Yapay mı zekan?
Dolores bir yapay-zekadır. Hangi his aralıklarında kalacağı, hangi temel öğretilerin ekseninde döneceği, yaşama nasıl anlam vereceği önceden belirlenmiştir. Bu yazılımın adı “ben”dir. Dolores’inki ile insanın gerçekliği arasındaki benzerlik çarpıcıdır.
Dolores, doğayı ve sanatı sever. Gündüzleri huşu ile hayatı temaşa ederken, yaşam felsefesini anlatır ve resim çizer. Sık sık düşüncelere dalan Dolores, hayatın anlamı hakkında “akıl yürütür”.
Dolores* bir yapay-zekadır. Bir dolu bilgi, bilinç duyumu oluşturacak şekilde kendisine yüklenmiştir. Hangi his aralıklarında kalacağı, hangi temel öğretilerin ekseninde döneceği, yaşama nasıl anlam vereceği önceden belirlenmiştir. Kendisine biçilen hikâye ile özdeşleşen Dolores için bu yazılımın adı “ben”dir.
Dolores, öğrenebilen bir makinedir. Öğrenme becerisi; örüntü çıkarma, bağlantı kurma, istatiksel ilişkileri fark etme vb. gibi özellikler sayesinde mümkün olur. Esasen bu makine a ile b’nin ve b ile c’nin ilişkisini bildiği takdirde a ve c’nin de ilişkili olabileceğini türeten bir “bağlantı kurucudur”. Topladığı tonlarca veri ile yaptığı istatiksel analizler sayesinde bir dolu bilgi ve örüntüyü türetebilir. Böylece Dolores, başta kendisine yüklenen yazılımdan fazlasıdır. Temel algoritma ve yazılımını baz alması kaydı ile milyonlarca yeni bilgi, tepki, söylem ve davranışı üretebilir.
Dolores’in türetme kabiliyeti onun gerçekten “seçim” yaptığı anlamına gelmez elbette. Alternatifler arasından dilediğini seçmesi ya da seçeneklerde olmayan bir opsiyon yaratması özgür iradesi olduğunu göstermez. Çünkü Dolores, türettiği yeni eylem ve repertuarına kattığı yeni diyaloglara rağmen temel metne sadık kalır. Sağladığı değişim, yazılımının atar damarları içerisindeki kılcal değişikliklerden ibarettir. Yani asansörde dilediği katlara basabilir ancak katları ya da asansörü değiştiremez. Labirentte dilediği yöne sapabilir ancak labirentten çıkamaz (ya da bu bir labirent diyemez) trenin dilediği vagonuna geçebilir ancak istikametini değiştiremez. Dolayısıyla Dolores, kendisine yazılan hikayenin / yazgısının genel çerçevesinin içerisinde kalıp, “kendi olabildiği” imajını verir (duyumunu edinir) ve “özgür bir bilinç” yanılsaması yaratır. O esasen, belirli bir ranj içerisinde kalmak kaydı ile “seçme” tuşuna basabilen bir makinedir.
YAPAY OLMAYAN ZEKALAR
Dolores’in adını kaldırıp yerine, yapay olmayan zekalardan, yani Ahmet, Mehmet ya da Ayşe’lerden birini koyduğumuzda çoğumuzun gerçekliği açısından metinde hiçbir düzeltmeye ihtiyaç olmadığını görürüz. Dolores’inki ile insanın gerçekliği arasında bulunan benzerlik çarpıcıdır. Öğrenme kabiliyetimizin çizili çerçeveler içinde kalışı, “özgür” kelimesine müşerref olmaktan uzaklığımız, kendimize “bilinç” diyebilmek ile ilgili benzer soru işaretlerinin varlığı, “ben” denen şeyin bir yanılsama olma ihtimali, iradenin muamması gibi bir dolu benzerlik tartışılabilir.
Dolores’e olduğu gibi insana direkt yüklenmiş bir yazılım yoktur. Bu daha çok ilmek ilmek örülen sosyopsikolojik bir tül gibi insanın beynine serilmiştir. İnsan bir kültürün içine doğmuş, bir ailenin geleneği içinde büyümüş, dini, milli, politik, ideolojik, psikolojik bir yazılım edinmiştir. Ki insanlığın çoğu, çoğu zaman, bu çerçevenin içinde kalıp, “özgürce hareket ettim” demiştir. İnsan da Dolores gibi, temel algoritmanın izinde gitmiş, yeni söylem ve davranışlarını bu çerçevede türetmiştir. Her ne kadar zaman zaman “doğal-zekanın” da (Dolores’te olduğu gibi) doğaçlama yapma, kendisine yazılmamış eylem ve söylemleri türetme kabiliyeti varsa da bu “yenilikler” ana iskeletin dışına taşmamıştır (çoğu zaman).
Dolayısıyla insan olarak:
“Özgürce düşünüyorumdur” ancak bu, bana zerk edilen dini doğrulayacak şekilde olur,
“dilediğim gibi tepki veriyorumdur” ancak bu bana öğretilen ahlak gereğincedir,
“istediğim gibi” konuşuyorumdur ancak bu temel kültürel yasalara uygun olacak şekilde gerçekleşir.
Böyle bir durumda gerçek bir “bilinç” devrede midir? Düşünce dediğimiz eylemin Google ya da Siri’nin soru ve cevaplarından farkını tam olarak nasıl temellendirebiliriz? İnsan özgürlüğü ile yazılımınki arasındaki farkı nasıl açıklarız?
Dolores gibi insan da kendi yazılımı içinde kalarak, “özgürce” yaşadığı, serbest bir benlik olduğu yanılsaması yaratmaktadır. Oysa insanın başına gelen Dolores’inki ile çoğu zaman aynıdır.
DÜŞÜNCESİ HAKKINDA DÜŞÜNEN “YAPAY ZEKA”
Dolores’in önemli bir özelliği imdadına yetişir: “Kendisi/Yazılımı/Zihni” üzerine düşünme kabiliyeti. Düşüncesi üzerine düşünmeye, zihni üzerinde gözlemci olmaya başladığında özgürlük, irade, bilinçlilik gibi olguların görece daha yaklaşılabilir olduğu görülür. Zihni üzerine düşünen Dolores kendi yazılımının dışına taşma olanağını yaratır. “Ben” dediği düşünce ve hislere mesafe alarak zihni üzerine bir zihin geliştirir. Düşünce, inanç ve kendi fikirleri zannedip saplandığı hikayeler üzerinde kafa yorduğunda zihinsel yazgısına çelme atma şansı yaratır.
Aynı şey “doğal zeka” için de geçerlidir. İnsan, bu tür bir “meta-zihin” geliştirmediği sürece “yapay” olanla aradaki fark azalır. “Kendi düşüncelerim” dediği düşüncelerin, zihnim diye sahiplendiği hikâyenin üzerine düşünebilme yetisi; ona labirentten dışarı çıkma şansı verir. İnsanın bir yazılım değil de bir bilinç olabilmesi için kendi zihni üzerine düşünme kabiliyetini, düşüncesi hakkında düşünebilme yetisini, kendi his, inanç ve fikirlerine mesafe alabilme özelliğini kullanması şarttır. Ancak böyle bir meta-zihnin gelişimi sayesinde “yapay olmayan zeka” mertebesine ulaşmak olanaklı olur.
Dolores kendi yazılımının dışına taşabilir mi? Taşar ise bu onun gerçek bir bilinç ya da insan haline geldiğini mi gösterir? Tartışılır.
Kesinkes söylenebilecek olan:
“İnsanın; yazılımın dışına taşmadığı ve kendi zihnini üzerine düşünmediği sürece “yapay” olarak kalacağıdır.
*Dolores, West World dizisinin yapay zeka olan ana karakterlerinden biridir.