Yüksel Işık yazdı | 82 Anayasası’nın ışığında başkanlık rejimine bakmak!

Abone Ol
7 KASIM’IN DELİ GÖMLEĞİ HALA ÜZERİMİZDE DURUYOR! Daha önce de anlatmışlığım vardır; o gün, sabahın erken saatlerinde babam ziyaretime gelmiş ve Anayasa için vermeleri gereken oyun rengini sormuştu. O koşullarda Babamdan şeffaf bir zarfın içine mavi renkli hayır oyunu kullanmasını istemenin ne kadar doğru olacağı elbette tartışılabilirdi. Nitekim oylama sonucunda 13 hayır oyunun çıktığı Babamın köyü, hemen o günün akşamı askerler tarafından sarılmış ve bir yandan hayvan ahırları dahil olmak üzere her yer didik didik aranırken diğer yandan köylüler babama karşı kışkırtılmak istenmişti. Şimdi gururla anlattığım bu anekdotun yaşandığı tarihte babamın yüzünde derin çizgiler bıraktığını anımsatmaya gerek var mı? Tıpkı Pir Sultan’ın, “İlle dostun gülü” dediği gibi! Konunun bizi ilgilendiren tarafı, tıpkı 12 Eylül günleri gibi iktidar baskısının doruğa çıktığı bir dönemeçten ve tıpkı 82 Anayasası’nın öngünlerindeki gibi zorlu günlerden geçiyor oluşumuz. OPERASYONLAR, YENİ BASKILARIN HABERCİSİDİR! Önce Diyarbakır Belediye Eş Başkanları, sonra Cumhuriyet yazarları ve ardından da HDP Eş Başkanları ve milletvekillerini kapsayan operasyonlar, 1982 Anayasası’nın öngünlerindeki gibi zorlu bir süreçten geçtiğimizi gösteriyor. Tıpkı 1982’de olduğu gibi bugünlerde de gündemimizde yeni bir Anayasa tartışması var. Tıpkı 1982’de olduğu gibi bugünlerde de gündemimizde “Devlet Başkanı mı, Cumhurbaşkanı mı” tartışması var. 82 Anayasasının yapanların amacı, 61 Anayasası tarafından sağlanan görece demokratik hakları ortadan kaldırmaktı. Hak ve özgürlüklerin görece fazlalığı, her zaman ve her iktidarı fazlasıyla rahatsız ettiğini biliyoruz. Demirel de 1961 Anayasasından rahatsızlığını hep dile getirmiş; “bu gömlek bize bol geliyor” demişti. 82 Anayasası hazırlanırken, gömleğin “dar” olmasına dikkat etmişlerdi. DEMİREL’İ HÜRRİYETPERVER YAPAN “DAR GÖMLEK”! O kadar ki Demirel’i bile yasaklamışlardı. İroninin bu kadarı fazla diyeceksiniz ama işte böyle; yasaklar, kağıt üzerinde yazılmakla kalmıyor ki! Demirel’in ı da bu ironik durumun sonucudur. 12 Eylül’ün topluma giydirdiği söz konusu “deli gömleği”, Demirel’i bile bizim olduğumuz cenaha fırlatmış; O da hayatının son dönemlerini CHP ile dirsek teması kurarak, “hürriyet sevdalısı” konumuna ulaşmıştı! Evet, çok ironik bir durum ama böylece hayat, aynı zamanda en büyük öğretmen olduğunu da kanıtlamış oluyordu. “Dar Gömlek” sevdalısı Demirel’i bile “hürriyetperver” konuma geçmeye zorlayan 82 Anayasası, Anayasa tarihimizin en gerici, en baskıcı ve demokratik hak ve özgürlükleri en kısıtlayıcı anayasa metni olarak varlığını hala koruyor. Boşuna dememişler; “beterin beteri var”! MIZRAĞIN ÇUVALA SIĞMADIĞINI GÖSTERMEK! Pek çok kez değişikliğe uğramasına rağmen baskıcı iskeletini koruyan 82 Anayasasına rahmet okutacak yeni Anayasa tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Evren, kendi “reisliğini” 82 Anayasası ile birlikte oylatmıştı; şimdi ise Erdoğan’ın “reisliği” üzerinden yeni bir Anayasayı oylayacak gibi görünüyoruz. Zaman zaman iktidar kanadında ve iktidarın değirmenine su taşıyan “bozkurt otağı”nda, Anayasanın ilk dört maddesine dokunulmayacağına dair “teminat” açıklamalar geliyor ama gündelik hayatımıza müdahale etmeye hazır “mızraklar”, “ilk dört” madde “çuvalına sığmayacak” derecede vahim görünüyor. O halde ne yapmak gerekir? Mücadele etmek! Niçin? Her zaman ve herkes için lazım olabilecek demokratik hak ve özgürlükler, mücadele edilmeden kazanılamaz. Bizi zor ve meşakkatli bir süreç bekliyor ama tarihin tecrübesi de hiçbir baskı rejiminin ilanihaye devam etmediğini gösteriyor.