PazarPolitik Yorum

Yeni Çeşme Projesi’nde neler oluyor?-2

Abone Ol
Çeşmeli turizmci Onur Saatlı, iktidarın “ben yaptım oldu” anlayışının ürünlerinden olan Yeni Çeşme Projesi’nin amacını ve projedeki son gelişmeleri kalem aldı. 6 Kasım 2021’de yazdığımız aynı başlıklı yazımızda, Yeni Çeşme Projesi’nin, iktidarın diğer projelerinde olduğu gibi yerel dinamikleri, sivil toplum kuruluşlarını, yerel yönetimleri ve en önemlisi bölge halkını umursamadan ve neyin nasıl yapılacağını anlatmadan ve karşıt görüşleri görmezden gelerek ikna etmeye bile tenezzül etmeden, bölgede yaşayan insanların endişe ve korkularını hiçe sayarak “ben yaptım oldu” zihniyetinin son örneği olduğunu, projenin bir turizm projesinden ziyade konut/villa rantı yaratacak bir projeye dönüşeceğine dair endişelerimizi PolitikYol okurları ile paylaşmıştık. (Çeşme’nin Kanal İstanbul’u: Yeni Çeşme Projesi | PolitikYol Haber Sitesi) Projeyi doğuran en temel etmenin Ege kıyılarında ve özellikle Çeşme Yarımadası’nda ortaya çıkan inşaat rantı olduğu hepimizin malumu. Büyükşehirlerde ivme kaybeden buna karşın Çeşme ve Bodrum gibi turizm destinasyonlarında, yaşanan kriz ortamında dahî hız kesmeden yatırımlarına devam eden bir inşaat piyasası mevcut. İstanbul, Ankara ve İzmir’de çok katlı büyük projelere imza atan firmaların ardı ardına Çeşme’de villa projeleri gerçekleştirdiklerini görüyoruz. Pandeminin de etkisi ile insanların belirli bir mekana bağlı kalmaksızın uzaktan çalışma dönemine girmesi Ege kıyılarında son 15 yılda yaşanan imar artışına katalizör görevi gördüğünü düşünebiliriz. İmar kanununun açığından faydalanılarak yaratılan rezidans adı altındaki yüksek katlı binalar dışında buna bir itirazımız yok, sonuç olarak biri başka bir üçüncü şahısın arazisini alıp, mevcut bölgede geçerli imar yönetmeliklerine göre projesini tamamlamakla mükellef. Ve fakat Sayın Bakan’ın da dediği gibi neredeyse % 98’lik bölümü kamuya ait araziler üzerinde uygulanacak olan ve detayları asla kamuoyu ile paylaşılmayan (Sayın Bakan 16.02.2020 tarihinde yine Ertuğrul Özkök’e verdiği mülakatında projeye ilişkin her detayı halkla paylaşacağını ifade etmiş olmasına karşın)  bir proje eninde sonunda konut imarının ağırlıklı olduğu bir projeye evrilir/evrilecektir. Proje dahilinde muhakkak turistik tesislere yer verilecektir, ancak bir önceki yazımızda da değindiğimiz üzere proje alanının büyük çoğunluğunda kaçınılmaz son villa istilası ile son bulacaktır. (İktidarca gerçekleştirilen projelerin memleket fertlerinden çok bir kısım işadamının menfaatine sonuçlar doğurduğunu başta kamu-özel işbirliği otoyol-havalimanı projelerinde görmekteyiz.)
Bir kez daha görülüyor ki iktidar yanlıları Atatürk’ü hiç anlamamışlar. Stadyumlardan, havalimanlarından Atatürk adını kaldıran, Atatürk Orman Çiftliği’ni talan eden iktidarın Çeşme Yarımadası’nda planladığı rant projesinde O’nun köy projesini gündeme getirip, ortaya atması İzmir kamuoyu ve seçmenini aldatmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.
Yükselen eleştiriler ve projeye karşı meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarınca açılan davalar sonrasında, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un projeye ilişkin yeni açıklamalarını ilk defa Ertuğrul Özkök’e verdiği mülakatta okuma fırsatı bulduk. Sayın Bakan projede kaç otel, kaç marina, kaç golf sahası, kaç adet villa/konut yapılacağını, projenin çevresel etkilerinin nasıl bertaraf edileceğini açıklamaktan imtina edip, yapılan itiraz ve endişeleri gidermeye çalışmaz iken bir anda Yeni Çeşme Projesi’nin tam kalbinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 1937 yılında çizilen “İdeal Cumhuriyet Köyü” nü yerleştireceklerini ilan ediverdi.  Ertuğrul Özkök bu heyecan verici projenin ilk defa kendi yazısında okunacak olmasının mutluluğu içerisinde olduğunu belirterek bölge için çok büyük yatırım ve fırsat olduğunu ifade ediyor. Takdir etmek gerekir ki, böylesine bir rant projesini şirin göstermek ve toplumsal tepkiyi azaltmak için daha iyi bir makyajlama PR çalışması yapılamaz idi. Atatürk ve mirası olan tüm kurumlarla kavgalı olan, demokrasiyi bir amaç değil araç olarak gören, batıya sırtı dönük, güçler ayrılığına inanmayan, kişisel hak ve özgürlükleri dönemlerinde en çok örseleyen, bağımsız ve özgür bir medyayı yok etmek, muhalif tüm sesleri kısabilmek adına türlü sansürler uygulayan, farklı seslere tahammülü olmayan bir iktidarın böylesine bir rant projesi ile Mustafa Kemal Atatürk’ü yan yana getirmeye kalkması aklımızla alay etmekten başka bir şey değildir. Bir kez daha görülüyor ki iktidar yanlıları Atatürk’ü hiç anlamamışlar. Stadyumlardan, havalimanlarından Atatürk adını kaldıran, Atatürk Orman Çiftliği’ni talan eden iktidarın Çeşme Yarımadası’nda planladığı rant projesinde O’nun köy projesini gündeme getirip, ortaya atması İzmir kamuoyu ve seçmenini aldatmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Edinilen bilgilere göre, Bakanlık projenin seçimden önce başlaması amacıyla bölgenin 1/100.000’lik,1/25.000’lik ve 1/5.000’lik planlarının hızlı bir şekilde hazırlanmasına yönelik olarak bir mimarlık ofisini yetkilendirdiğini, planların tamamlanmasında son aşamaya gelindiği istihbar olunuyor. Yangından mal kaçırırcasına, kamunun malı üzerine yapılacak bu derece yüksek rant içeren bir projede aynı Kanal İstanbul’da yapmak istedikleri “oldu bitti”nin bir benzerini Çeşme Projesi’nde uygulanmaya çalışılıyor. Baktığımız zaman her iki projede de ana sonuç kamu mallarının satılarak günü kurtaracak kaynak arayışlarıdır. Geçen 20 yılda özelleştirme furyasıyla Cumhuriyet’in yarattığı tüm ekonomik kuruluşları satarak 60 milyar doların üzerinde bir kaynak elde eden iktidarın, son yıllarda kamu arazilerini Emlak Konut aracılığıyla sattığını biliyoruz. Mizahi açıdan bakacak olursak, ustalık dönemini yaşayan mevcut iktidar artık kendince katma değerli projeleri dünya sahnesine sunmaktan geri kalmıyor. Bir diğer konu da şudur: Bakan Bey ile görüşme şerefine nail olan herkes Yeni Çeşme Projesinin turizmi 12 aya çıkaracağına, ne kadar muhteşem bir proje olduğuna ikna oluyor.  Ve fakat Bakan Bey ile görüşme şerefine nail olamayanlara proje detaylarını anlatmıyor, paylaşamıyorlar. Bakanlık bu projede yer verilecek turistik yatırımları, kapasitelerini, alt ve üst yapı yatırımları ile mevcut kent ile entegrasyonunun nasıl sağlanacağını rapor halinde yayınlamalıdır.
Gerek Kanal İstanbul Projesi’nde gerekse Çeşme Projesi’nde yolun sonu ranta ve talana çıkacaktır
Tekrar belirtmekte fayda görüyorum ki, Bakanlık projeyi uygulamaya geçmeden önce basın ve STK’lar aracılığıyla bölgede yaşayanlara bu projenin bir konut projesi olmayacağını projede nelerin ne şekilde yapılmak istenildiğini açıklamak durumundadır. Nüfusu 50 Bine henüz dayanmış, yatak kapasitesi 25 Bini bulmayan Çeşme’de, yaratılacak ani büyümeden ve onun getireceği olumlu-olumsuz etkilerden haberdar olmak yurttaşların hakkıdır kanaatimce. İktidar, Çeşme ve yarımadada yaşayan tüm paydaşların ve gelecek nesillerin hayatını geri dönülemez şekilde ve sosyo-ekonomik açıdan dönüştürecek olan bu projede, yörede yaşayanları yok sayma, onların yerine düşünme, sivil toplum ne düşünürse düşünsün kafasına koyduğunu yapma hastalığından bir an evvel kurtulmalı ve rant projeleri ile Mustafa Kemal Atatürk’ü yan yana getirmekten kaçınmalıdır. Bu zamana kadar, iktidar partisi 20 yıllık iktidarı döneminde bizleri hiç yanıltmadı, şaşırtmadı, hiç de aldanmadık. Her zaman bu ülkenin ve yurttaşların ortak paydasını oluşturan doğruları savunduk ve dile getirdik. Gerek Kanal İstanbul Projesi’nde gerekse Çeşme Projesi’nde yolun sonu ranta ve talana çıkacaktır.