Yüksek enflasyon politik bir tercihtir

Abone Ol
Türkiye’deki yüksek enflasyon aslında bahtsız bir şekilde karşılaştığımız bir enflasyon değil, aksine hükümetin izlediği genişletici para ve maliye politikasının -yani hükümetin politik tercihlerinin- neden olduğu bir enflasyondur.

Loading...

Fatih Özatay’ın Parasal İktisat kitabını yıllardır Para ile ilişkili derslerimde ana ders kitabı olarak kullanırım. Hocamızın yazım dili ve kendine has üslubu, kitabı her okuyuşumda bana gerçekten keyif vermiştir ve vermeye de devam ediyor. Kullandığı üslup kadar kitabın içeriği de tatmin edici. İçerikte en beğendiğim kısımlardan biri ise Enflasyonun Nedenleri bölümü. Dün sabah ortak çalışma arkadaşlarından biri Refet Gürkaynak ve arkadaşları tarafından 22 Ekim 2022 tarihinde online olarak yayınlanan Türkiye’nin Enflasyon Tercihleri isimli çalışmayı benimle paylaştı.[1] Çalışma Türkiye’deki enflasyonun nedenlerini teknik dile girmeden basit bir şekilde anlatmayı hedefliyor. Bu çalışma ile Fatih Özatay’ın Enflasyonun Nedenleri bölümünün ortak özelliği, yüksek enflasyonun aslında politik bir tercih olduğunu açıkça ortaya koyması. Bu iki yazının iyi bir şekilde açıkladığı hususu dilim döndüğünce özetlemeye çalışayım. Enflasyon Fiyatların Sürekli Artmasıdır Başlamadan önce basit bir açıklama yapmak gerek: Enflasyon aslında fiyatların sürekli artması anlamına gelir. Tek seferlik fiyat artışları o dönem için enflasyona neden olsa da bir sonraki dönemde enflasyon üzerindeki etkisini yitirir. Bu nedenle enflasyonun nedenlerini anlamak için sürekli olarak artan fiyatlara odaklanmak gerekir. Üretim Azalışları Enflasyonu Geçici Olarak Artırır Fiyat artışının iki kaynağı mevcut: Üretim azalışları ve talep artışları. Önce üretim azalışlarına odaklanalım. Bir ülkede veya ülkenin yakın bir coğrafyasında yaşanan kuraklık, deprem, savaş, enerji kısıtlamaları veya enerji fiyatlarının artması gibi olaylar, ülkedeki üretimin azalmasına neden olabilir. Örneğin Rusya-Ukrayna Savaşı dünyada ve Türkiye’de sıvı yağ ve un gibi ürünlerin üretiminin ve dış ticaretinin azalmasına neden oldu. Bu da bu ürünlerin fiyatlarını artırarak enflasyona katkı sağladı. Benzer bir şekilde savaşla birlikte enerji fiyatlarında da artışlar yaşandı ve bu da ülkedeki enflasyonun artmasına neden oldu. Bu tür nedenlerden kaynaklanan geçici küresel fiyat artışlarının maliyetler aracılığıyla yurtiçi enflasyon üzerinde etkili olduğu bir gerçek. Neden geçici diyoruz? Çünkü savaş, kuraklık ve deprem gibi olaylar düzenli olarak yaşanan olaylar değildir. Bunlar arasında en önemli değişken olan petrol fiyatı artışlarının da sürekli olarak artması mümkün değil. Bir yerde durulacağını ve enflasyona olan etkisinin sonlanacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Nitekim petrol fiyatları son birkaç aydır sabit durmak bir yana, düşüş eğilimine geçti bile. Bu nedenle üretim azalışlarına neden olan faktörlerin enflasyon üzerinde sürekli değil, geçici bir etki yarattığının altını çizerek Türkiye’deki enflasyonun kaynağını aramaya devam edelim. Talep Artışları Enflasyonun En Önemli Kaynağıdır Fiyat artışlarının ikinci kaynağı yukarıda da belirttiğimiz gibi talep artışlarıdır. Talebin ana belirleyicisi yurtiçi gelir, yurtdışı gelir ve reel döviz kurudur. Yurtdışı gelir tek bir ülkenin değil, Türkiye’nin dış ticaret ortaklarının tamamının gelirlerinin ağırlıklı bir ortalamasıdır. Tüm ülkelerin gelirleri sürekli olarak hızla artamayacağına göre bu faktörü Türkiye’deki enflasyonun ana nedeni olarak değerlendirmek hatalı olacaktır. Bunun yerine yurtiçi gelire odaklanmak gerek.
Eylül 2021’de izlenmeye başlanan irrasyonel faiz politikası, ekonomide enflasyon oranının patlamasına ve İkinci Dünya Savaşı döneminden bu yana karşılaşılmayan bir enflasyon artış hızına neden oldu.
Yurtiçi gelir, çalışarak elde ettiğimiz gelirdir. Eğer bir ülkede üretim artıyorsa, kişilerin gelirleri de artıyordur. Gelir ve üretim aynı oranda arttığında fiyatlarda bir değişme olmaz. Bu nedenle üretimde ve verimlilikte yaşanan iyileşmeler sonucu ortaya çıkan gelir artışı, aslında enflasyon yaratmayan bir gelir artışıdır. Enflasyon yaratan gelir artışı ise kamunun genişletici maliye ve para politikası tercihinde gizlidir. Hükümetin İzlediği Genişletici Maliye Politikası Enflasyonu Hızlandırıyor Hükümet maliye politikası ile gelirimizi etkileyebilir. Vergiler ile gelirimizin bir kısmına el koyar, transfer harcamaları ile de el koyduğu gelirin bir kısmını bize geri verir. Geri kalan kısmını ise kamu harcaması yaparak bize dolaylı olarak iade eder. Eğer devletin vergi gelirleri ile kamu harcamaları birbirine eşitse, bu durum aslında harcanabilir gelirimizin değişmediği, dolayısıyla da ekonomideki talebin sabit kaldığı anlamına gelir. Ancak kamu harcamaları kamu gelirlerinden fazla ise, bu durum ekonomide talebin arttığı anlamına gelir. Türkiye’de kamu harcamaları kamu gelirlerinden yüksek seyrediyor. Aradaki fark 2017 yılından itibaren ciddi bir şekilde artmış (Şekildeki mor bölge). Bu durum, hanehalkının dolaylı gelirlerinin maliye politikası aracılığıyla sürekli olarak arttığı anlamına geliyor. O halde hükümet tarafından 2017 yılından bu yana izlenen genişletici maliye politikası, Türkiye’de yaşanan talep artışının, dolayısıyla da enflasyonun nedenlerinden biri. Hükümetin İzlediği Genişletici Para Politikası da Enflasyonu Hızlandırıyor Hükümet maliye politikası yanında para politikası ile de gelirimizi etkileyebiliyor. Örneğin politika faizindeki azalışlar, borçlanma maliyetini ucuzlatacağı için krediye olan talebi artıracaktır. Kredi talebindeki artış kişinin gelirinde artışa neden olacağından mal ve hizmetlere yönelik talep de artacak, bu da yüksek enflasyonla sonuçlanacaktır. Politika faizleri ne kadar hızlı azalırsa, kredi talebi ve doğal olarak enflasyon oranı da o kadar hızlı artacaktır. Türkiye’de son dönemde izlenen genişletici para politikası tam da bu etkiyi yaptı. Eylül 2021’de izlenmeye başlanan irrasyonel faiz politikası, ekonomide enflasyon oranının patlamasına ve İkinci Dünya Savaşı döneminden bu yana karşılaşılmayan bir enflasyon artış hızına neden oldu.[2] Kredi kanalı ile kişilerin gelirlerinde hızlı bir artışa neden olan bu politika da tıpkı genişletici maliye politikası gibi Türkiye’de yaşanan talep artışının, dolayısıyla da enflasyonun ana nedenlerinden biri.
Hükümet maliye politikası yanında para politikası ile de gelirimizi etkileyebiliyor. Örneğin politika faizindeki azalışlar, borçlanma maliyetini ucuzlatacağı için krediye olan talebi artıracaktır.
Yüksek Enflasyon Hükümetin Tercih Ettiği Genişletici Politikaların Bir Sonucudur Gelirin genişletici para ve maliye politikaları ile yapay olarak artırılmadığı durumlarda, enflasyon oranı arızi bir olgudur ve yüksek olarak nitelenmeyecek düzeylere (%4-9 arasına) çıkıp geri döner. Para ve maliye politikasının tercihen genişletici olduğu durumlarda ise enflasyon %10 seviyesini aşıp satın alma gücünü tahrip edici boyutlara ulaşır. Politikalar ne kadar genişletici ise enflasyon da o kadar yüksek olur. Bu nedenle Türkiye’deki yüksek enflasyon aslında bahtsız bir şekilde karşılaştığımız bir enflasyon değil, aksine hükümetin izlediği genişletici para ve maliye politikasının -yani hükümetin politik tercihlerinin- neden olduğu bir enflasyondur; düşürülmesi de doğal olarak yine politik tercihlerle mümkün olabilecektir. --- [1] http://refet.bilkent.edu.tr/GKLS_TR_Enflasyon_Makale_25Ekim2022_TT.pdf [2] Bu politika aslında 2021 öncesinde de uygulandı ve yüksek enflasyona neden oldu ancak o dönemde izlenen politikanın büyüklüğü bu denli olmadığı için etkisi de nispeten bu döneme kıyasla sınırlı kaldı.