Yoksullaştıran büyüme
Grafik 1. Türkiye’nin Ticaret Kompozisyonu
Kaynak: TÜİK
Türkiye her ne kadar Katar, Çin ve son olarak G.Kore ile para takası (Swap) anlaşmaları yaparak ticareti büyük ölçüde yerel para birimleri cinsinden gerçekleştirmek ve rezerv açığını azaltmak istese de yüksek döviz ihtiyacını azaltmasının yegâne yolu cari açığını azaltmaktan geçmektedir. Cari açığı azaltmanın bir yolu turizm olsa da salgın krizine karşı tedbir almakta gecikilmesi ve yeni varyantların ortaya çıkması Turizm cari açığı azaltıcı rolünü ihmal etmemizi neden olmuştur ve öyle görülüyor ki bir süre daha olmaya devam edecektir.
Öte yandan turizm de istenilen gelirler sağlansa bile Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltması ancak ticaret açıklarını azaltması hatta dış ticaret fazlası vermesiyle sağlanabilecektir. Yani ihracatımızı artırmalıyız. Ama nasıl? Bunun yolu ihracata dayalı büyüme modeli midir?
Ünlü ekonomist Bhagwati, ihracatçı sektörlerde büyüme gerçekleştiren bir ülkenin ihraç ürünlerini düşük fiyatlarla satması yani ticaret hadlerindeki bozulmanın sonucunda büyümenin tüm avantajlarını elinden kaçırabileceği gibi refah kaybına uğrayabileceğini söylemiştir. Bhagwati tarafından 1958 yılında ortaya atılan bu görüş iktisat literatürüne ‘Yoksullaştıran Büyüme’ olarak geçmiştir.
Yani, ucuz işçilik maliyetleri ve yüksek kura sayesinde gerçekleştirilen ihracat artışına dayalı büyüme stratejisi ülke refahını azaltmakta, toplumsal artığın büyük ölçüde karşı ülkelerin eline geçmesine neden olmaktadır. Yani ekonomi büyürken yoksullaşmaktadır.
Yoksullaştıran Büyüme görüşüne bir önemli katkıyı da Johnson sağlamıştır. Johnson 1967 yılında yaptığı çalışmada büyümenin ithal malları talebi üzerindeki etkilerini incelemiştir. Johnson iktisadi büyümeyi içe dönük, dışa dönük, nötr, aşırı içe dönük ve aşırı dışa dönük büyüme olarak sınıflandırmıştır. Aşırı dışa dönük büyüme kavramı bir bakıma yoksullaştıran büyümeyi ifade etmektedir. Ona göre ithal ikameci sektörde arzı azaltan ihraç mallarında aşırı üretime dayalı gerçekleştirilen büyüme ihracatçı ülke için refah kaybına neden olabilecektir.
Bhagwati ve Johnson özetle düşük katma değerli sektörlere dayalı olarak gerçekleştirilen ihracata artışlarının veya bu sayede gerçekleştirilen büyümenin ülkenin refahını arttırmadığı gibi azaltabileceğini de ifade etmektedirler.
Türkiye’de Grafik 2 de gösterilen ihracat ve ithalatın sektör dağılımına baktığımızda büyük ölçüde düşük ve orta düşük teknoloji yoğun malların ihracatçısı (toplam ihracatın %62 kadarı), orta yüksek ve yüksek teknoloji yoğun malların ithalatçısı (toplam ithalatın % 52 kadarı) konumundadır.
Grafik 2. İhracat ve İthalatın Sektörel Dağılımı
Kaynak: TÜİK
Görünen o ki Türkiye’nin mevcut dış ticaret kompozisyonuna dayalı olarak ihracata dayalı büyüme stratejisi toplumsal artığın yabancıların eline geçmesine ve refah kaybına neden olabilir. Aynı zamanda yüksek kur, yüksek enflasyon ve özel sektör bilançolarında kırılganlık yaratarak Türkiye’nin kötü borçlu” ülkeler arasında yer almasına neden olmaktadır.
Peki, ne yapılabilir ve nasıl yapmalıyız? Bu soruların cevabını haftaya tartışacağım. Esen kalın.