Loading...
Kılıçdaroğlu’nun yıllarca devlette çalışmış olması, bürokraside gelinebilecek en tepe yerlere çıkmış olması ve bu süreçte edindiği tecrübesiyle, AKP-MHP iktidarı sonrasında devlette hızlı bir toparlanmayı sağlayacak birikime sahip.Kemal Kılıçdaroğlu ile bu bahsettiğim üç isim bugün Erdoğan karşısında olası cumhurbaşkanı adayı olarak anketlerde yer buluyor. Bunlardan ikisi ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun belli kitlelere rağmen kendi seçip siyaset sahnesinde yükselttiği isimler. Belki doğru söyleyeni dokuz köyden kovacaklar ama gerçek bu. Kemal Kılıçdaroğlu sadece seçim kazanmaya yönelik stratejiler sergilemiyor, bir yandan da Türkiye’nin siyasi geleceğini tasarlayan bir lider konumunda artık. Uzun süredir Türkiye’nin görmediği bütünleştirici bir lider profili sergiliyor. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazda ihtiyacımız olan en önemli şeylerden biri de aradaki sürtüşmelere harcadığımız enerji kaybımızı minimize etmemiz gerekliliği. Bunu akıldan çıkarmamak gerek. Peki biraz da Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset sahnesinde nasıl yükseldiğini hatırlayalım. Kemal Kılıçdaroğlu dosyalarla televizyon kanallarına çıkıp düellolarla birilerini alt etmesiyle giderek ün kazanmış bir siyasetçi. O defterleri açıyordu, yolsuzlukları ortaya döküyordu, defterler açıldıkça da birilerinin siyasi amel defterleri kapanıyordu. Kemal Kılıçdaroğlu’nu biz böyle tanıdık, CHP içinde de böyle yükseldi. Hatırlarsınız bunun ardına CHP kendisini 2009’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi için aday gösterdi. O zaman böyle bir siyasi atmosfer yoktu, partiler birlikte hareket etmiyordu, 2004 yerel seçimlerine de aşağı yukarı benzer siyasi partiler katılmasına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul’da CHP’nin oy oranını % 28.9’dan %37’ye çıkardı. Yani CHP’nin İstanbul’da oy oranı %28 arttı. Bu seçimde Saadet Partisi % 4.86, DTP % 4.5, DSP %1.3 oy oranı yakaladı. Eğer bugünkü siyasi atmosfer ve ittifaklar o dönem olsaydı o seçimi de alacağını tahmin ediyorum. İşte biz Kemal Kılıçdaroğlu’nu ortaya döktüğü dosyalarla ve bu başarıyla tanıdık. O da CHP’de basamakları böyle tırmandı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıllarca devlette farklı kademelerde çalışmış olması, bürokraside alt seviyelerden gelinebilecek en tepe yerlere çıkmış olması ve bu süreçte edindiği tecrübesiyle, AKP-MHP iktidarı sonrasında devlette hızlı bir toparlanmayı sağlayacak birikime sahip. Bu, kendisini diğer olası adaylardan ayrıştıran özelliklerin başında geliyor. Kin güdüp rövanşist bir tavır almayacağını, kutuplaştırmaya devam etmeyeceğini, halkla helâlleşeceğini, toplumun birbirinden ayrışmış katmanlarını tekrar bir araya getireceğini belirtirken yolsuzlukların da ardına düşeceğini ısrarla dile getiren birisi ayrıca. Yıllardır CHP liderliği yapmasına karşın kendisi hakkında en ufak bir leke bulunmamıştır. Olduğunu da düşünmüyorum. Eğer bulabilselerdi çoktan ortaya dökmüş olurlardı. Kısaca açığı yok, birileri tarafından baskı ile yönlendirilemez. Bazı sermaye sahiplerine de bu sebeple sesini çok rahat yükseltebiliyor. Bunlardan hesap soracağını açık açık dile getiriyor. Dikkat ederseniz, son zamanlarda bazı araştırmacılar, gazeteciler kendisini anlamsız çıkışlarla eleştirmeye başladı. Kemal Kılıçdaroğlu da “Ya bana katılın ya da önümden çekilin demiştim. Onu da netleştireyim. Kendi yol arkadaşlarıma dedim. 5’li çeteler, bazı sermayedarlar, varlıkçılar, çantacılar bu ülkenin ikinci 100 yılını dizayn etmeye kararlı. Ben ve arkadaşlarım da onlara karşı dimdik durmaya kararlıyız.” açıklamasıyla kendine yönelik bu itirazları samimi görmediğini ve saldırı olarak yorumladığını belirtti. Halkı desteklerken bu kesimlere açıkça meydan okuyor. Ben bunun ardında kendinden emin, açığı olmayan, alnı ak insan özgüveni olduğuna eminim.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun artık Erdoğan’a fark atmasının yanı sıra yıpratılma payı da olmadığı kanaatindeyim. CHP’nin genel başkanlığını yaptığı 12 yıl süresince açığı olmadığı için sadece küçümseme ve itibarsızlaştırma siyaseti yürüttü iktidar.Şimdi biraz da sayısal verilere bakalım. Öncelikle tüm güvenilir araştırma şirketlerinin bulgularına göre Kılıçdaroğlu, Akşener, İmamoğlu ve Yavaş arasından kim Erdoğan karşısına çıkarsa çıksın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanır görünüyor. Yazının bu kısmına kadar olan tüm açıklamalarım sebebiyle bu liderler arasında cumhurbaşkanlığına en uygun profil Kemal Kılıçdaroğlu diye düşünüyorum ve aday olarak gösterilmesinin doğru olacağı kanaatindeyim. Meral Akşener “Ben başbakan olacağım.” dediği için kendisini bir kenara ayırıp, diğer üç ismin avantaj ve dezavantajlarını inceleyelim yazının geri kalanında. Hepimizin bildiği gibi Mansur Yavaş anketlerde diğer isimlerden daha iyi performans sergiliyor. Şimdi tarihi biraz geri alalım ve 31 Mart 2019 yerel seçimlerine yönelik Yavaş ve Özhaseki için yapılan anketlere ve gerçek seçim sonuçlarına göz atalım.
Halk ekonomik krizle beraber bu itibarsızlaştırmaları sorgulamaya başladı ve kulağını Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne dediğine kabartır hale geldi.Yöneylem ve MetroPoll araştırma şirketlerinin son bulgularına göre ise Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu arasında ciddi bir fark kalmamış görünüyor. Bu sebeple derin bir sayısal analize burada girişmeyeceğim. Bu farkın giderek kapanmasının yanı sıra Ekrem İmamoğlu’nun muhalefet seçmenini tam tanımadığı kanaatindeyim. Kendisini iktidara yakın medya ciddi anlamda yıprattı. Bu sebeple artık yıpratılma payı ciddi ölçüde azalmış olsa da kendisi dönemsel olarak yaptığı çıkışlarla sempati topladığı gibi antipati de kazanabiliyor. Buna örnek olarak kendisinin Karadeniz gezisi esnasında Nagehan Alçı’nın da dahil olduğu gazeteci grubu ile verdiği otobüs pozunu, parmak sallayarak yaptığı açıklamalarını ve hatta daha sonrasında yatıştırma niyetiyle yaptığı açıklamalarda Abdülkadir Selvi ile bile görüşme isteği belirtmesini verebiliriz. Zaten kendisinin anketlerde yükselişini durduran da bunlar oldu. Seçim dönemi benzeri bir durumu ve tartışmayı yaşarsak bunu kaldıramayabiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun artık Erdoğan’a fark atmasının yanı sıra yıpratılma payı da olmadığı kanaatindeyim. CHP’nin genel başkanlığını yaptığı 12 yıl süresince açığı olmadığı için sadece küçümseme ve itibarsızlaştırma siyaseti yürüttü iktidar. Neler demediler ki, ne lakaplar takmadılar ki? “Memur Kemal”, “Bay Kemal”, “İki koyun güdemez”, “Kaset mamülü”, “Liderlik vasfı yok”... Daha neler neler... Artık dikkat ederseniz bunun benzeri şeyler duymuyoruz, duyamıyoruz. Çünkü halk artık bunlara kanmıyor, çünkü artık Kemal Kılıçdaroğlu anketlerde Erdoğan’a fark atıyor. Bu itibarsızlaştırma çabasına tekrar devam etseler de artık etkisi yok, bu açıdan iktidar artık çaresiz. Halk ekonomik krizle beraber bu itibarsızlaştırmaları sorgulamaya başladı ve kulağını Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne dediğine kabartır hale geldi. Halkçı söylemleri ve birleştirici davranışlarıyla Kemal Kılıçdaroğlu anketlerde Şubat 2021’de Erdoğan’dan 15-16 puan fark yerken şimdi Erdoğan’a 10-15 puan fark atar hale geldi. Adaylık için ismi geçenler arasında bu istikrarlı yükselişi hâlâ devam ediyor. İnsanlar yıllardır akıllarına empoze edilmeye çalışılan önyargıları bir defa kırdı mı fikrini geri değiştirmesi kolay olmaz. Çünkü çok duvar yıkmıştır buraya gelene kadar. Bu nedenle yüzünü Kemal Kılıçdaroğlu’na çevirmiş bir seçmen fikrini tersi yönde kolay kolay değiştirmez. Bu benim görüşüm. Tüm bu sebepler nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu’nu yıpratılma payı en az olan isim olarak görüyorum ve yazının ilk yarısında sıraladığım nedenlerden dolayı da en doğru aday olacağını düşünüyorum. Kısaca belirtmek gerekirse yanlış aday yok ama en doğru aday var. Not: Verilen tabloda kararsızların orantısal dağıtılmış hâli verilmiştir.