından “bulunmaz Hint kumaşı” cinsinden bir avantajı beraberinde getirebilme potansiyeline sahiptir. Afrin Harekatının iktidara sağlayacağı avantajın farkında olan iki taraf vardır ve her iki taraf da geliştirdikleri strateji açısından bir iç tutarlılığa sahiptirler. Bu taraflardan biri, HDP’dir ve HDP, ister ABD desteğiyle isterse de kendi bağımsız iradeleriyle Suriye Kürtlerinin elde edeceği her başarının Türkiye Kürtlerini motive edeceğini ve kendi hanelerine yazılacak olumlu bir adım olarak öngörmektedir. Öte yandan, Türkiye’nin Afrin’e yönelik harekatının Suriye Kürtlerinin henüz oluşturmakta oldukları iktidarlarını sarsacağını da gören HDP, Afrin’de elde edilecek her sonucun AKP iktidarını tahkim edeceğinin de farkındadır. Harekata da bu iki nedenden dolayı karşı çıkmakta; bu harekat sonucu ortaya çıkacak tablonun Türkiye Kürtlerinin duygularını inciteceğine ilişkin tarihsel tecrübenin ışığında davranarak, duruşunu belirlemiş bulunmaktadır. HDP, bu duruş ile Türkiye Kürtleriyle AKP arasında var olduğu bilinen duygusal bağı koparmayı hedeflemektedir; etkisini 2019 seçimlerinde göreceğiz. Afrin Harekatının esas tarafı ise hiç kuşkusuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır ve Erdoğan, 16 Nisan Referandumundan bu yana attığı her adımı 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik attığının altını çizmek gerekir. Afrin’de elde edilecek askeri başarı(!)nın, PYD-YPG’yi ortadan kaldırmayacağının ama harekat nedeniyle “içerde” olağanüstü bir psikolojik ve dolayısıyla politik üstünlük elde edeceğinin bilinciyle hareket eden tek kişi, Erdoğan’dır. ERDOĞAN GAZİ UNVANI (MI) ALACAK Hedefiniz belli ise o hedefe varmanız daha kolaydır. Hakkını vermek gerekiyor ki Türkiye siyasetinin baş aktörleri arasında nereye gittiğini bilen iki kişiden biri Erdoğan’dır. Diğeri Demirtaş’tı ve ne yazık ki iktidarın kriminal etme stratejisi ile PKK’nın değersizleştirme politikasının sonucu, şimdilik de olsa etkisizleştirilmiş görünüyor. Asıl üzerinde durulması gereken ise Erdoğan’dır. Erdoğan, attığı her adımın, kendisi için öngördüğü politik geleceğe konulmuş bir yapı taşı olduğunu bilincinde hareket etmektedir. Zaten bu nedenledir ki dünya, hoşlanmasalar dahi, nereye gittiğini bilen herkese yaptığı gibi Erdoğan’ın da önünü açmış bulunuyor. Erdoğan, “aşılması kolay” tepeleri, kuşatılması tatbikat kolaylığında olduğu anlaşılan küçük bir yerleşim bölgesi konumundaki Afrin’deki YPG etkinliğini geri püskürterek, bir yanıyla uluslararası ilişkilerde belirleyici rol oynayan küresel güçlere peşrev çekmeyi; diğer yanıyla ve asıl olarak iç siyaseti dizayn etmeyi amaç edinmiş bulunmaktadır. Muhtemeldir ki Afrin sonrasında TBMM’ne verilecek bir önerge ile de kendisine “gazi” unvanı verilmesi sağlanacak ve böylece 15 Temmuz sonrası edindiği “başkomutanlık” sıfatının yanına eklenmesini çok istediği“gazi” unvanıyla birlikte 2019 seçimlerine daha da güçlenmiş olarak girecektir. ÇATAL KAZIK YA DA OK OLMAK! CHP, işte böyle bir politik hedefi olan siyasal bir aktöre hem en sert eleştiriler yönelten hem de “dış politikada destek veren “çatal kazık” rolündedir. Bilindiği üzere yönünü tayin edemeyen ve karşısına çıkan farklı alternatifler arasında kararsız kalma halini anlatmak için kullandığımız “çatal kazık yere batmaz” şeklinde bir atasözümüz var. Bu söz, siyasette en çok da CHP’yi anlatmaktadır. Pek çok mesele de olduğu gibi Afrin meselesinde de “çatal kazık” pozisyonunu tercih eden CHP’nin iktidara verdiği desteğin tartışılması gereken pek çok yönü var. CHP, bir yandan iktidarın Suriye politikasına tümüyle karşıdır ama öte yandan Suriye politikasının doğal sonucu olarak daha önce gerçekleştirilen Fırat Kalkanına verdiği destek gibi devam etmekte olan Afrin Harekatını desteklediğini açıklamış olmakla Erdoğan’ın 2019 hedefini kolaylaştırıcı bir rol üstlenmiştir. Amacım, CHP’nin içerdeki sert eleştirilerin yanlış, Afrin’e desteğin doğru ya da içerdeki sert eleştirilerin doğru, Afrin’e verilen desteğin yanlış olduğunu belirtmek değil; bir durum tespiti yapmaktır. Prensip olarak bu ülkenin her bir yurttaşının ülkenin kaderini etkileyecek her gelişmeye dair fikrini, duruşunu açıklıkla belirtebilecek bir güvenceye sahip olması gerektiği tartışma götürmez. Hiç kuşkusuz, iktidar politikaları eleştirilmelidir; ancak yanlış ya da doğru iktidar blokunun izlediği politik kararlılığın bir iç tutarlılığı varken ana muhalefetin açıkça bir politik kararsızlık içinde olması düşündürücüdür. Durum şu ki iktidarın Suriye politikasına karşı iken bu politikanın sonucu yapılan harekatları desteklemek, politik bir tutarsızlık olduğu kadar aynı zamanda iktidara verilen “kefilsiz kredi” gibidir. Hem AKP’nin izlediği dış politikayı eleştirip hem de bu dış politikanın gereği olarak yapılan harekatları “milli mesele” olarak görmek tutarsızlıktır ve bu tutarsızlık, CHP’nin “çatal kazık” kimliğini tahkim etmekten başka işe yaramamaktadır. 15 Temmuz Darbesi sonrası da benzer bir durumla karşı karşıya kalan CHP, o zaman da, bendini koparmış baraj ruhu gibi geçtiği her yeri yıkıp götüren “kitle ruhu” doğrultusunda Yenikapı’ya katılmış; ancak hemen ardından da 15 Temmuz’un “kontrollü darbe” olduğunu dile getirmişti. Siyasette sonuç almak istiyorsanız çatal kazık değil, hedefinize bir an önce varabilmeye odaklanmış ok olmayı ya da Erdoğan’ın gergin yayından fırlatılmış okun önünde duran bir kalkan olmayı tercih etmelisiniz. Hangisini tercih ederseniz edin, tutarlı ve kararlı bir politik hatta sahip olmalısınız.