Bir atasözümüz, “düştüğün yerden kalkmasını bileceksin” şeklindedir. “Düşmüş” CHP açısından yerel seçimler, “yeniden ayağa kalkmak” için bulunmaz fırsattır.Bugünden dönüp bakıldığında, çubuğun fazla büküldüğü anlaşılıyor. Bu “fazlalığın” en çarpıcı kanıtı, eğitim alanına cami yapılması konusunda AKP’lilerin önergesine, laiklik hassasiyeti yüksek olması beklenen CHP meclis üyelerinin de olumlu oy vermesidir. Siyasetin rehberliğini gerektiren benzeri tutumların örgütsel yapılarda motivasyon kaybına yol açtığı, motivasyon kaybının da yeniden aday olacağını açıklayan belediye başkanları açısından dezavantaj olduğu görülüyor. Zira her seçim, bir siyasal rehberlik ve örgütsel dinamizm ister. Artık seçim sathi mailine girildiğine göre belediye başkanlarıyla onlara manivela görevi görecek olan örgütsel yapıların uyumunu sağlayacak, bilgili, tecrübeli, gerçekleri rehber edinen bir il başkanına ihtiyaç bulunuyor. CHP de, bu gerçeği görerek, yerel seçimlere, örgütsel hareket yetenekleri yüksek yeni ve güçlü İl Başkanları ile girmek istiyor. ANKARA’DA ÜMİT VAR… İzmir’de Şenol Aslanoğlu, bunun göstergesi. Sıradaki illerden İstanbul’da aday isimleri henüz netleşmedi. Bu hafta sonu kongre yapacak olan Ankara’daysa iki aday var ve ibreler, Dr. Ümit Erkol’u işaret ediyor. Öğrencilik yıllarından beri tanırım Erkol’u. İnsan hakları mücadelesine omuz vermiş; Ankara Tabip Odası başkanlığı dahil pek çok zorlu görevi üstlenmiş biridir. Nazım’ın izniyle onun için “Kırk günlük yolda yaprak kımıldasa, bulunduğu yerde ürperecek kadar” duyarlı diyebilirim ve de mücadelenin içinden geliyor. Bilgisi, tecrübesi ve kararlılığıyla “yerel ittifak” oluşmasını ve Ankara’nın yeniden kazanılmasını sağlar. Temsil kabiliyeti yüksek biri; farklı adaylarla girilse bile Ankara’nın, esas olarak, iki adaylı bir yarışa sahne olacağını bilecek kadar tecrübeli, “olmayacak duaya âmin diyecek kadar” gözü kara bir gelenekten geliyor. Bizim kuşaktan yani! Biz buna “gerçekçi ol, imkansızı iste” de diyoruz. Ankara’nın devrimci geleneğini geleceğe taşıyacak bir “volan kayışı” görevi göreceğine ve yeni bir öykünün yazılmasına öncülük edeceğine inanıyorum. Yarının inşasına bugünden başlanacağının bilinci ve tecrübesiyle sözü Nazım ile bitirelim: “… yıkanalım çelik çubuklar gibi yanardağın alevinde! Yıkanalım. Yanalım.”
Yarın bugünden inşa edilir
Artık seçim sathi mailine girildiğine göre belediye başkanlarıyla onlara manivela görevi görecek olan örgütsel yapıların uyumunu sağlayacak, bilgili, tecrübeli, gerçekleri rehber edinen bir il başkanına ihtiyaç bulunuyor.
14-28 Mayıs seçimleri, muhalefet açısından travmatik sonuçlar üretti. Bu travmanın en çok hasar verdiği partiyse CHP oldu.
Hasarın CHP’ye isabet etmesinin iki temel nedeni var.
Birincisi Genel Başkanı Cumhurbaşkanı adayıydı.
İkincisi Millet İttifakının “Amiral Gemisi” CHP idi.
Kazanılmış olsa ilmek ilmek örerek oluşturduğu ittifak için övgüler dizilecek olan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedince eleştirinin ötesinde bir şiddete maruz kaldı.
Varlıklarını kazanılacak Cumhurbaşkanlığı sonrası kurulacak hükümette elde edilecek bakanlıklar aracılığıyla siyaset yapmak üzerine inşa etmiş muhalefetin diğer partileri de eleştirilerinin odağına CHP’yi koyunca, Kılıçdaroğlu, “günah keçisi” ilan edildi.
KAOSTON ÇIKIŞIN ANAHTARI, KARARLILIKTIR.
Öyle ki hepimizde “istifa beklentisi” oluştu.
Bu beklenti, “içerde” ve “dışarda” CHP’ye yönelik planları olanlar tarafından kendi amaçları doğrultusunda kullanılmak istendi. “Dışarısı” bir yana “içerde” İmamoğlu hariç, “değişim” vurgusu ile gerçekleştirdikleri “zoom” toplantısına katılanların beş-altı kez atanmış vekil olması, bir ahlaki çıkış olarak istifa beklentisi içinde olanları, yeniden Kılıçdaroğlu’nun etrafında kümelendirdi.
Ne de olsa “beterin beteri var”.
CHP’deki “kaos ortamı”, İYİ Parti’yi de iştahlandırdı. Daha önce “kazanacak aday” olarak tanımladığı Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun karşısına kendi adaylarıyla çıkacağını açıkladı. Bu açıklama, İYİ Parti’nin CHP’den uzaklaştığının ilanı olacağı gibi “el yükseltme” olarak da algılanabilir. İzmir dahil 11 belediyenin her birinde, referans oldukları isimlerin hâlen kritik bürokratik görevlerde bulunmasına rağmen “el yükseltme” hamlesi, olsa olsa “batan geminin malları” sendromuyla açıklanabilir.
Ortada bir “batan gemi” yok aslında; doğru stratejik hamle yapamamanın sonucu gelen bir yenilgi var. Doğru stratejinin oluşmasına katkı vermedikleri anlaşılan “Millet İttifakı”nın bileşenleri, kapı kapı dolaşıp, o gün kamuoyuyla paylaşmaktan imtina ettiklerini bugün “emekli siyasetçi” modunda yaşanan yenilgiden azade olduklarını gösterme çabasındalar. Hiç gereği yokken öyle bir karıştırılıyor ki “eski defterler”, ister istemez insanın aklına “müflis tüccar” deyimi geliyor.
“AYAĞA KALKIN EFENDİLER”
Yenilgi için yetim denir ve sahipleneni olmaz; bu nedenle 14 -28 Mayıs’ın hesabını vermek CHP’nin omuzlarına bindi ve bu durum CHP’yi “tökezletti”.
Bir atasözümüz, “düştüğün yerden kalkmasını bileceksin” şeklindedir. “Düşmüş” CHP açısından yerel seçimler, “yeniden ayağa kalkmak” için bulunmaz fırsattır.
Mansur Yavaş, Ankara’da; Ekrem İmamoğlu da İstanbul’dan adaylığını açıkladı. Kılıçdaroğlu da başarılı bulduğu her iki başkanı yeniden aday göstereceğini ilan etti.
Normal koşullarda İYİ Parti’nin “kazanacak aday” olarak tanımladığı için destek vermesi gereken bu iki isim kazanabilir mi?
Başta pandemi ve 6 Şubat Depremi sırasında gösterdikleri performans ve gerçekleştirdikleri hizmetlere bakılırsa kazanmalarının önünde engel görünmüyor; örgütsel dinamizmin desteğini almak şartıyla.
CHP, 31 Mart 2019’u, muhalefetin diğer partileriyle diplomatik incelikle işbirliği yapmasını bilen “güçlü” il başkanlarının yüksek örgütsel yetenekleriyle kazanmıştı.
Hatırlanacağı üzere 31 Mart 2019 seçimlerinden sonra Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarının ellerini rahatlatmak için iç işlerine karışmaması konusunda il başkanlarını uyarmıştı. Bu uyarının pek çok haklı nedeni olabilir ama en belirgini, “Amiral Gemisi” CHP olmakla birlikte belediye başkanlarının muhalefetin ortak adayı olduğu gerçeğidir. CHP’den seçilmiş olmakla birlikte “herkesin başkanı” olacaklarını vaat etmişler; halkta karşılık bulan bu vaade de uygun davranmaları da gerekirdi.