Yangın Var

Abone Ol
AKP meseleleri değil meselelerin yarattığı algıyı yönetmeye odaklanmış durumda. Dolar kurunun AKP’nin daima odağındaki bir veri olması, iktisadi öneminden ziyade saklanamayan ve algısını yönetemediği bir gerçek olmasından dolayıdır. 28 Temmuz 2021’de Manavgat’ta başlayan yangınlarla birlikte AKP tekrar “algı” mücadelesine girdi. Yangının alevleri saklanamasa da ardındaki küller örtülemese de AKP gözlerimizi yangından öteye çevirme konusunda mahir. Yangının kendisine dair konuşmaya bile çok geç başladık. Yangının arkasındaki gizli emelleri, büyük planları, AKP’ye etkisini konuşmaktan yangını, iklim krizini, yangınların doğaya etkilerini konuşmaya sıra bile zor geliyor. Türkiye bir “failed state” değil. Devletin elinde hiç olmadığı kadar geniş imkanlar, harcayabileceği milyarlar, seferber edebileceği milyonlar var. Türkiye’de yaşanan özünde güçlü, büyük bir kapasitesi olan bir ülkedeki bir yönetim sorunu. Ancak Türkiye’nin yaşadığı asla sadece bir sistem sorunu değil. Türkiye’nin yaşadığı sıkıntıların çoğunun 19 senelik AKP hükümetinin tercihlerinin sonucu ortaya çıktığını görmek gerek. Yoksa Türkiye AKP’nin tam anlamıyla elinde olmayan bir iklim krizi ya da fay hatları gibi nedenlerle değil; iktidarın mevcut imkanlarını, kötü tercihlerle kullanması sonucunda bu noktada. İNİSİYATİF ALAMAYAN İKTİDAR Bir haftadır süren yangınlar boyunca AKP hükümetinin felaketlere hazırlık konusundaki eksiklikleri ile karşılaştık. Kurumların içinin boşaldığı, kayyum sisteminin yayıldıkça yayıldığı bir Türkiye gerçeğini bir defa daha Türk Hava Kurumu özelinde gördük. Yangın haberleri yayıldıkça bu haberlerle mücadele başladı. Yunanistan’dan, PKK’ya çeşitli sabotaj ihtimalleri konuşuldu. AKP hükümeti idaresinde başka sahalarda asla gösterilmeyen inisiyatifler AKP’nin en başarılı olduğu saha olan algı yönetimi alanında hızla gösterildi. AKP medyası devreye girdi. AKP’nin yangınlarla mücadelesindeki başarıları anlatıldı. Ardından başarı anlatısı bir kenara bırakıldı ve CHP’li belediyeler orman yangınlarının yeni sorumluları olarak işaret edildi. Aynı anda yangınlara karşı hem başarılı hem de başarısız olduğumuzun anlatılabileceği bir zemini AKP çoktan kurmuştu. AKP’nin hazırlığı buydu. Derken, yangın hakkında tweet atanlarla mücadele başladı. Yangınlara dair yayınlar hakkında RTÜK devreye girdi. Hemen çeşitli bağış seferberlikleri başlatıldı. Ancak medyadaki hızlı aksiyonların aksine, yöneticilerden inisiyatif bekleyeceğimiz esas konu olan kamusal seferberlik konusunda AKP iktidarı ülkeye tam bir fiyasko yaşattı. Yardım beklenebilecek dış dünya ile olduğu kadar yerel belediyeler ve Türk Silahlı Kuvvetleri gibi yangın ile mücadele için bir altyapısı olabilecek kurumlarla birliktelikler zayıf kaldı. Emniyetin TOMA’ların Türkiye’nin her yerinden yangın bölgesine sevk edilmesinde bile geç kalındı. Bu açılardan CHP’li 11 belediyenin inisiyatif almasını önemli buluyorum. Ayrıca sıradan insanların oluşturdukları kamuoyunun hükümeti çeşitli icraatlara zorladığını gördük yangın sürecinde. Felaketzedeler hükümetten önce uluslararası yardım çağırdılar. Ordunun, emniyetin, belediyelerin imkanlarına hükümetten önce işaret etti mağdurlar.  Bu bağlamda muhalefet liderlerinin birkaçının yangın coğrafyasında kamp kurmasının da gerekli olduğunu ve mağdurlarla dayanışmayı öne çıkarabileceğini düşünüyorum. Bütün bunlara karşın hükümet medyasının üzerinde durduğu sabotaj konusu ise halkta panik yaratarak; güvenlik güçlerinin işlerinin zorlaşmasına sebep oldu. SORUN ÇÖZÜEN İKTİDAR YOK Cumhurbaşkanının felaket bölgesini ziyaret ederken kendisini takip eden kalabalıklara çay fırlatması mevcut sistemi tüm yazılardan daha iyi özetlemekte. Karşımızda gerçek sorunları görüp; o sorunlara göre hareket edecek bir iktidar yok. Açmak gerekirse bunları yaparken başarısız olan bir iktidar yok, bunları yapmayan bir iktidar var. Mevcut iktidarın temel amacı ve aracı kendisidir. İlginç bir şekilde kurduğu düzende halkı mahkum kıldığı enformasyon kısıtlarına bir noktada Erdoğan da maruz kalıyor belki de? Bu boyutta bir duyarsızlığı başka türlü yorumlamak mümkün değil. Avrupa’nın belki de biyoçeşitlilik açısından en önde gelen ormanlarına sahip Türkiye, şu ana kadar sekiz insanını, 95 bin hektar ormanını, sayısız masum hayvan ve bitkileriyle bir ekosistemi yitirdi. Muhalefetin önerilerine Türkiye’nin acilen ihtiyacı var. Muhalefet tüm unsurlarıyla 11 büyükşehir belediye başkanının bildirisinde olduğu gibi inisiyatif almalı ve detaylı mücadele planları ilan ederek iktidarı icraata zorlamalı. Liderlerin de belediye başkanları gibi aynı karede yer alarak yapacakları açıklamalara toplumun ihtiyacı var. Hatta yangın döneminde başlatılacak bu pratiğin beklenen büyük Marmara Depremi’ne karşı mücadelede de devam etmesi ve genişlemesi gerekli.