İçinde olduğumuz ekonomik krizin bir siyasi tercihin sonucu olduğunu düşünürsek; Cem Karaca’nın şarkısındaki sözler daha çok anlam kazanıyor; “Yoksulluk kader değildir, kader olmaz” Türkiye ağır bir ekonomik krizin içinden geçiyor. Enflasyon baz etkisiyle düşüyor görünse de hayat pahalılığı artmaya devam ediyor. Ve geçen her gün kriz daha da derinleşiyor. Siyasi iktidarın siyaset yapma tarzı ve tercih ettiği sisteme ek olarak izlediği ekonomi politikalarıyla halkı fakirleştirirken, muhalefete ait yerel yönetimler kendi imkanları ölçüsünde halkın yanında olmaya çaba gösteriyor. Siyasi iktidar, “sosyal yardım” değil “sadaka” anlayışı üzerinden dağıttığı yardımları “oy” karşılığına indirgerken, muhalefetin kazandığı belediyeler ağırlaşan ekonomik krizi daha az hissetmesi konusunda halkın yanında oluyor. Her ne kadar, siyasi iktidar muhalefetin -özellikle de CHP’nin- yerel yönetimleri kazandığında sosyal yardımları keseceği propagandasını yapmış olsa da tam tersi oldu. Üstelik belediyelere çıkardığı türlü zorluk ve yasaksalar rağmen. Geride kalan 3.5 yıldan fazla zaman içinde CHP’li belediyelerin bütçelerinden sosyal yardıma ayrılan bütçeler arttı. Mesela İstanbul, İzmir Büyükşehir Belediyelerinin sosyal yardım bütçeleri neredeyse 4 kattan fazla artmış durumunda.
Açıkçası bu tabloda yerel yönetimlerin çabaların her biri çok önemli ve değerli ama gerçek şu ki, içinde olunan ekonomik krizi düşündüğümüzde birer palyatif çözüm olmaktan öteye gidemeyecek.
Dün Şişli Belediye Başkanı Sayın Muammer Keskin’in arayarak davet ettiği “Şişli Sofrası” programa katıldım. Programa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Program hayli kalabalık ve coşkuluydu. Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu birer konuşma yaptılar Konuşmaların özünde ekonomik kriz, yoksulluk ve açlık ve bunların ortadan kaldırılması için belediyelerin yaptıkları ve sosyal hizmetlere yaklaşımı vardı. Şişli Belediyesinin başlatmış olduğu Şişli Sofrası projesinin ana hedefi ilçedeki yoksulluğu ve açlığı azaltmak. Bu kapsamda 9 ana başlıkta, Şişli Belediyesinin kendi imkanları ve Şişlililerin desteği ve dayanışması ile ilçede yoksulluğun ve açlığın en aza indirilmesi hedefleniyor. Bu proje ile aşevinde günlük 5000 öğün yemek, belirlenen noktalara günde 1000 öğün çorba, gıda bankasında 2479 aileye yardım, 1300 öğrenciye beslenme çantası, komşu kart ile 2232 aileye ayni ve nakdi yardım yapılmış. Keskin, hedefin bütün bu rakamları arttırmak olduğunu söylerken; İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu da, belediyenin ve iktidar hedefinin yoksulluğu ve açlığı azaltmak olduğunu ifade ettiler. Bu tür yardım ve destekleri sunan sadece Şişli Belediyesi değil. Benzer yardımları tüm belediyeler yapıyor. Mesela Beşiktaş, Kadıköy, Maltepe, Kartal Belediyelerinin sabah erken saatlerinde belirlenen dağıttığı çorba, Maltepe Belediyesi’nin ilçe sınırları içinde olan 6 metro durağında müzik eşliğinde dağıttığı kahve ile hemşerilerine dokunuyor. Hatta Maltepe belediye Başkanı Ali Kılıç özellikle kahve ikramına gençlerin ilgi gösterdiğini ifade ederek; “Gençlerin bazen sadece kendileri için değil, arkadaşları için de bir kahve aldığını ifade etti.” Bir kahvenin 50-60 TL olduğu ortamda bu talebin normal olduğunu kabul etmek lazım. Belediyelerin bu şekilde imkânları ölçüsünde halka dokunması kuşkusuz önemli. Açıkçası bu tabloda yerel yönetimlerin yukarıda andığımız çabaların her biri çok önemli ve değerli ama gerçek şu ki, içinde olunan ekonomik krizi düşündüğümüzde birer palyatif çözüm olmaktan öteye gidemeyecek. Çünkü, Türkiye, iktidarın aldığı siyasi kararlar ile ortaya çıkan ağırlaşan bir ekonomik krizin içinde. Yoksulluk ve yoksunluk sadece bir sonuç. Diğer yandan ekonomik kriz de sadece alınan yanlış siyasi kararların değil daha temelde iktidarın siyasi yapma anlayışı ve tercih edilen yönetim sisteminin bir sonucu. Bu yönetim sistemi ve siyaset yapmak anlayışı değişmediği sürece ekonomik krizin ortadan kalkması da mümkün değil. İçinde olduğumuz ekonomik krizin bir siyasi tercihin sonucu olduğunu düşünürsek; Cem Karaca’nın şarkısındaki sözler daha çok anlam kazanıyor; “Yoksulluk kader olamaz, kader değildir."