Med-cezir”i çok olan İYİ Parti’nin bu çıkışları, “sıkı pazarlık yapma isteği” olarak yorumlanıyor. Siyasette pazarlık yapmanın bir sakıncası yok ama bu tarz el yükseltmelerin tarafların ön yargısını artıracağına ilişkin kaygıları da hesaba katmak gerekiyor.MED-CEZİR SİYASETİYLE SONUÇ ALINABİLİR Mİ? Şimdi yeni bir seçime doğru gidiyoruz. 14-28 Mayıs’ta moral üstünlüğü ele geçiren iktidar, muhalefetin elinde olan İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirleri hedeflemiş görünüyor. Muhalefet ise bütün moral bozukluğu ve motivasyon düşüklüğüne rağmen ellerindeki yerleri korumak, ilçe belediyelerini almak ve hatta belediye meclislerindeki sayısal üstünlüğü ele geçirmeyi hedefliyor. Olabilir mi? Olabilir ama şartlarını yerine getirebilirse… Şartlar nasıl oluşacak? Bilindiği üzere MHP’nin Erciyes Kurultayı’na alternatif olarak düşündükleri Afyon Kurultayında İYİ Parti, Genel Başkan Meral Akşener’in ağzından yerel seçimlere tek başına gireceklerini açıkladı. Yönünü kentlilere dönmüş ama kökeniyle övünen İYİ Parti için tam milliyetçi de denemez, tam kentli de… Bu tarz durumlar için “çatal kazık” deniyor. “Med-cezir”i çok olan İYİ Parti’nin bu çıkışları, “sıkı pazarlık yapma isteği” olarak yorumlanıyor. Siyasette pazarlık yapmanın bir sakıncası yok ama bu tarz el yükseltmelerin tarafların ön yargısını artıracağına ilişkin kaygıları da hesaba katmak gerekiyor. Öte yandan 2019’da CHP ile birlikte girip kazandıkları Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlere bakalım. Başta Akşener olmak üzere İYİ Partililerin, her fırsatta bu iki belediyenin icraatlarını övdüklerine tanık olduk. Hakikaten de Ankara ve İstanbul, 2019’dan bu yana nefes alır hâle geldi ve bu rahatlamanın sonucu olarak Cumhurbaşkanlığı seçiminde her iki şehrimizde de muhalefet önde çıktı. Öyle yabana atılacak bir durum değil bu… Buna rağmen bu iki şehrin belediyesinin vesile olduğu olumlu fark yokmuş gibi davranılarak seçime ayrı girmeyi dillendirmek, bir anlamıyla da mevcut başkanlardan memnuniyetsizliği dile getirmek anlamına gelir. Ne oldu da “Cumhurbaşkanı adayı olursa kazanır” denilen başkanın karşısına aday çıkarılmak isteniyor? Bu çelişkili tutumun nedeni başka arayışlar olabilir mi? Sorulardır bizi gerçeğe ulaştıran.
Yerel seçimde ne olur?
İki şehrin belediyesinin vesile olduğu olumlu fark yokmuş gibi davranılarak seçime ayrı girmeyi dillendirmek, bir anlamıyla da mevcut başkanlardan memnuniyetsizliği dile getirmek anlamına gelir. Ne oldu da “Cumhurbaşkanı adayı olursa kazanır” denilen başkanın karşısına aday çıkarılmak isteniyor?
Kızlarımız kazanıp, Avrupa Şampiyonu oldu.
Kazandıkları için gurur duyuyoruz; umarım hep böyle olur ve bizler mücadelede kararlılığın, azmin ve ısrarın ne demek olduğunu onlar aracılığıyla toplumsal hayatımıza da nakşederiz.
Öte yandan her mücadelenin bir kazananı var ve o kazanımın da “anlık” olmadığını; arkasında verilmiş nice emeklerin, harcanmış nice enerjilerin olduğunu biliyoruz.
Sırbistan ise ikinci oldu ve bizi şampiyon yapan maçın öte tarafında onlar vardı ama onlardan hiç bahsetmiyoruz.
Neden?
Çünkü tarih ipi göğüsleyeni öne çıkartır; diğerlerineyse alması gereken derslere ilişkin ipuçları verir.
Cumhuriyet’in yüzüncü yılı içindeyiz ve bu yıl, aynı zamanda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşunun da yüzüncü yılı.
Cumhuriyet tarihi, aynı zamanda, CHP’nin tarihini de içerir. Bu yüzyıllık tarihin, CHP’nin sırtına yüklediği pek çok yük olduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmının kambura dönüştüğü de söylenebilir. Öte yandan kurtuluşun ve kuruluşun sorumluluğunun doğal sonucu da kabul edilebilir bu yükler.
Siyasi partiler, toplumsal dönüşümün manivelalarıdır ve değişime açık olup, halkın istek ve taleplerini sahiplenip çağa ayak uydurabildikleri sürece halkın teveccühüne mazhar olurlar.
ZAFER NASIL ELDE EDİLİR?
Neredeyse sıfır olan okuma yazma oranını yükseltilmesini, yokluk ve yoksulluk içindeyken dahi temel yatırım alanlarında fabrikalar kurulmasını, İkinci Büyük Savaş’tan uzak durularak yurttaşının yaşatılmasını ve nihayet en uygun zamanda çok partili hayata geçilmesini sağlamak yabana atılamaz dönüşümlerdir.
Öte yandan her “devrim evlatlarını yer”; Cumhuriyet devrimlerinin de benzer sonuçları olduğunu ve bugünden bakılarak bu olumsuzlukların CHP’ye mal edilmek istendiğini biliyoruz.
Olup biteni kendi koşulları içinde değerlendirmektir aslolan. Kâğıt üzerinde yapılmasını istemediğiniz şey, gerçek hayatta karşınıza çıkabilir ve o an aldığınız tavır, tarihte iz bırakır.
Sun Tzu, bu tarz durumları, “Savaşı Sanatı”nda anlatır.
Dikkatinizi öncelikle savaşı sanat olarak tanımlamasına çekmek isterim.
Hayatı hakkıyla yaşamak da bir sanattır; toplumsal hayata da bir tablo gibi bakılabilir.
Sun Tzu’ya göre kim mücadeleden önce kim ince eler sık dokursa zaferin onun olacağını; kim yeterince çaba göstermezse onun da giriştiği mücadeleyi yitireceğini söyler.
Demek ki başarmak isteniyorsa her mücadele öncesinde sıkı bir hazırlık yapmak, her olasılığı hesaba katmak gerekir.