Yalnızca sanat değil siyaset alanının da etkin bir kurumu olarak müze

Abone Ol
İstanbul Modern Sanat Müzesi son zamanlarda gerek yeni binası gerek seçim sürecinde iktidarın propagandasına zemin sağlayarak siyasette taraf tutması gerekse de iç işleyişi bakımından Türkiyenin sanat gündeminde önemli bir yer tuttu. İstanbul Modern Sanat Müzesi son zamanlarda gerek yeni binası gerek seçim sürecinde iktidarın propagandasına zemin sağlayarak siyasette taraf tutması gerekse de iç işleyişi bakımından Türkiye’nin sanat gündeminde önemli bir yer tuttu. Üzerinde yer aldığı arsanın kamuya ait olması ve bağlı olduğu İstanbul Modern Sanat Vakfı’nın 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından vergiden muaf tutulan vakıf statüsüne alınması nedeniyle kurum doğrudan halka karşı sorumlu bulunuyor. Yönetim kadrosundaki değişiklik bir kenara kurumdaki önemli gelişmelerden biri de ücret politikasında oldu. Müze yakın zamana kadar haftanın bir günü ücretsiz olarak gezilebiliyordu. Kurum bu imkânı süre olarak daraltmayı uygun buldu. İstanbul Modern Sanat Müzesi’ndeki bu gelişmeleri değerlendirirken 1960’lı yılların sonlarına doğru New York’ta faaliyete geçen bir sanatçı inisiyatifi Sanat Emekçileri Koalisyonu’na değinmekte fayda var. 3 Ocak 1969 tarihinde sanatçı Vassilakis Takis, New York Modern Sanatlar Müzesi’ne (MoMA) gider ve o esnada Pontus Hulten’in küratörlüğünde gerçekleşmekte olan “The Machine as Seen at the End of the Mechanical Age” sergisinde gösterilmekte olan “Telesculpture” isimli kinetik heykelini yerinden söküp kaçırır. Heykel müzenin koleksiyonuna aittir fakat sanatçının onayı alınmadan sergiye dahil edilmiştir. Takis bu hareketi sırasında meramını anlatan bir broşür de dağıtır. Buna göre bu girişim dünyadaki müzelerin ruhsuz işleyişine karşı bir dizi eylemin başlangıcıdır. Sanatçılar, bilim insanları, emekçiler ve öğrenciler birleşerek müzelerin işleyişine müdahale etmelidir. Takis’in bu çağrısı New York’taki sanatçılar arasında ses getirecektir. Başlangıçta daha ziyade Howard Wise Gallery ile çalışan ve sanatsal üretimlerinde teknolojiyi kullanan, bu yüzden Takis’in bilim insanı vurgusunu önemseyen, Wen-Yong Tsai, Tom Lloyd, Len Lye, Farman ve Hans Haacke gibi isimler söz konusuyken kısa bir süre sonra grup genişleyecek ve Lucy Lippard, Carl Andre, John Perrault, Irving Petlin, Max Kozloff, Rosmarie Castoro gibi isimler de Sanat Emekçileri Koalisyonu (Art Workers Coalition) ismini verdikleri bu yeni hareketin parçası olacaktır. Nitekim bir süre sonra New York’un sanat çevrelerine “bir sanat emekçisi” imzasıyla manifestoya benzer bir mektup gider. Mektuba göre sanat geleneksel estetik yaklaşımlarla değil sanatçıların kolektif çalışma metotlarıyla ve kapitalist sanat piyasasına karşı tavrı bağlamında değerlendirilmelidir. Grup sanatçı hakları bağlamında MoMA’nın direktöründen randevu talep eder ve reddedilir. Bunun üzerine 10 Nisan 1969 tarihinde School of Visual Arts’da bir toplantı organize edilir. Toplantıya yalnızca görsel sanat değil bütün sanat dalları davetlidir. Nitekim içinde fotoğrafçıların, ressamların, heykelcilerin, bestecilerin, müze çalışanlarının, koreografların, yazar ve eleştirmenlerin de bulunduğu yüzlerce kişi toplantıya katılır ve yetmişten fazla konuşma gerçekleşir. Konuşmalar yalnızca sanat emekçilerinin haklarına dair değildir. Irkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, savaş karşıtlığı da ele alınmaktadır. Sanatçıların işlerinin yer aldığı müzelerin demokratikleşmesi de koalisyonun temel meselelerinden biriydi. Demokratikleşme hem müzenin işleyişi hem de politik sistem içindeki işlevi bakımından elzemdi. Müzelerin yönetiminde şeffaflık, satın alma kriterlerinde ırkçı yaklaşımların ortadan kaldırılması, sanatçıların kendi işleri üzerine söz sahibi olmalarına dair taleplerin yanı sıra müzelerin daha geniş halk kesimlerine hitap etmesine yönelik talepler de söz konusuydu. Müzelere ücretsiz giriş hakkı gibi. Vietnam Savaşı ile Amerika’da alevlenen savaş karşıtlığının ana hedeflerinden biri MoMA oldu. Bunun temel nedeni kurumun mütevelli heyetinde Amerikan dış politikasında etkili olan Rockefeller Ailesi’nin sözünün geçmesiydi. Kasım 1969 tarihinde gazeteci Seymour Hersh Amerikan ordusunun tarihin en çarpıcı savaş suçlarından birisini işlediğine dair haberi kaleme aldı. Buna göre 16 Mart 1968 tarihinde Amerikan askerleri Vietnam’daki My Lai köyünde kadın ve çocukların da dahil olduğu 504 sivili katletmişti. 18 Kasım’da kendilerine Guerrilla Art Action Group (GAAP) diyen bir grup sanatçı (Jean Toche, Jon Hendricks, Poppy Johnson, Silvianna) MoMA’da bir eylem gerçekleştirdi.
Vietnam Savaşı ile Amerikada alevlenen savaş karşıtlığının ana hedeflerinden biri New York Modern Sanatlar Müzesi oldu. Bunun temel nedeni kurumun mütevelli heyetinde Amerikan dış politikasında etkili olan Rockefeller Ailesinin sözünün geçmesiydi.
Müzenin lobisine girerek katliamı sembolize eden çarpıcı bir performans ortaya koyan grup “MoMA’nın Mütevelli Heyetinden Bütün Rockefellerların Acilen İstifa Etmesine Dair Çağrı” başlığıyla ailenin Vietnam Savaşı ile olan ilişkisini ortaya koyan bir metin dağıttı. Savaş fotoğrafçısı Ron Haeberle katliama tanıklık etmiş, birçok fotoğraf çekmiş, bu fotoğrafların birçoğu silinmiş fakat 17 tanesi kurtarılmıştı. Fotoğrafların da ortaya çıkmasıyla Sanat Emekçileri Koalisyonu bir eylem yapmaya karar verdi. Kadın ve bebeklerin cesetlerinin bulunduğu bir fotoğraf üzerine “Q:And Babies? A:And Babies” (Soru: Ve Bebekler? Cevap: Ve Bebekler” ibaresini yerleştirerek 50 bin tane basmayı ve New York’ta halka dağıtmayı planladılar. Buna sponsorluk etmesi için de simgesel olarak MoMA’nın yönetimine başvurdular. 8 Ocak 1970 tarihinde müze yönetimi bir basın bülteni ile sponsorluk teklifini beklendiği üzere reddettiğini açıkladı. Fakat bir matbaanın desteği ile basım gerçekleşti ve Sanat Emekçileri Koalisyonu en ses getiren eylemlerinden birini yaptı. Koalisyon üyeleri ellerinde söz konusu fotoğraf ile kurumu bastı ve o dönemde müzede sergilenmekte olan sanat tarihinin en bilinen savaş karşıtı eseri Picasso’nun Guernica’sı önünde eylem yaptı. Bazı sanatçılar My Lai’de öldürülen bebekleri temsilen kendi bebekleriyle eyleme katılmıştı. Sanat Emekçileri Koalisyonu’nun Guernica’ya dair diğer bir girişimi ise başarısızlıkla sonuçlandı. Bir savaş suçunu konu edinen Guernica’nın Rockefellerların yönettiği MoMA’da sergileniyor oluşu ağır bir çelişkiydi. İspanya’da iktidarda olan Franco Guernica’nın İspanya’ya getirilmesini ve Madrid’de inşa edilecek olan modern sanat müzesinde sergilenmesini talep ediyordu. Picasso ise bu talebi Franco hayatta olduğu sürece Guernica İspanya’da sergilenmeyecektir diyerek yanıtlamıştı. Picasso’nun bu tavrını Vietnam Savaşı dolayısıyla MoMA için de sergileyeceğini düşünen koalisyon üyeleri Şubat 1970 tarihinde Picasso’ya eserini müzeden çekmesine yönelik bir mektup kaleme alıp sanat çevresinde imzaya açtılar. 265 imzaya ulaşan mektubun bir koalisyon üyesi tarafından Paris’e götürüldüğüne dair bir basın bildirisi yayınlandı. Fakat Picasso mektuba hiçbir tepki vermedi. Paris’te bir akrabası tarafından teslim alınan mektubun Güney Fransa’da yaşamakta olan sanatçıya ulaşıp ulaşmadığı hâlâ bilinmiyor. Sanat Emekçileri Koalisyonu henüz üç senesini doldurmadan 1971 yılının sonuna doğru kendini lağvetmeye karar verdi. Koalisyon içindeki ileriyle yönelik örgütlenme ve eylem tarzına yönelik anlaşmazlıklar bu karara neden oldu. Bugün Hans Haacke gibi sanatçıların hala kullandıkları, Seth Siegelaub’un ve Robert Projansky’nin kaleme aldığı sanatçı sözleşmesi, Şubat 1970 tarihinde New York müzelerinde yürürlüğe giren, bugün Türkiye dahil birçok ülkedeki müzelerde uygulanan ücretsiz halk günü gibi somut kazanımlar elde eden koalisyon gerçekleştirdiği eylemlerle müzelerin yalnızca sanat değil siyaset alanının da etkin birer kurumu olduğunu ortaya koydu.