Pazar Politik Gündem

Yargıya güven

Abone Ol
Yargı alanında yaşanan sorunların çözümüne ilişkin hükümet tarafından atılan adımlar birçok düzenlemeyi içerse de yargı alanındaki yapısal sorunları çözmekten ve yargının siyasallaştığı görüşünü değiştirmekten uzak. 19 Ocak 2007, Hrant Dink Agos'un Halaskârgazi Caddesindeki binasının önünde, başının arkasına ateş edilerek öldürüldü. Bıkmadan usanmadan, üstelik bir güvencin telaşını yüreğinde barındırarak, birlikte yaşam, eşit yurttaşlık ve toplumsal barış için mücadele eden Türkiye aydınımızdı. Aradan geçen 16 yılda cinayet soruşturması derinleştirilemedi, dava aydınlatılamadı. Faili meçhul diye adlandırılan geçmişteki cinayetleri ve ardından davaları da düşünürsek, bir çok kişinin dile getirdiği gibi bu davanın aydınlatılması Türkiye için bir dönüm noktası olabilirdi. En başta Hrant’ın yaşarken savunduğu, toplumsal hesaplaşma değil toplumsal yüzleşme ve barış için en azından bir temel oluşturabilirdi. Şüphesiz en önemlisi de giderek kalabalıklarda çoğalan adalet talebinin karşılık bulması ve yargıya güvenin yeniden tesis edilmesi için bir adım olabilirdi. Olmadı. Hrant’ın dediği gibi yargı yurttaşının yanında olamadı. Bir bebekten bir katil yaratan karanlık hâlâ sorgulanamadı. Adalet arayışı hala devam ediyor. Adalet talebi Türkiye’de her kesiminin, her dönem en güçlü ifade ettiği duygulardan bir tanesi. Hrant’ın cinayeti gibi aydınlatılamayan faili meçhuller, kadın cinayetleri, haksız yargılamalar gibi özellikle toplumun fay hatlarını tetikleyen sarsıntılardan sonra toplumda adalet talebinin daha çok güçlendiğini görüyoruz. Bizi bir araya getiren şeyler ortak değerlerimiz, barış, birarada yaşam arzusu olması gerekirken, mağduriyetlerimizde ve uğradığımız adaletsizliklerde buluşuyoruz.  Hem adalet kavramı, hem de toplumun adalet talebi elbette çok boyutlu; sosyal, ahlaki, ekonomik bir çok alanı içinde barındırıyor, ancak toplumun zihnindeki adalet arayışının birincil muhattabı ve sorumlusu yargı kurumu. Sağlıklı işleyen, demokratik bir denge ve denetleme sisteminin vazgeçilmez bileşenlerinden biri bağımsız ve tarafsız yargıdır. Demokratik bir sistemde yargı, yasama ve yürütme organlarının hukuka uygunluğunu denetleyerek, vatandaşların hak ve özgürlüklerini garanti altına alarak toplumda adalet duygusuna hizmet eder.
Millet İttifakı, yargının yapısını, bağımsızlığını ve demokratik meşruiyetlerini güçlendirilecek ve yürütme organının müdahalesini engelleyecek tedbirler alacağını vadetse de yargıya dair konun tarafları ile daha kapsamlı bir çalışma yapılması elzem.
Etkin, yetkin, bağımsız ve tarafsız bir yargı, dünyadaki farklı siyasi sistemlerin demokrasi olarak sınıflandırılması için de temel bir kriterdir. Demokratik ülkeler hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi temel yargı ilkelerini hem yasalarda hem de fiiliyatta sağlamış olmalıdır. Bu kriterler sağlanamadığında vatandaşın yargıya olan güveni temelden sarsılır ve demokratik geriye gidiş hızlanır. Yargıya olan toplumsal güven ve hukukun üstünlüğü ilkesini 2020’de yayınladığımız Türkiye’nin Demokrasi Talebi Raporu’nda[1] ilk kriter olarak ele almıştık. KONDA Araştırma işbirliği ile hazırladığımız Türkiye’nin Demokrasi Talebi Raporu, vatandaşın demokratik taleplerine ve algılarına kulak vermeye yönelik bir çabanın ürünüydü. Rapor, vatandaşların demokrasi hakkındaki görüşlerini, demokrasiye gerçekleştirmede yolun neresinde olduğumuzu gösteren ve bence hâlâ güncelliğini koruyan önemli bir çalışma. KONDA araştırma şirketinin 2010-2019 yılları arasında yaklaşık 267 bin kişiyle gerçekleştirdiği görüşmelerin sonuçlarını derlediğimiz raporda sonuçlar şaşırtıcıydı. Araştırmaya katılan vatandaşların büyük bir bölümü adaleti, “herkesin dini, kökeni, cinsiyeti, fikri, dili, rengi ne olursa olsun eşit olması”,  “Hukuka uygun olmak”, “Mazlumun hakkını korumak”, “Haklının haksızın ayırt edilmesi”, “Devlet ve kanunlar” olarak tanımlıyor. Vatandaşın gözünde adaleti bir değer, hukuku ise adaletin uygulandığı yer olarak düşünebiliriz.
Yargı sisteminin tarafsızlığı ve bağımsızlığına dair toplumsal inanç giderek zayıflarken yargı alanı hem Cumhur İttifakı, hem de Millet İttifakı’nın başlıca gündem konusu olmaya devam ediyor.
Hukuk sisteminin “ herkesin eşit olması ve haklının haksızın ayırt edilmesi anlamlarına geldiği”, “kanunların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi gerektiği”, “hükümetin işlemlerinin yargının denetimine tabi olması gerektiği” konularında vatandaşlar hemfikir.  İlkesel anlamda adalet ve hukuk kavramları vatandaşın zihninde iyi bir yere otursa da sorular daha somutlaştığında güvensizlik ve eşitsizlik duygusu derinleştiriyor. Örneğin hukuk sisteminin nasıl işlediği ve yargıya güvene dair alınan cevaplarda, kişilerin yarısından fazlası, mahkemelerin “kişiye göre” karar verdiğini ve güçlü olanın sözünün geçtiği yer olduğunu ifade ederken, mahkemeye yolu düşen 10 kişiden 3’ü, hukuk sistemine artık daha az güvendiğini dile getiriyor. Yıllar içindeki veriler ise, toplumun yargı önünde eşitlik ilkesine olan inancının sarsıldığını gösteriyor. Örneğin toplumsal cinsiyet perspektifinden bakıldığında kadın cinayetleri konusunda katılımcıların % 39’u, mahkemelerin taraflı olduğu kanısında. Yargının siyasallaştığı görüşleri de azımsanmayacak kadar çok. Raporda on yıllık veriler bize vatandaşların adaletin sağlanmasından sorumlu tuttukları yargının hukukun üstünlüğü ilkesi ile hareket ederek, kanun önünde eşitliği garanti altına almasını arzuladıklarını ancak uygulamada bunun gerçekleştiğine dair inancının zayıf olduğunu gösterdi. Yargı sisteminin tarafsızlığı ve bağlımsızlığına dair toplumsal inanç giderek zayıflarken yargı alanı hem Cumhur İttifakı, hem de Millet İttifakı’nın başlıca gündem konusu olmaya devam ediyor. Yargı alanında yaşanan sorunların çözümüne ilişkin hükümet tarafından atılan adımlar birçok düzenlemeyi içerse de yargı alanındaki yapısal sorunları çözmekten ve yargının siyasallaştığı görüşünü değiştirmekten uzak. Bir diğer yandan Millet İttifakı, yargının yapısını, bağımsızlığını ve demokratik meşruiyetlerini güçlendirilecek ve yürütme organının müdahalesini engelleyecek tedbirler alacağını vadetse de yargıya dair konun tarafları ile daha kapsamlı bir çalışma yapılması elzem. Yargı şüphesiz siyaset üstü bir alan olarak görülmeli. Yargı sistemindeki her olumsuz geriye gidişat, Hrant’ın da savunduğu birlikte yaşam, eşit yurttaşlık ve toplumsal barıştan bizleri gittikçe uzaklaştırıyor. Demokrasi Talebi Raporu sonuçlarında da görüldüğü gibi adaletin sağlanacağına olan inancımız zayıflıyor. Bu nedenle  yargıya güvenin yeniden tesisi ve adalet beklentisinin karşılık bulması  için etkin, bağımsız ve tarafsız bir yargı için atılacak her adım yaşamsal. --- [1] https://www.dengedenetleme.org/publication/22/Turkiye%E2%80%99de-Demokrasi-Talebi-Raporu