Yüksel Işık yazdı | 31 Mart’ın kartalı kim olacak?
General Kış” olmuştu.
Napolyon da, “bir imparatorun başarısı, generallerinin başarısı kadardır” sözünü muhtemelen, 1812’deki bu yenilgiden sonra söylemişti.
Böylece Sun Chu’nun “Savaş Stratejisi”ne dair sözleri, pek çok kez olduğu gibi bir kez daha doğrulanmıştı.
KİM KAYBEDER, KİM KAZANIR?
Şöyle demişti, Sun Chu:
"Rakibini ve kendisini bilen hiçbir savaşı kaybetmez. Rakibini bilmeyen ama kendini bilen kazanabilir de, kaybedebilir de! Ancak rakibini bilmediği gibi kendisini de bilmeyen her savaşta mutlaka kaybeder."
Bu söz, yerel seçimlere hazırlanan partiler ve liderleri için de geçerlidir.
Hiç kimse yenilmek için yola çıkmaz; herkes kazanmak ister; ancak buna rağmen taraflardan birisi yenilir.
24 Haziran, bunun çarpıcı bir örneğidir; iktidar, kendisi açısından en uygun zamanı seçmiş ve muhalefeti bu “hesaplaşma”ya mecbur bırakarak, yenmişti.
24 Haziran’da yenen ile yenilen arasındaki fark, “hazırlıklı olan ile hazırlıksız olan” arasındaki fark kadardır.
31 Mart 2019’un ise mazereti yoktur, çünkü hangi gün yapılacağı beş yıl önceden belli olan bir seçimdir.
ZAMANIN AKIŞINI BİLMEK, RUHUNU ANLAMAK!
Beş yıl önce yapılan seçimin vitrini, Ankara, İstanbul ve İzmir olmuştu. İktidarın izlediği ekonomik, sosyal ve siyasal politikaların yarattığı pek çok olumsuzluk ortada iken Ankara ve İstanbul’u kazanması, sorgulanmaya muhtaç bir sonuçtu.
Buna rağmen kazandı; çünkü kazanmaya en yakın parti konumundaki CHP’nin, bir önceki kaybetme nedenlerini yeterince sorguladığı söylenemezdi.
Zaman nankördür ve akışına bırakırsanız nasıl geçtiğini bilemezsiniz.
Hep söylenir; bir seçimi kazanmak istiyorsanız, bir önceki seçimin bittiği gün, “vira bismillah” demelisiniz.
Kazananlar, elbette zaferlerinin tadını çıkarmalı ama özellikle kaybedenler, niçin kaybettiklerini ancak kaybettiklerinin ertesi günü harekete geçebilirlerse bir sonraki seçimin alternatifi olabilirler.
Alternatif olmak, bir hazırlık gerektirir.
KARTALIN TERCİHİ!
Tıpkı kartalın kendisini yeni bir yaşama hazırlaması gibidir alternatif olmak.
Malum, kartallar, uzun yaşarlar; ancak ömürlerinin ne kadar olacağına kendileri karar verirler.
Bu süre 70 yılı da bulabilir; 40’da da sona erebilir.
Hangisini seçeceğine kartal karar verir.
Bu öyle basit bir seçim değildir; kırkına gelmiş kartal ya mevcudunu muhafaza edecek ve bu muhafazakarlığı nedeniyle ölüme mahkum olacaktır ya da dayanılmaz acıların sınavından geçip yeniden doğacaktır.
Bir kartal için “mevcudu muhafaza etmek ve bu nedenle ölüme mahkum olmak” ne demektir?
Şu demektir; kırkına gelmiş kartalın pençeleri sertleşir, hareketsizleşir ve bu nedenle beslenmek için ihtiyacı olan avını tutamaz hale gelir.
Dahası yaşlandıkça gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır; bu kıvrılış, avını yemesini zorlaştırır. Yaş ilerledikçe kalınlaşan tüyler nedeniyle kanatları ağırlaşır. Kısacası hayat, kartla için çekilmez bir hal alır.
Kartal için karar verme anı gelip çatmıştır; ya dayanılmaz acılara katlanıp yeniden doğacak ya da ölüme razı olacaktır.
Kartal için yeniden doğuş, beş ay gibi uzun ağrılı, sancılı bir süreci kapsar. Yuvasına çekilir ve yeniden doğuş için gerekli olan ne varsa yapar.
Nedir bunlar?
Önce göğsüne doğru eğilmiş gagasını kayalara vurarak düşürür. Sonra yeni gagasının çıkmasını bekler. Yeni gagası çıkınca bu kez sertleşmiş ve dolayısıyla hareketsizleşmiş pençelerini söker. Bir süre de yeni pençelerinin çıkması için bekler. Pençeleri çıkınca da kalınlaşıp ağırlık yapan tüylerini yolar; dımdızlak kalır.
Zorlu ve meşakkatli bir süreçtir bu ama kartal artık yeniden doğmuş gibi olur ve yeniden doğuş uçuşuna geçer.
31 MART, HALKÇI BELEDİYECİLİĞİN YENİDEN DOĞUŞU OLABİLİR!
Önümüzdeki yerel seçimlerin kilit noktası da burasıdır.
İktidar, kurmuş olduğu düzenin sür git devam etmesini ister.
Asıl mesele muhalefetin ne yapacağıdır; muhalefet, “kırkına gelmiş kartal” refleksleriyle kentlerimizin “asfalt ve beton belediyeciliği”ne teslim edilmesine razı mı olacak yoksa “halkçı belediyeciliğin” yeniden doğuşu için meşakkatli ama sonrasını güzelleştirecek bir süreci mi göze alacak?
İkincisini tercih ederim!
İkincisini tercih etmek, “asfalt ve beton belediyeciliğini daha iyi yaparım” diyen “ünü kendinden menkul” adaylardan uzak durmayı ve yönünü halktan yana dönmeyi gerektirir.