İsrail-Filistin konusundaki yalan dolan ve eksik haberlerin ne İsraillilere ne de Filistinlilere zararı var. Çünkü onlar kendi gerçeklerinin fazlasıyla farkındalar ve buna göre yaşıyorlar.
Durakta otobüs beklerken yaşlı bir kadın yanınıza yanaşıp size “……’ya nereden gidebilirim?” diye soruyor. Herhangi bir şey düşünmeden yolu tarif etmeye çalışıyorsunuz ve tam bu esnada yaşlı kadın çantasından çıkardığı bıçakla sizi tam kalbinizden bıçaklıyor. Dakikalar içinde son nefesinizi veriyorsunuz. Oysa sadece yaşlı bir kadına yardım edecektiniz. Bu hafta İsrail’in bir gerçeğinden ve bir kısım medyanın körlüğünden bahsedeceğim.
İSRAİL’DE BIÇAKLA İŞLENEN CİNAYETLER
Birkaç gün evvel Beerşeba kentinde bir İsrailli Arap teröristin benzin istasyonunda bir kadını bıçaklayıp, bir gencin üzerine aracını sürüp, alışveriş merkezindeki birkaç kişiye de saldırıp öldürmesine şahit olduk. Filistin basını teröristin kimliğini Muhammed Galib Ebu El Quian olarak açıkladı. El Quian’ın IŞİD’e üyelikten dört senedir hapiste olduğu ve tahliye edildiği bilgisini de veriyorlar. Çarşamba günü saldırıda hayatını kaybeden dört kurbanın cenaze törenleri kalabalık bir grubun katılımıyla gerçekleştirildi. Başbakan Bennett terörle mücadele edileceğine dair açıklamalar yaptı. Bu, İsrail için artık “bilindik” bir şablon haline gelmiş durumda.
Bu olaydan yola çıkarak bizim basınımıza pek yansımayan “bıçaklı eylemleri” yeniden değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. İsrail’de bazı İslami terör örgütleri (burada bunu geniş bir kavram olarak kullanıyorum çünkü her eylemci farklı bir örgütün üyesi veya farklı bir örgütle ilişkili olabiliyor) çeşitli bahanelerle sıradan insanların yanına yanaşarak bıçaklama veya denetim noktalarında askerlerin üzerine bıçakla saldırma gibi yöntemlere uzun süredir başvuruyor. Bunun yanı sıra kalabalıkların üzerine araç sürme eylemleri de ilk İsrail’de görülmeye başlandı.
Dış politika analisti Joshua Keating Filistin terörü üzerine yazdığı bir yazıda, ABD merkezli düşünce kuruluşu FDD’den araştırmacı David Gartenstein-Ross’un bir değerlendirmesine yer veriyor. Gartenstein-Ross’a göre, İsrail’de ortaya çıkan bu araçla saldırma eylemleri bombalı bir saldırı düzenlemekten daha kolay. Ancak tercih edilme sebebi sadece bu değil. Aynı zamanda ülkede uygulanan etkin güvenlik önlemleri sebebiyle bir yere bomba sokmak neredeyse imkânsız, bu yüzden araçla saldırmayı tercih ediyorlar. Hatta bu eylem türü dünyada da yaygınlaştı. Hatırlayacaksınız, benzer eylemleri Kanada ve Pekin’de de görmüştük. Avrupa’da da İslami değil ama başka motivasyonlarla bu tür eylemler gerçekleştirilmişti.
Siz de herhangi bir vakfa para yatırıp “Filistinli yetim öksüzlere destek sağladım” sanıyorsunuz ama paranızı teröristler yiyor.
Dönelim yeniden İsrail’e. Filistinlilerin bu tip eylemleri son iki haftada sıklaştı. 19 Mart’ta Kudüs’teki Hebron Caddesinde karşıdan karşıya geçen bir gence bıçakla saldırıda bulunuldu. Neyse ki genç hafif yaralarla kurtuldu. Benzer şekilde, bu kez 20 Mart’ta Doğu Kudüs’te bir polis memuru aynı şekilde yaralandı. Olayların sıklaşmasından bir yorum çıkarmak için erken olduğunu düşünüyorum ama burada asıl vurgulanması gereken bunun artık İsrail’de Filistinli teröristlerin bir yöntemi olarak benimsenmiş olması.
FİLİSTİN YÖNETİMİ NEYİ YÖNETİYOR?
Filistin yönetimini eleştirdiğim önceki yazımı bazı sosyalist arkadaşlar okuyup onlar dahi anlamamışlar. Bir şeyi anlamak istemediğinizde maalesef anlayamıyorsunuz. O yazımda Filistin halkının cebine gitmesi gereken yardım paralarından bahsetmiştim. İşte o paranın aslan payı yöneticilere, sonra da payına göre eylemcilere dağıtılıyor. Filistinli teröristler eğer sağ kalmışlarsa ve tutuklularsa, hapishanede giderleri bu şekilde karşılanıyor. Eğer öldülerse, geride kalan aile üyelerinin masrafları, bakımı, giderleri hep bu paralardan ödeniyor. Siz de örneğin herhangi bir vakfa para yatırıp “Filistinli yetim öksüzlere destek sağladım” sanıyorsunuz ama paranızı teröristler yiyor. Yeniden hatırlatayım birçok ülke, “yardımların terörün finansmanı için kullanıldığı” gerekçesiyle, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) üzerinden Filistin’e olan yardımları durdurdu.
Üstelik olayın bir de vicdan ve etiği rafa kaldırıp, her türlü yöntemi meşrulaştıran bir tarafı var. Şaka değil. Son saldırıdan sonra Filistin’de saldırıyı kutlayan gruplar basına yansıdı. İsrail’in yönetimine herhangi bir etkisi olmayan dört masum insanın ölümünü tatlı yiyerek kutlayan insanların olduğu bir taraftan bahsediyorum ve ülkemizdeki “Filistin davası” savunucuları bunlarla beraber saf tutuyor. Belki hatırlarsınız, 11 Eylül saldırıları olduğunda da Filistinliler yine kutlama amaçlı baklava dağıtmışlardı.
Bir de olayın şöyle bir boyutu var. İsrail politikalarını yerden yere vuran, İsrail’e “apartheid rejimi”, “terör devleti”, “soykırımcı” diyenler, Filistin yönetiminin baskıcı, bağnaz, diktatörce yönetimine hiç ses çıkarmıyor.
Peki, böyle bir iklimin Filistinli çocuklara ne faydası var? Filistinli bir çocuğun büyüdüğünde seçenekleri İsraillileri bıçaklamak veya bir grup İsraillinin üzerine araç sürmek mi olacak? Filistin yönetimini destekleyen arkadaşlara soruyorum. Daha ne kadar Filistinli çocuğun hayatının bitirilmesini destekleyeceksiniz? Masum insanları bıçaklamak onurlu bir davanın yöntemi midir?
Bir de olayın şöyle bir boyutu var. İsrail politikalarını yerden yere vuran, İsrail’e “apartheid rejimi”, “terör devleti”, “soykırımcı” diyenler, Filistin yönetiminin baskıcı, bağnaz, diktatörce yönetimine hiç ses çıkarmıyor. İsrail’de ülke politikalarını eleştirmek ve bazı maksadını ve sınırını aşan tutumları masaya yatırmak mümkün. Filistin’de Abbas’ı eleştirecek bir baba yiğit var mı? Sanmıyorum. İngiltere’de, ABD’de nereden fonlandıkları belli olmayan Yahudi akademisyenlerin yazdığı Filistin güzellemelerini, İsrail eleştirilerini gerçekten analiz sanan yurdum İslamcılarının da uyanma vakti çoktan geldi ama hiç niyetleri yok.
TÜRK BASININDA İSRAİL TERÖRÜ
Bütün bunları aslında olayın bizimle ilgili kısmını anlatmak için yazdım. İsrail’de olup bitenleri Türk basınından okuyanların konuyu neden anlayamadıkları kolayca anlaşılıyor. Geçen sene İsrail Filistin arasında olayların alevlendiği ve Filistin tarafının yağmur gibi füze yağdırdığı o süreçte, çok bilinen bir kanalın siyasal İslamcı görüşleriyle öne çıkan bir sunucusu “İsrail her Ramazan’dan evvel Filistin’i bombalıyor” diye bir cümle etmişti. Herhalde İsrail füzelerinin çetelesini tutuyor arkadaş. İsraillilerin de işi gücü yok hep Ramazan öncesine denk getirmişler. İşte bunlar hep Yahudilik!
Bizim gazetecileri okuduğunuzda aşağı yukarı şöyle bir şey ortaya çıkıyor: İsrailliler yine bir sabah uyanmışlar ve yapacak bir şey bulamamışlar, delirmiş gibi Filistin tarafını bombalamışlar. Sonra Filistin yönetimi de ne yapsın? Buna karşılık vermiş. Televizyonlarda ise bunun arkasına acılı bir müzik yerleştiriyorsunuz, alın size Filistin davası.
İsrail’deki anaokullarına uçlarına balon bağlayarak patlayıcı gönderdiklerini kadınların tecavüze uğrayıp öldürüldüğünü bilmezseniz, İsrail niçin böyle durup durup celalleniyor diye düşünürsünüz.
Kimse de çıkıp demiyor ki bu İsraillilerin kendi vatandaşları niye böyle bir saçmalığı desteklesin? Hadi üç beş yönetici kendine bir iktidar alanı yaratmak için sürekli şiddeti, terörü, iç güvenliği bahane ediyor ve bunu meşrulaştırmak için de sürekli olay yaratıyor. Halka ne faydası var bu durumun? Faydası yok çünkü gerçek öyle değil de ondan. Filistin yönetiminin yönlendirdiği grupların İsrail’deki anaokullarına uçlarına balon bağlayarak patlayıcı gönderdiklerini, bazı çocukların bu şekilde öldüğünü, sınıra yakın evleri basıp kadın çoluk çocuk demeden boğazlarının kesildiğini, kadınların tecavüze uğrayıp öldürüldüğünü bilmezseniz, İsrail niçin böyle durup durup celalleniyor diye düşünürsünüz.
HAKİKAT SENİ ÖZGÜRLEŞTİRİR
Hz. İsa’nın Yeni Ahit’te Yuhanna 8:32’de geçen çok bilinen bir sözü vardır: “Hakikati bileceksiniz ve hakikat sizi özgür kılacak”. Kuşkusuz İsa peygamberin söylediği hakikat daha geniş bir kavram ama sadece somut gerçeklik anlamıyla dahi ele alsak, gerçeğin bizi özgür kılacağını anlayabiliriz. İsrail-Filistin konusundaki yalan dolan ve eksik haberlerin ne İsraillilere ne de Filistinlilere zararı var. Çünkü onlar kendi gerçeklerinin fazlasıyla farkındalar ve buna göre yaşıyorlar.
Oysa biz bir hayal âlemi içindeyiz. Kafamızda bir İsrail var, bir de geçmişte dahi gerçek olmamış bir Kudüs merkezli Filistin hayali. Gazeteciler, bütün bunların bir yanılsamadan ibaret olduğunu göstermek ve İsrail’in de Filistin’in de gerçekten ne yaşadığını bize anlatmakla mükelleftir. Türk halkının doğruyu duymaya hakkı var. Televizyonlara çıkıp “Hamas propagandası yapacağım” diye yalan yanlış haberleri sunmak halka hizmet değildir. Bütün bunların ışında bakıldığında, asıl soru şu: Doğrudan bizi ilgilendirmeyen bu konuda bile kurgulanmış ve yanlı haber yapan bu gazetecilerin ve bir kısım medyanın, bize bizi anlattıklarında doğru söylediklerine nasıl emin olabiliriz?