Kafka’nın mikro evreninde Avrupa’nın makro sarsılışları
Dünün Dünyası kitabında uzun ve ayrıntılı şekilde anlatır, 1914 arifesindeki Avrupa’yı bir Cennet olarak betimler. Oysa Zweig’la aynı dönemde - aralarında yalnızca iki yaş vardı - ve aynı ülkede, - Habsburg İmparatorluğu’nda - doğan Kafka için Avrupa, Cennet’e en uzak yerdir.
Hassas Ruh Erken Sarsılıyor
İki yazarın Avrupa tasarımları arasındaki dev farkın nedeni, insani zayıflıkların tümünü olanca derinliğiyle içselleştirmiş Kafka için en küçük sorunların bile aşılmaz dağlar gibi görünmesi ve yaşamın olumsuzluklarına karşı herkesten çok daha hassas duygular taşımasıdır. Kafka en ufak sarsıntıları dahi algılayabilen ve kaydeden bir sismograf gibidir. Benliğinin zaafları ve güçsüzlükleri, Kafka’nın Avrupa’nın yaşayacağı felaketler dizisine dair sıradan insanların duyum eşiğinin dışında kalan tüm öncü belirtileri en derin şekilde hissetmesine yol açmış ve güçsüz benliği bir yazar olarak en büyük gücü haline gelmiştir.
Kafka’nın Avrupa’ya yaklaşan felaketleri sezmesinde, Habsburg İmparatorluğu’nda yaşamasının da belirgin bir etkisi vardı. Savaş sonrası Avrupa’da ortaya çıkacak olan devlet ile vatandaş arasındaki bürokrasi ilişkisi ve farklı etnik gruplar arasındaki hiyerarşik katmanlaşma Habsburg İmparatorluğu’nda Avrupa’nın diğer ülkelerine oranla daha erken başlamıştı. Burada devletin vatandaşlarıyla kurduğu soğuk bürokratik ilişki insanı bir evraka ve bir seri numarasına indirgiyordu. Koridorları aşağılama kokan devlet dairelerinde kişi yürek çarpıntısı içerisinde kapıdan kapıya gönderiliyor, bir suçluymuş gibi muamele görüyor ve halletmek istediği iş yüzünden her türlü gurur kırıcı tavırla karşılaşıyordu. Bir sosyal sigorta memuru olarak Kafka da tam bu bürokrasinin ortasında yer alıyor ve olağanüstü hassas duyularıyla gelecek on yıllarda tüm Avrupa’yı kasıp kavuracak olan devletin birey üzerindeki baskısını daha o dönemde en ağır şekilde tüm varlığıyla hissediyordu. Henüz işleyen bir toplumdaki çürümenin, yaşadığı günün bürokratında yarının saldırganının ve celladının, göze görünmeyen tohumda oluşan yıkımın kokusunu alıyordu.
En Yabancı
Döneminin ağırlığını herkesten daha fazla taşıyan ve geleceğe ilişkin öngörüleri toplumun genelinden farklı olan her yazar gibi Kafka da toplumla bütünleşememiş ve her şeye, herkese yabancılaşmıştır. Üstelik Kafka’nın yaşadığı topluma, devlete ve sanat anlayışına yabancılaşması için pek çok çevresel etmen de vardır. Yahudi bir aileden geldiği için tipik bir Hıristiyan dünyası insanı değildi. Fakat Yahudiliğini umursamadığı için tümüyle Yahudilerden de sayılamazdı. Prag’da Almanca konuşan çok küçük bir azınlığın üyesi olarak tam anlamıyla bir Çek ya da bir Prag insanı değildi. Bununla birlikte Almanca konuşan bir Yahudi olduğu için tam anlamıyla Bohemyalı bir Alman olduğu da söylenemezdi. Bohemyalı olması ise, tam anlamıyla Avusturyalı olmasını önlüyordu. Sosyal sigorta memuru olarak tam burjuva değildi. Bir burjuva ailesinin oğlu olarak tümüyle emekçiler sınıfına giremiyordu ama bir ofis çalışanı da değildi zira kendisini bir yazar olarak hissediyordu. Kısacası Kafka için her yer bir yabancılaşma ortamıydı. Bu nedenle Kafka bıkıp usanmadan, yaşamında da, yazınında da yabancı olduğu varlığın içinde kendisine bir yer bulabilmeye çalıştı. Günlüğünde şöyle yazar: “Bir yabancıdan daha yabancı yaşamım.” Annesine ise “Hepiniz bana yabancısınız” der. Haklıdır: Kafka bir yabancıdır.
Mistik Nihilist
Bununla birlikte Kafka bir umutsuz değildir, yalnızca bir tanıktır. Yapıtları, dünya karşısındaki tutumunu ortaya koyar. Çalışmaları ne bu dünyanın edilgin birer kopyası ne de birer ütopyadır. Mevcut dünyayı açıklamak ya da dönüştürmek istemez. Yalnızca bu dünyanın yetersizliğini duyurur ve onu aşmaya çağırır. Yabancılaşmış bir evrendir fakat bir ışık, bir çıkış yolu arar, bir umut peşindedir. Mistik bir nihilisttir, aklın ötesinde kalan evrenin sözcüsüdür. Fakat Kafka yurdunu bulamadan tükenir.
Dünya Bireyi Ezip Geçiyor
Kafka bizi yabancılaşmanın sınırlarına kadar getirir, yorulmak bilmeden bu sınırlara saldırır fakat onu aşmayı başaramaz. Yapıtlarından çoğunun yarım bırakılmış olması bir rastlantı değildir. Cehennemin çemberlerinden geçmiştir, sonsuz bir tünelin sonundaki ışığı görmüştür fakat artık nefesi kesilmiştir. Onun yurdu yabancılaşmanın ve yabancılaşmaya ilişkin bilincin yurdudur. Artık kişi kendisine de yabancılaşmaktadır. Kahramanları kendi benliklerinden yavaş yavaş sıyrılmaya başlarlar. Amerika romanında kahramanın Karl Rossmann adını taşırken, Dava’da bu ad azalarak Josef K.’ya iner. Şato’da ise kahramanın adına ilişkin K. dan başka bir şey kalmamıştır. Kahramanlar artık kendilerine bile yabancıdır ve bireyin dünyayı asla etkileyemeyeceği duygusunun egemenliği altındadır. Kafka’nın bireyi dünya karşısında ezilip giden, azın da azı birisidir: kimsenin umursamadığı, fakat yalnızca ezmek isteyeceği bir böcek.
Virgül, Akşam Kitap, Radikal Kitap gibi yayınlarda kitap eleştirileri yazdı. Tarih, siyaset, sanat ve ekonomi konularında çeşitli akademik dergilerde ve kitaplarda pek çok makalesi vardır. Varlık ve Rh Sanat dergilerinde sanat, Ot dergisinde popüler kültür, Andante dergisinde klasik müzik üzerine yazıyor. Sanat, ekonomi ve siyaset konularında yayınlanmış on kitabı ve üç ulusal ödülü vardır. Çeşitli kanallarda, televizyon programları yapmaktadır.