Yerel seçimler ve solu yeniden hatırlayan CHP

Abone Ol
Emekten yana, sınıftan yana bir tutum takınılacaksa, yaşanılan ekonomik krize ve çarpık sermaye birikim rejimine karşı kamucu bir alternatif yaratılacaksa, yani politik hat sol çizgide ilerleyecekse, bu çizginin toplumsal tabanının önemli bir kısmının AKP’ye oy veren yığınlardan oluştuğunu vurgulamak gerek. Yerel seçimlere az bir süre kalmışken, kulisler her zamanki gibi hareketli. 14-28 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra muhalif seçmende yaşanan hayal kırıklığı ve motivasyon düşüklüğü, CHP’de yaşanan lider değişimiyle birlikte şimdilik yerini umuda bıraktı. İYİ Parti’de yaşanan istifalar, Meral Akşener’in her yerde aday çıkarmaya dönük politikası haliyle tepkileri de beraberinde getiriyor. Millet İttifakı çatısı altında bile 31 Mart 2019’da oldukça az sayıda belediyeyi kazanan İYİ Parti’nin, “müstakil” bir parti olarak gireceği seçimlerde tam olarak neyi hedeflediği, ne gibi bir başarı umduklarını kestirmek çok zor. Bu ısrarlarının pek bir karşılığı olmayacağı aşikar. Özellikle yerel seçimlerde kendiliğinden gelişen bir refleksle, muhalif seçmen en güçlü adaya yönelebiliyor. Tavanda kurulamayan ittifaklara rağmen tabanda kendiliğinden bir ittifak gelişebiliyor. Politik saflaşmanın keskinleştiği günümüz Türkiye’sinde seçmen son tahlilde rasyonel gördüğü seçeneğe yöneliyor. 31 Mart 2024’te de olacak olan bu. İYİ Parti’nin olmadığı bir denklemde CHP’nin adayları ne kadar yara alır veya İYİ Parti’nin adaylarının toplumdaki karşılığı ne olur bilinmez ama sürecin en büyük kaybedeni şimdiden belli gibi. Kurultay’dan sonra kadrolarını yenileyen ve yola yeni bir liderle devam eden CHP’nin önünde büyük bir sınav var. Parti içi muhalefet şu an sessizliğe bürünse de bütün gözünü Özgür Özel’in başarı veya başarısızlığına dikmiş durumda. Yerel seçim sonuçlarına göre kıpırdanmalar ya başlayacak ya da Özel liderliğini perçinleyecek. Aday belirleme süreci kolay geçmeyecek. Önümüzdeki bir ay her şeye gebe. Kulisler hareketlenecek. Ankara yolları arşınlanacak. Anketler havada uçuşacak. Herkes kendine yakın bulduğu etkili isimler üzerinden algı yürütmeye çalışacak. Hakim huzurunda önseçim yapılmayacağı için, aday adayları kendi göbek bağını aşağı yukarı şimdiye kadar denenmiş yol ve yöntemlerle kesecek. CHP açısından her şeyden önce 11 Büyükşehir Belediyesini ve il belediyelerini elde tutmak en temel hedef. Azami hedef bu sayının üstüne çıkmak olsa da mevcut şartlarda nüfusun yüzde 49’unu temsil eden bu belediyeleri, o şehirdeki ilçe belediyelerinin ve meclis üyelerinin sayısını arttırarak elde tutmak ve meclis aritmetiğini lehe çevirmek, geleceğe dair bir siyasi iddia ortaya koyabilmek için hayati önem taşıyor. CHP’deki değişim talebinin dayandığı en güçlü argüman, seçmenin sandığa gitme motivasyonunun düşme eğilimi göstermesiydi. Politik saflaşmanın, kutuplaşmanın bu kadar keskinleştiği bir dönemde kendini muhalif olarak adlandıran seçmen sandıktan ne kadar kaçabilirdi veya bu tepkiler, adaylarla birlikte körelir miydi bilinmez ama entelektüel damarını kaybeden, meşruiyet krizi yaşayan bir liderliğin yerel seçimlerde büyük bir sıkıntı yaşayacağı kesindi. En azından sokak bize bunu söylüyordu. Şimdi Özgür Özel’in önündeki en büyük sınav, yerel seçimlerde bu değişimin gerekçesini başarıyla temellendirmektir. Diğer yandan; uzun süredir arka planda tutulan emek, sınıf, “sistem içi” düzen değişikliği vurgusunun yeni dönemle birlikte CHP’de ön plana çıkarılması, ülke gündemine ana akım siyaset üzerinden solun kavramsal olarak tekrar girmesi olumlu gelişmeler. Bu sol söylemi perçinleyecek olan da güçlü bir laiklik vurgusudur. Politik pratikte muhafazakarlığa verilen her ödünün, sağa öykünerek geliştirilen her söylemin laikliğin altını nasıl oyduğunu, İslamcılığın genişleyen toplumsal tabanının bu sayede nasıl meşruiyet kazandığını yaşayarak görüyoruz. Laiklik, sadece bazı elitlerin veya “orta sınıfın” yaşam tarzı hassasiyetliğine indirgenecek bir olgu değildir. “Günümüz Türkiye’sinde laiklik orta ya da üst sınıfların değil bilakis alt sınıfların bir meselesidir, çünkü sömürü düzeninin üzerine dinselleşme örtülmektedir. Dolayısıyla ekonomik krizin yükünün emekçilerin sırtına yüklenmesine karşı mücadeleyle bu yükün tevekkül içinde karşılanması gerektiğini vazeden dinselleşmeye karşı mücadele birbirinden ayrıştırılamaz.”[1] Emekten yana, sınıftan yana bir tutum takınılacaksa, yaşanılan ekonomik krize ve çarpık sermaye birikim rejimine karşı kamucu bir alternatif yaratılacaksa, yani politik hat sol çizgide ilerleyecekse, bu çizginin toplumsal tabanının önemli bir kısmının AKP’ye oy veren yığınlardan oluştuğunu vurgulamak gerek. Bu yığınların önüne, iktidarın kötü bir taklidini sunarak çıkmanın hiçbir sonuç getirmediği ortada. CHP’de yükselen bu sol söylemin, pratikteki karşılığını zaman bize gösterecek ancak şunu vurgulamakta fayda var: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemenin delilik olduğu artık kabul gören bir gerçek ise yapılması gereken şey; ilkesiz, gündelik, sağa öykünen, yönsüz ve pusulasız siyasetin panzehri olarak ideolojik-politik berraklığı sağlamak, emekten, laiklikten ve Cumhuriyetin kazanımlarından yana tutarlı bir politik hat inşa etmektir. ---  [1] https://haber.sol.org.tr/haber/soylesi-fatih-yasli-laiklik-alt-siniflarin-meselesidir-313241 (erişim tarihi: 23.11.2023)