Bir YZ nedir? Şöyle soralım; bir varlığın YZ olmasının ölçüsü otobüse bindiği sırada cüzdanını evde unutacak kadar insan olması mıdır? Temyiz kudreti yerinde olan herhangi bir okur, memleketin adeta yangın yerine döndüğü şu günlerde yapay zekâ ve felsefe üzerine yazmanın ne kadar akıl kârı olduğunu sorgulayacaktır. Zira bazı yerlere daha elektrik gelmiyorken, insanlar elektrik faturasını ödeyemiyorken, kısacası en temel enerji ihtiyacı güç bela karşılanıyorken, kimilerine göre enerji ile ilgili artık problemi olmayan 3. Seviye[1] uygarlığın işi olan yapay zekayı tartışmak “toplu iğnede kaç meleğin olduğunu” saymakla eş tutulabilir. Ancak gururla söylemek gerekir ki felsefecinin işi budur. Eğer toplu iğnede kaç meleğin olduğunu şimdi saymazsak başka ne zaman sayacağız? Bu “toplu iğne kriterinin” zaten ne kadar geçersiz bir kriter olduğunu PolitikYol’daki ilk yazımda belirtmiştim. Buna ek olarak, Türkiye’de artık rigor mortis (ölüm katılığı) seviyesine gelecek kadar çürümüş, adeta Medusa tarafından çarpılmış gibi petrifiye edilmiş, kemikleşmiş ve felç olmuş siyasal ve toplumsal kültürün, tamamen rehin alınmış demokrasinin ve buna mukabil güdükleşen siyasal habitusun çözemediği meselelerin -fikirlerimiz ne kadar doğru olursa olsun- buradan yazarak çözülebileceğine yönelik bir inancım olmadığını belirteyim (zaten tahmin etmişsinizdir). Bu kısa takdimden sonra gelelim YZ’ya. YAĞMURDAKİ GÖZYAŞLARI Efsanevi yönetmen Ridley Scott’ın 1982 tarihli Blade Runner filmini bilmeyen yoktur. Film, büyük bilimkurgu yazarlarından P. K. Dick’in Do Androids Dream of Electric Sheep? (Androidler rüyalarında elektrikli koyunlar görürler mi?) isimli çığır açıcı ve alışılageldik bilimkurgudan farklı bir şekilde kaleme alınan eserinden uyarlanmıştır. Filmdeki androidlerden Roy Batty ölmeden önce “tüm bu anlar zamanla kaybolacak, tıpkı yağmurdaki gözyaşları” sözünü söyler ve 4 senelik kısa “hizmet ömrünün” sonuna gelerek hayata gözlerini yumar. Roy Batty insan mıdır? Eğer böyle bir “sentient” (duyumsayan) varlığın ölüme, yaşama ve zaman algısına yönelik sözünü ciddiye alırsak, insan olduğundan bir an bile şüphe duymazdık. Hatta filmde (ve kitapta da) inşa eden Tyrell Şirketi’nin sloganında söylendiği gibi onun “better than human (insandan daha iyi)” olduğunu bile söylememiz mümkün olabilirdi. Ancak bu ne yazık ki sadece sentient (duyumsayan, duygu sahibi olan) olmak ile açıklanamayacağı için YZ meselesi oldukça zor bir meseledir. Bir YZ nedir? Şöyle soralım; bir varlığın YZ olmasının ölçüsü otobüse bindiği sırada cüzdanını evde unutacak kadar insan olması mıdır? Üreyebilmesi midir? 2. Dereceden denklemleri çözmesi, modüler aritmetiği anlayabilmesi midir? Yaprak dolma yapıp Eski Türkçe kanunnameleri okuyabilmesi midir? Ya da bir kargo gemisini yükleyebilmek midir? Nedir? Bütün bunları bir insanın yapabildiğini düşününce, bunları yapabiliyor olmak yeterli bir ölçüt sayılabiliyorsa eğer 2. Dereceden denklemi çözebilen ben ve çok güzel yaprak dolma yapmakla birlikte Eski Türkçe kanunnameleri okuyabilen annemi bir arada alırsak bir sorun var demektir; kendi zekâmız ve bilinçliliğimizin ölçüsünü belirleyen buysa -herkes pek çok şeyi yapamayacağına göre- zeka ve düşünen bir bilinç sahibi olan bir varlık için koyabileceğimiz ölçütün gösterdiği değişikliğe göre tanım yapmamızın pek de anlamı olmayacaktır. Kısaca söylersek bir varlığın YZ olması için ondan beklenen nedir? Beklentiler çoktur; o yüzden ekonomik bir sınıflandırma yapmamız gerekir. Bir YZ’den beklenen onun iki işlevi yerine getirmesidir[2].
İnsan Temelli İdeal Rasyonalite
Akıl yürütme temelli İnsan gibi düşünen sistemler Rasyonel düşünen sistemler
Davranış temelli İnsan gibi davranan sistemler Rasyonel davranan sistemler
  Bu tablonun tek başına yeterli olmadığını fark etmek zor değildir. Şempanzeler de rasyonel davranabilir; akıl yürütebilirler. Ancak Fermat teorisi üzerine kafa yoramazlar. Buna karşılık Şempanzeler üreyebilir ve hatta kimi zaman kendi problemlerini çözebilirken, bir YZ üreyemez (Von Neuman makinelerine geleceğiz) ve -fiziksel bir varlığı olduğunu varsayarsak- bir yerine bir şey olduğunda gerekli inisiyatifi alamayabilir.
O hâlde rasyonel düşünerek hareket ettiğini varsaydığımız bir varlığın yapay zekâsı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bir dereceye kadar evet; buna uzmanlar ve zihin filozoflarının bulduğu ortak bir terim vardır; Zayıf YZ (Weak AI).
Ancak yine de her halükârda temel alınması gereken bir şey vardır: Rasyonel düşünmek. Burada her insanın -hatta fanatik bir AKP’linin bile; evet biliyorum inanılmaz geliyor ama o da günlük hayatında rasyonel düşünebilir- rasyonel düşündüğü varsayımını kabul ederek işe başlamak zorundayız. O halde rasyonel düşünerek hareket ettiğini varsaydığımız bir varlığın yapay zekâsı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bir dereceye kadar evet; buna uzmanlar ve zihin filozoflarının bulduğu ortak bir terim vardır; Zayıf YZ (Weak AI)[3]. Burada YZ alanında uzun süredir temel bir eser olarak kullanılan Stuart Russell ve Peter Norvig’in Artificial Intelligence: A Modern Approach (Yapay Zekâ: Modern Bir Yaklaşım) isimli eserine atıf yapacağım. Eser, teknolojik gelişmelerin ışığında düzenli olarak güncellenmektedir ve -bildiğim kadarıyla- son hâli 2017 baskısı ile bulunmaktadır. PolitikYol’un değerli yazarlarından Funda Çapar, 14 Ekim 2021 tarihli bir yazısında bu kitabın yazarlarından Stuart Russell’ın “İnsanlık için Yapay Zekâ” isimli kitabını tanıtmıştı[4]. Okura ayrıca Çapar’ın mezkûr yazısını ve tanıttığı kitabı okumasını da tavsiye ederim. Rasyonel düşünceden devam edelim. Okura bir örnek vermek istiyorum. Özellikle çocuk sahibi olan veya çocuk büyüten okur ne demek istediğimi anlayacaktır. Bilindiği gibi doğduklarından itibaren çocukların motor becerileri yanı sıra kognitif becerileri de uzun bir süre boyunca oldukça kısıtlıdır. Ancak çocuklar büyüdükçe onların “ukalalaştığından” şikâyet eden anne ve babalar aslında rasyonel düşünceden şikâyet ediyorlardır. Bundan 4 sene önce saçma bulduğumuz oyuncakları oynarken şimdi okuyabilen, belirli bir seviyede de olsa matematik problemlerini çözen, piyano çalan ve bilgisayar oynayabilen oğluma bakınca sürecin kendisini görebiliyorum. Ancak bu sürecin arkasındaki gerçeği aramak zorundayız.
İşte YZ’yı böyle bir çocuğa benzetebiliriz. Onun artık saçma sapan oyunları bırakıp bize su getirmesini, piyano çalmasını, makineler yapmasını ve hatta başka insan ve hayvanların dertlerine deva olmasını bekleriz.
İşte YZ’yı böyle bir çocuğa benzetebiliriz. Onun artık saçma sapan oyunları bırakıp bize su getirmesini, piyano çalmasını, makineler yapmasını ve hatta başka insan ve hayvanların dertlerine deva olmasını bekleriz. Çocuklarımız bunları yapabilir ama YZ bir dereceye kadar yapar ya da bazılarını hiç gerçekleştirme yetisinden yoksundur. (P.S. Bu analoji bazı bakımlardan doğal olarak tutarsız ve kimi bakımlardan basit görünebilir; çocuklar öğrenir, Google da makinelerine “öğretiyor”. Ya da çocuğun kognitif becerileri onun beynindeki nöronlarının gelişimine bağlı olarak değişiyor fakat YZ’yi oluşturan makinenin böyle bir nöron gelişmesinden bahsedemiyoruz gibi…dolayısıyla bu analoji felsefi bir taahhütten ziyade analoji yapma uğruna analojidir). Şimdi buna bakalım. TAKLİT OYUNLARI The Imitation Game (Taklit Oyunu) büyük matematikçi ve bilgisayar bilimlerinin kurucularından Alan Turing’in bir bilgisayarın ne zaman YZ sayılabileceğine dair testinde yer alan bir tanımlamadır[5]. Bilgisayar bilimlerini, matematiği ve zihin felsefesini bilenler bu testin meşhur adını bilirler: Turing Testi (TT)[6]. TT, basitçe bir makine, bir kadın (A) ve bir erkeğin (B) bulunduğu oda ve bu odanın dışında bulunan bir sorgucunun (C) makinenin kararları hakkındaki yargısını temel alır. Erkek ve kadın, bilgisayara birtakım sorular sorarlar ve cevap alırlar. Turing’e göre amaç makinenin odanın dışında bulunan sorgucuyu (C) bir insanmış gibi yanıltmasıdır. Bunu yapabilmesi için, sorgucuyu 50/50 oranında yanıltması yeterlidir[7]. Mesela nasıl? Farz edin ki; (B)→q (A)→t Sorusunu sorsun. B’nin sorusuna doğru (burada doğru cevap kriterinin insanmış gibi cevap vermesi olduğunu unutmayın), A’nın sorusuna ise yanlış cevap versin. Bu basit kritere göre makine 50/50’ye bir oran yakalayabilir. Ancak Turing her ne kadar bu kıstası koyduysa da mesele her zaman olduğu gibi daha da çetrefilleşir. İlk olarak felsefede Entscheidungsproblem (karar alma problemi) olarak bilinen bir problem karşımıza çıkar; makineler lojistik formalizme dayanarak karar alırlar[8]. Bir filin çaprazında bulunan kaleyi alması için verdiği kararı -ve elbette ki bu kararı almasına yol açacak başlangıç ve açılışları- bir makinenin hesaplaması zor değildir. Hatta yeteri kadar veri ile bu Deep Blue örneğinde gördüğümüz gibi en başarılı satranç ustasını bile dize getirebilir. Ancak, bu karar almanın önceden verili tüm hesaplamaları başarıyla yaptığı gerçeğine dayandığını kabul etmeliyiz. Bu ise bizi başka bir soruna daha götürür; makinenin bu hesapları başarıyla yaptığını kabul etsek bile, yeteri kadar “bildiğini” nasıl anlarız? Burası yukarıda bahsettiğim Zayıf YZ (ZYZ) ve Güçlü YZ (GYZ) tartışmasının alevlendiği yerdir. ZYZ tanım olarak “düşünürmüş gibi” yapan makineler için kullanılırken, GYZ, gerçekten düşünen makineler için kullanılır[9]. GYZ’ye yönelik en büyük itirazlar farklı şekillerde Gödel’den, Sör Roger Penrose’dan ve filozof John Searle’den gelmiştir. Gödel’in, matematiksel argümanların her zaman formel sistemler tarafından temellendirilemeyeceğine dair meşhur tamamlanmamışlık teoremini bilenler bilir[10]. Gödel aynı gerekçeye dayanarak makinelerin formel sistemlerin dışına çıkabilecek bir muhakeme sistemi oluşturabilmesinin mümkün olmadığını söyler.
ZYZ (Zayıf YZ) tanım olarak “düşünürmüş gibi” yapan makineler için kullanılırken, GYZ (Güçlü YZ) gerçekten düşünen makineler için kullanılır.
Russell ve Novig’in kitabındaki argümanı örnek alırsak;
  • G(F), F’nin cümlesidir ancak F’nin içerisinde ispatlanamaz.
  • Eğer F tutarlıysa o halde G(F) doğrudur[11].
Mantıklı. Şayet “Tüm şaraplar fermante edilmiştir” dediğimde G(F), G(Ş)’nin bir cümlesiyse (zira buradaki analitik anlamda fermante etmenin ispatı çıkmaz) ve “şarap” tutarlı bir cümle gösteriyor ve fermante etmek kendi başına tutarlı bir eylem ise -ki öyledir- bilgisayarın bu “eksikliği” gidermesi mümkün değildir. Bunun yanında Roger Penrose bu argümanı daha da kuvvetlendirir ve Searle’ün meşhur Çin Odası Deneyi’nden örnek verir[12]. Çin Odası Deneyi meşhur ve bilinen bir gedankenexperiment’tir. Bu düşünce deneyine göre Searle bir odada oturmaktadır. Searle İngilizce bilmekte ancak Çince bilmemektedir. Searle’ün Çince bilmediğini bilmeyen Çinli birisi ona Çince soruların olduğu kartlar verir. Searle’ün elinde ise Çince her bir sorunun karşılığı olarak İngilizce bir kural kitabı vardır. Searle bu sorulara doğru karşılıkları verir[13]. O halde Çinli bundan ne çıkaracaktır? İçerideki kişinin Çince biliyor olduğu düşüncesinde olacaktır. Searle’ün anlatmaya çalıştığı tam olarak budur; tıpkı odanın dışındaki Çinli içerideki Searle’ün Çinceden anladığını sanıyorsa biz de bilgisayarların o kadar anladığını sanıyoruz. Searle’ün düşünce deneyi oldukça ikna edici ve kuvvetlidir. Gerçekten de Google Translate’e basit bir cümle verdiğinizde bu cümlenin kendi dilinizdeki karşılığını güzelce almış olmanız bu zekanın bir YZ olduğunu gösterebilir; ancak GYZ değil! Bu bir ZYZ olabilir. Makinenin Rilke’nin Die Erste Elegie şiirini iyi çevirdiğini düşünsek bile o gerçekten şiirdeki mesajı anlamış mıdır? Gelecek hafta devam edeceğim. Görüşmek dileğiyle, esen kalın. --- [1] https://www.space.com/kardashev-scale  Kardeşev cetveli, uzaylı (ve dünyalı) uygarlıkları kabaca en ilkel 1. Seviyeden, 3. Seviyeye kadar sınıflandıran Sovyet astronom Nikolai Kardashev’in adıyla bilinen hipotetik bir ölçü birimidir. Bugün bu sınıflandırma 3. Seviyeyi geçmekte, yirmiye yakın uygarlık sınıflandırması yapılmaktadır. [2] Tablo Stanford Felsefe Ansiklopedisi’nin YZ ile ilgili şu maddesinden alınmıştır: https://plato.stanford.edu/entries/artificial-intelligence/ [3]Artificial Intelligence: A Modern Approach, Third Edition, Pearson Publishing, s.1021. [4] https://www.politikyol.com/insanlik-icin-yapay-zeka-dunu-bugunu-yarini/ [5] https://plato.stanford.edu/entries/artificial-intelligence/ [6] https://iep.utm.edu/art-inte/#H2 [7] https://plato.stanford.edu/entries/artificial-intelligence/ [8] https://plato.stanford.edu/entries/artificial-intelligence/ [9]Artificial Intelligence: A Modern Approach, Third Edition, Pearson Publishing, s.1021. [10]Artificial Intelligence: A Modern Approach, Third Edition, Pearson Publishing, s.1022. [11]Artificial Intelligence: A Modern Approach, Third Edition, Pearson Publishing, s.1022. [12] Roger Penrose, The Emperor’s New Mind, Oxford University Press, s.16. [13] https://plato.stanford.edu/entries/artificial-intelligence/