Kamuoyunda giderek artan bir duyarlılığa yanıt vermek için Yeşiller Partisi’ne ihtiyaç var. Çünkü ekonomide de insan-doğa ilişkisinde de moda tabirle Z Kuşağı’nın geleceğe dönük olarak yaşadığı umutsuzlukta da yanıtlar yeşil politikada mevcut. Türkiye o kadar kötü yönetiliyor ki çok uzun süredir siyaset olarak konuştuğumuz her konunun bir mütemmim cüzü var: Seçim. Türkiye’de şu anda ne konuşulursa konuşulsun seçim konuşuluyor. Bu o kadar uzun süredir böyle ve insanlar o kadar uzun süredir birkaç hafta sonra seçim olacakmış gibi konuşup, hareket edip, yorum yapıyorlar ki bir taraftan toplumun politize hali çok yükselmiş durumda; diğer taraftan ise bir nefes yetmeme sorunu var. Her yapı seçim gündemini aynı coşkuda sürdüremiyor. Partilerin dönemsel olarak parladığını görüyoruz. “Seçimde sürpriz yapacağını” okuyoruz ve sonrasında o parti kayboluyor. Adı geçmiyor. Nefesi kesiliyor. İttifaklar ise bu gündemi taşıyabiliyor şimdilik. Seçim gündeminin iliklendiği diğer gündemler ise çok yakıcı. Gençlerin yurtdışına gitme isteğini konuşurken bir anda üniversite yurtlarında intiharları konuşmaya başladık. Akaryakıta zam gelmemesi haber oluyor. Enflasyonun kaç olduğunu kimse bilmiyor. Hükümet dövize karşı “şapkadan tavşan çıkarmaya” çalışıyor. Çıkan tavşan da ilk iş olarak dolar alınca döviz düşmek yerine yükseliyor. Evet, bir hükümet var ama kimse kimseden hesap soramıyor. AKP-MHP rejimi sırtını güce dayamış bir hesap vermezlik içerisinde yönetmeye devam ediyor. Hiçbir şeyden sorumlu değil gibi davranarak, her şeyin hâkimi gibi tüketiyorlar. Karşı çıkanları da bildik yöntemlerle sindirmeye çalışıyorlar. Anketlerde bu yaz tatile bir otele ya da pansiyona gideceğim diyenlerin oranı sadece %5! Diyebilirsiniz ki “Ülke bu haldeyken senin öne çıkardığın anket bu mu!” Aslında tam da yapmak istediğim şey bu. Artık insanların tatile gitmesi değil; insanların tatile gidemeyeceğini ifade etmek dahi lüks. Yaz demişken daha karanlık bir gündem var: Orman yangınları ve kuraklık. Ormanlarımız sahipsiz şekilde bekliyor. Yine yangınla, yine felaketle baş başa kalacağız ve sorumlular hesap vermeyecek. Zaten artan gıda fiyatları ve kapımızda bekleyen kıtlık; kuraklıkla birlikte daha da şahlanmayı bekliyor. Yoksulluk ve yoksunluk yakıcılığını arttırıyor. Alışık olunmayan hava olayları kentleri vuruyor; hazırlıksız kentlerde insanlar ölüyorlar. Hükümet bunlarla mücadele etmek yerine, iklim krizini derinleştirecek adımlar atmaktan geri durmuyor. Hatta övünüyor. Türkiye karanlık bir çağdan geçiyor. Karanlık bu çağın bitiş düdüğü olarak da seçim gösteriliyor. Bu yüzden seçim her gündemin mütemmim cüzü. 5 Haziran’da Politik Yol’da Fuat Keyman’ın bir yazısı yayınlandı. “Antroposen, Yeşiller, Millet İttifakı” isimli bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Keyman, Antroposen Çağı’nı anlattıktan sonra kaçınılmaz bir şekilde sözü seçime getiriyor. Çok kısa olmayan bir alıntı yapacağım yazıdan: “Antroposen Çağı içinde Türkiye’de, Yeşiller Partisi yok. Daha doğrusu, Yeşiller Partisi’nin kurulmasına Hükümet ve İçişleri Bakanlığı izin vermiyor. YSK’nin seçimlere katılacak partiler listesinde Yeşiller Partisi yok… Bu vahim durumu, daha önce PolitikYol’da ve diğer yerlerde yazdım ve konuştum. Küresel ısınmanın yaşama temel risk oluşturduğu; diğer riskleri arttırdığı Antroposen Çağı’nda, bu konuyla en yakından ilgilenen siyasi partinin, Yeşiller’in kurulmasına izin verilmiyor. Hükümetin, aşırı merkeziyetçi ve aşırı neoliberal piyasa ekonomisine inanan yapısı ve hareket tarzı Yeşiller Partisi’nden çekiniyor. Fakat Antropesen Çağı’nda Türkiye’nin Yeşiller’e ihtiyacı var. Yasal ve prosedürel ama özünde siyasi engellemeye karşı, Yeşiller Partisi’nin siyasi alana girmesine el verilmesi ve bu engellemenim fiili olarak çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.” Bu noktada Sayın Keyman ile neredeyse tamamen aynı düşünüyorum. Şöyle formüle ederek katkı sunmaya çalışacağım: Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlık çağ bitecek. Bu çağı bitireceğiz. Yeni bir sayfa açacağız. Burada iki sorumuz var.
  • Bu sayfa nasıl bir sayfa olacak?
  • Daha çevireceğimiz kaç boş sayfamız kaldı?
Yeşiller Partisi’nin adı bu iki sorunun yanıtında da var. Önce ikinci soruya yanıt verelim: Çok fazla boş sayfamız yok. Yani çok zamanımız yok. Yani boşa harcayacak vaktimiz yok. Ne yapacaksak hemen ve ne yapacaksak birlikte yapmalıyız. Ekonomiyi düzeltelim de kuraklığa sonra bakarız deme şansımız yok! Gençlerin yaşamak isteyeceği bir ülke yaratalım da, toplumsal cinsiyet konusuna sonra eğiliriz deme şansımız yok! İklim krizine karşı önlemleri almaya başlayalım, yeşil dönüşümü başlatalım da, hukukun üstünlüğüne elbet sıra gelir deme lüksümüz yok. Çünkü boş sayfamız kalmadı.
Ne yapacaksak hemen ne yapacaksak hemen ve ne yapacaksak birlikte yapmalıyız. Ekonomiyi düzeltelim de kuraklığa sonra bakarız deme şansımız yok!
Geleceğe umutla bakan, ekonomik sorunlarını çağın gereklilikleriyle çözmüş ve küreye yük olmayan bir Türkiye kurmalıyız. Aslında bu da ilk sorunun yanıtı. Ve tekrarlamakta fayda var: Yeşiller Partisi’nin bu yanıtlarda katkısı olacak! Bu yüzden de Sayın Keyman ile aynı fikirdeyim: Yeşiller Partisi’ne karşı çıkartılan siyasi engellemeler fiili olarak çözülmeli ve Yeşiller Partisi’nin, yeşil düşüncenin siyasi alana girmesi sağlanmalı. Çağın gerekliliklerini, çağın diliyle konuşan bir siyasette Yeşiller Partisi’nin de olmasını Türkiye hak ediyor. Sözün özü; kamuoyunda giderek artan bir duyarlılığa yanıt vermek için Yeşiller Partisi’ne ihtiyaç var çünkü ekonomide de, insan-doğa ilişkisinde de moda tabirle Z Kuşağı’nın geleceğe dönük olarak yaşadığı umutsuzlukta da yanıtlar yeşil politikada mevcut. Geleceğe umutla bakmak için sebepler Yeşiller’de mevcut. Siyasete uzak duran insanları sandığa çekebilecek hassasiyetlere yönelik politikalar da Yeşiller’de mevcut. Siyasetten umudunu kesen, tepki oyu verecek olan ya da tepkisini hiç oy vermeyerek gösterecek insanları ittifaka çekmek için Yeşiller gerek! Parti’ye İçişleri Bakanlığı tarafından çıkartılmaya çalışılan engelleri de bu açıdan okumak pekâlâ mümkün. Fakat hiçbir engel aşılmaz değil. Yanından dolaşılmaz değil. Siyaset yapmak için, sözü her düzeyde dile getirmek için araçlar var. İttifaklar da onlardan biri. Tam da bu yüzden, yeşil fikriyat günümüzde bir toplama değil bir çarpma işlemi işlevi görecektir.