Yaklaşan seçimler: Üzerinde tartışılan ve cevap aranan sorular

Abone Ol
Türkiye’de seçim tarihi giderek yaklaşırken yeniden seçim, Cumhurbaşkanı’nın tekrar aday olup olmayacağı gibi siyasi ve hukuki sorular çoğalıyor. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı üç başlık altında bu konuları değerlendirdi. Türkiye’nin uzun yıllardan beri süregelen, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin keyfî yönetimi altında büyüyen iktisadî, hukukî, siyasî, sosyal, kültürel pek çok alana yayılmış ciddi sorunları var. Bu sorunların birbiri üzerine eklemlenerek derinleştiği ve pek çoğumuz için hayatı zorlaştırdığı herkesin malûmu. Bu nedenle milyonlarca yurttaşın temel beklentisi, yaklaşan seçimlerin bir iktidar değişimi yaratması; böylece birikmiş tüm bu sorunların çözüleceği; hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, akla, bilime, müzakere ve uzlaşmaya dayanan bir yönetim modeline geçilmesi. Nitekim yaklaşık bir yıl önce altı siyasi partinin bir araya gelmesi ve o tarihten bu yana pek çok alanda ortak çalışma metinlerine imza atması, bu ihtiyacın eseri. Seçimlerin yaklaştığı muhakkak olmakla beraber, yazılı ve görsel basında, sosyal medya mecralarında tartışılan çeşitli hukukî meseleler, adeta nefeslerini tutarak oy verme işleminin gerçekleşeceği o büyük günü bekleyen yüzbinlerce, milyonlarca yurttaşı tedirgin ediyor. Bu yazıda, bir süreden beri tartışılmakta olan ve her geçen gün yenileri ortaya çıkan bu hukukî sorulara cevap vermeye; böylece zihinlerde oluşan soru işaretlerini gidermeye çalışacağım.[1] CUMHURBAŞKANININ GÖREV SÜRESİ VE KAÇ KEZ SEÇİLEBİLECEĞİNE İLİŞKİN SORUNLAR Cumhurbaşkanının görev süresi ile bir kişinin Cumhurbaşkanlığı makamına kaç kez seçilebileceği, Anayasanın 101. maddesinin 2. fıkrasında yer almaktadır. Bu hükme göre, “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk kez 10 Ağustos 2014’te, ikinci kez ise 24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Bu nedenle kendisi hâlen ikinci dönemini sürdürmektedir. Birinci döneminin beş yıl tamamlanmadan dolmuş olması ve Türkiye’nin seçime gitmesi, o tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne hâkim olan Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi çoğunluğunun aldıkları kararın gereğidir. Cumhur Bloku olarak adlandırılan bu çoğunluk, seçimleri daha erken bir tarihte yapma kararı almasaydı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev süresi Kasım 2019’da, Sayın Cumhurbaşkanının görev süresi ise Ağustos 2019’da tamamlanmış olacaktı. Seçim tarihini öne alarak gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gerekse Cumhurbaşkanının görev sürelerini kısaltmak, R. T. Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhur Blokunun paydaşı olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin tercihidir. Burada açıklanması gereken önemli husus, Cumhur Blokunun seçimleri öne almaktaki asıl sâikinin ne olduğu meselesidir. Bu sorunun cevabı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan 21.01.2017 tarihli 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanununun yürürlüğünü düzenleyen 18. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde yer almaktadır. Maddenin (a) bendi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan hükümlerin çok büyük bölümünün “birlikte yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte” yürürlüğe gireceğini düzenlemiştir. Böylece (a) bendinin içerdiği Anayasa değişiklikleri, 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerini takiben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Temmuz 2018’de yemin ederek göreve başlamasıyla yürürlüğe girmiştir. Maddenin (b) bendi ise diğer değişiklik hükümlerinin “birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte” yürürlüğe gireceğini düzenlemiştir. Bu nedenle Ağustos 2019’da yapılması gereken Cumhurbaşkanı seçimleriyle Kasım 2019’da yapılması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yaklaşık bir yıl öne çekilmeleri, Sayın R. T. Erdoğan’la Sayın Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine biran önce geçiş arzularının eseridir.
Seçim takvimini öne çekmek konusunda mutabakata varanlar, bugün Anayasa hükümlerini hukukî olmayan yöntemlerle yorumlayarak Cumhurbaşkanı için üçüncü bir dönem yaratma arzusundadır. Ancak, Anayasanın 101. maddesinin 2. fıkrası, şüpheye yer vermeyecek bir açıklıktadır.
Nitekim R. T. Erdoğan’ın 18 Nisan 2018’de yaptığı konuşması, hükümet sistemi değişikliğini biran önce gerçekleştirmeyi arzu ettiğini göstermektedir. Erdoğan’ın sözleri şöyledir: “Yeni yönetim sistemine geçiş giderek aciliyet kesbetmeye başlamıştır. Sayın Bahçeli'nin dün yaptığı çağrıyı yetkili kurullarımızda enine boyuna müzakere ettik. Erken seçim teklifine olumlu yaklaşmamız gerektiği konusunda arkadaşlarımızla görüş birliğine vardık.”[2] O tarihlerde seçim takvimini öne çekmek konusunda mutabakata varanlar, bugün Anayasa hükümlerini hukukî olmayan yöntemlerle yorumlayarak Cumhurbaşkanı için üçüncü bir dönem yaratma arzusundadır. Ne var ki Anayasanın yukarıda aktardığımız 101. maddesinin 2. fıkrası, şüpheye yer vermeyecek bir açıklıktadır. Bu nedenle Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamında ikinci dönemini tamamlamakta olup bu makam için üçüncü bir kez daha aday olması mümkün değildir. Bunun tek istisnası, aşağıda açıklayacağım gibi, Anayasanın seçimlerin yenilenmesini düzenleyen 116. maddesinin 3. fıkrasında yer almaktadır. SEÇİMLERİN YENİLENMESİNE İLİŞKİN SORUNLAR Anayasamızın Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanının Seçim Dönemi başlıklı 77. maddesinin ilk fıkrası, “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.” hükmüne yer vermiştir. Bu hükümden de açıkça anlaşılacağı gibi Meclisin ve Cumhurbaşkanının azami görev süreleri beş yıldır. Ne var ki Anayasa, beş yılı sabit bir görev süresi olarak düzenlememiştir. Anayasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi başlıklı 116. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisini sunmaktadır. Maddenin ilk fıkrasına göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” Görüldüğü gibi Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yenileme kararını basit çoğunlukla değil; üye tamsayısının beşte üçü olan nitelikli çoğunlukla alabileceği hükmüne yer vermiştir. Öte yandan Anayasa, Meclisin yenileme kararının sadece Cumhurbaşkanının değil; kendi seçimlerinin de yenilenmesi sonucunu doğuracağını hükme bağlamıştır. Böylece Meclis, kendi seçimlerinin de yenilenmesine katlanarak Cumhurbaşkanının seçimlerini yenileyebilecektir.
Cumhurbaşkanının üçüncü bir kez daha aday olması, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Cumhurbaşkanının ikinci döneminde üye tamsayısının beşte üçüyle seçimleri yenileme kararı vermesine bağlıdır.
Maddenin 2. fıkrası ise aynı yetkiyi Cumhurbaşkanı yönünden düzenlemiştir. Buna göre, “Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı, yenileme kararını tek başına verecek; ancak bu karar, Meclis seçimleri yanında kendi makamının seçimlerinin yenilenmesi sonucunu da yaratacaktır. Nihayet 116. maddenin 3. fıkrası, Cumhurbaşkanının üçüncü bir kez daha seçilmesinin yolunu açan bir hükme yer vermiştir. Buna göre, “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanının üçüncü bir kez daha aday olması, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Cumhurbaşkanının ikinci döneminde üye tamsayısının beşte üçüyle seçimleri yenileme kararı vermesine bağlıdır. Bunun dışında Anayasanın hiçbir hükmü, Cumhurbaşkanına üçüncü bir kez daha aday olma yolunu açmamaktadır. Daha açık bir deyişle Cumhurbaşkanı, 116. maddenin yukarıda aktardığımız 2. fıkrasına dayanarak seçimleri yenileme kararını verdiğinde kendisi için üçüncü bir kez daha aday olma imkânı doğmayacaktır. Cumhurbaşkanının yenileme kararı, gerek kendisinin gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev süresini kısaltmış olacaktır. Bu nedenle bazı Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi yenileme kararını vermediği takdirde bu kararı Cumhurbaşkanının vereceğini beyan etmesi, sadece seçimlerin öne alınması sonucunu yaratacak; Adalet ve Kalkınma Partisi lideri ve Sayın Cumhurbaşkanı olan R. T. Erdoğan’ın üçüncü bir kez daha Cumhurbaşkanlığı yarışına katılmasını sağlamayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, 8 Ocak 2023’te şu açıklamalarda bulunmuştur: “Anayasa hem Meclis'e hem Cumhurbaşkanlığı makamına yetki veriyor. Mevsim, imkanlar, bayram, sınav tüm şartlara uygun bir tarih belirlenebilir. 16 Haziran'da okullar kapanıyor, millet tatile gidecek. Seçimler partilerin en özel günleridir. Biz 18'ini istiyoruz ama 18'i uygun değilse başka bir tarihe revize edilir. Hac var, okulların kapanması var, bayram var. Hangi tarih uygunsa Cumhurbaşkanımız karar verebilir. Cumhurbaşkanımıza seçimlerin gözden geçirilmesini istiyoruz. Biz Cumhurbaşkanı kararı ile seçim tarihinin yenilenmesini istiyoruz. Mart başında Cumhurbaşkanımız karar alırsa Mayıs'ın ortasında seçim olabilir. Erken seçim talebimiz yok, 18 Haziran'a en yakın tarihi istiyoruz.”[3]
Seçim tarihini öne alarak gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gerekse Cumhurbaşkanının görev sürelerini kısaltmak, R. T. Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhur Blokunun paydaşı olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin tercihidir.
Elbette Sayın Cumhurbaşkanının Anayasanın 116. maddesinin 2. fıkrasıyla kendisine sunulan seçimleri yenileme yetkisini kullanmasının önünde hiçbir hukukî engel yoktur. Üstelik bu yetki, Sayın Cumhurbaşkanının hiçbir devlet organına veya makamına danışmaksızın tek başına kullanacağı bir yetkidir. Burada hatırlanması gereken en önemli husus, Cumhurbaşkanının vereceği seçimleri yenileme kararıyla beraber Cumhurbaşkanlığı yarışında aday olma imkânının doğmayacağı meselesidir. Bu vesileyle Cumhur Bloku yönünden cevaplanması gereken önemli bir sorunun altını çizmek gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanının görev süreleri, Haziran 2023’te dolacaktır ve 6271 sayılı Kanunun 3. maddesinin 3. fıkrasına göre seçimlerin zamanında yapılması halinde oy verme işleminin tarihi, 18 Haziran 2023 olacaktır. Anayasamız, 101. maddenin 2. fıkrasıyla bir kişinin Cumhurbaşkanlığına sadece iki kez seçilebileceğini hükme bağladığına göre zamanında yapılacak bir seçimde veya Cumhurbaşkanının vereceği yenileme kararı üzerine yapılacak seçimlerde Sayın R. T. Erdoğan aday olamayacaktır. Bu olasılıklar gerçekleştiği takdirde Cumhur Blokunun Cumhurbaşkanı adayı kim olacaktır? Sürekli olarak Altılı Masanın ortak Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını soranlara ve bu soruyu tekrarlayarak sözüm ona Altılı Masanın ahenginin bozulacağına inananlara, bu hayatî soruyu özellikle yöneltmek gerekir. Altılı Masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı kadar, Cumhur Blokunun Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı da merak uyandıracak bir konu değil midir? YÜKSEK SEÇİM KURULU'NUN ANAYASAL YETKİLERİNİN SINIRLARINA İLİŞKİN SORUNLAR Sayın Cumhurbaşkanının 5 Ocak 2023’te partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısındaki “Mevsim şatlarını dikkate alarak belki birazcık öne çekerek tarihini güncelleyeceğimiz 2023 seçimlerinin önemini en iyi sizler biliyorsunuz.” sözleri, yeni bir tartışmanın kapısını araladı.[4] Seçimlerin tarihinin güncellenmesi kavramının Anayasada bir karşılığı var mıdır? Varsa bu güncelleme yetkisi, hangi kişi, kurum ve organlara aittir? Bu kavram çerçevesinde ortaya çıkması muhtemel karmaşayı, Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Dr. Salih Uzun, 8 Ocak 2023’te sosyal medya hesabında şu sorularla dile getirdi:
  1. Anayasaya göre seçimler 5 yılda bir yapılır. Seçimlerin yenilenmesi (erken seçim) kararını ya TBMM ya da CB alabilir. Ancak; CB “seçim tarihi GÜNCELLENEBİLİR” dedi. “Erkene alırız” demedi. A. İhsan Yavuz da öyle dedi. “Erken seçim” değil “tarih güncellemesi” imiş.
  2. ŞİMDİ SORU ŞU: İktidar, “oy verme gününü güncelleme” işini, YSK’ya ihale etmiş olabilir mi?
  3. Şunu soruyorum: TBMM ya da CB seçim kararı almadan, YSK seçim takvimini ilan etme yetkisi kapsamında OY VERME GÜNÜNÜ 18 Haziran yerine ör. 14/28 Mayıs olarak belirleyebilir mi? Bunu yaparsa engelleyecek bir yol var mı? YSK kararının önüne geçilebilir mi?
  4. Anayasa hukukçularımıza yahut seçim hukuku üzerine çalışan hukukçularımıza soruyorum.
  5. NOT: 6271 s. kanunda YSK’nın görev/yetkileri içinde şu hükümler var;
  • “seçimlerin başlamasından bitimine kadar (…) 298, 2820, 2839, 2972 ve 3376 s. kanunlar ile 6271 s. Kanundaki seçimle ilgili bütün süreleri gerektiğinde kısaltarak tespit ve ilan etmek. (md 2/6)
  • Cumhurbaşkanı seçim takvimini resen belirlemek ve ilan etmek. (md 3/7)
Sayın Salih Uzun’un beni de etiketleyerek sorduğu sorulara Twitter’da aynı gün verdiğim cevabı buraya aktarıyorum. “Anayasamızın 77. maddesi, ilk fıkrasıyla TBMM ve Cumhurbaşkanının seçimlerinin 5 yılda bir yapılacağını düzenlemiştir. Bu hüküm, her iki organın görev süresini 5 yıl olarak tayin etmiştir. Anayasanın 116. maddesi ise gerek TBMM’ye gerekse Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisi sunmuştur. 116. maddenin ilk fıkrası, seçimleri yenileme yetkisini TBMM yönünden düzenlemektedir. Bu hüküm şöyledir: “Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” 116.maddenin 2. fıkrası ise seçimleri yenileme yetkisini Cumhurbaşkanı yönünden düzenlemiştir. Bu hüküm şöyledir: “Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” 116.maddenin 3. fıkrası ise seçimleri yenileme kararının TBMM tarafından alınmasının Cumhurbaşkanı yönünden doğuracağı sonucu düzenlemiştir. 3. fıkra hükmü şöyledir: “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” Yukarıda aktardığım hükümlerden ortaya çıkan sonuçlar şöyledir:
  1. TBMM ve Cumhurbaşkanının görev süreleri, kural olarak 5 yıldır.
  2. TBMM ve Cumhurbaşkanı, seçimleri yenileme kararı vererek bu süreyi kısaltabilir.
  3. TBMM seçimleri yenileme kararını ancak üye tamsayısının beşte üçüyle verebilir.
  4. Yenileme kararını veren organ, ister TBMM ister Cumhurbaşkanı olsun bu karar üzerine her iki organın seçimleri yenilenmek zorundadır.
  5. Cumhurbaşkanı yenileme kararı verdiğinde sadece yasama ve yürütme organlarının görev süreleri kısalmış olur.
  6. TBMM üye tamsayısının beşte üçüyle seçimleri yenileme kararı verdiğinde ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanı için üçüncü bir kez daha aday olma yolu açılır.
  7. Buna karşılık Cumhurbaşkanının yenileme kararı vermesi, kendisi için üçüncü bir kez daha aday olma yolunu açmaz.
Gelelim Sayın Salih Uzun’un en can alıcı sorusuna… Anayasa, TBMM ve Cumhurbaşkanının seçimlerinin yenilenmesi kararından söz etmektedir. Anayasanın kullandığı ifade, erken seçim kararı şeklindeki bir ifade değildir. Yahut Anayasa, seçimlerin öne alınması gibi bir kavramdan da söz etmemiştir. Ancak bundan daha önemli olan, Anayasa, seçimleri yenileme kararını alma yetkisini sadece TBMM ve Cumhurbaşkanına tanımıştır. Seçimleri yenileme kararını veren organ hangisi olursa olsun, kendi seçimlerinin yenilenmesine de katlanmak zorundadır. Bu nedenle yenileme kararı sonucunda iki organın seçimleri de yenilenecektir. Anayasa, hiçbir hükmünde TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerini yenileme kararını verme yetkisini Yüksek Seçim Kurulu’na tanımış değildir. Bu nedenle YSK dâhil hiçbir devlet organı, kendiliğinden, TBMM ve Cumhurbaşkanının seçimlerini yenileme kararını veremez. Anayasamızın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi gereğince tüm devlet organları ve kamu makamları kural olarak yetkisizdir. Sadece Anayasanın kendilerine sunduğu yetkileri kullanabilir. Daha açık bir deyişle, hukuk devleti ilkesi karşısında devlet organlarının yetkisizlikleri esas, yetkili olmaları istisnadır. Nitekim Anayasamız, 2. maddede, hukuk devleti ilkesine yer vermekle yetinmemiş; bu ilkenin gereği olan yukarıda açıkladığım kuralı 6. maddenin son fıkrasında düzenlemiştir. Bu hükme göre, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
  1. maddenin son fıkrasının son cümlesindeki bu kural, YSK’nın TBMM ve Cumhurbaşkanının seçimlerinin yenilenmesi kararını veremeyeceğini göstermektedir. Anayasa, 79. maddesiyle YSK’yı düzenlemiş; bu kurulun yetkilerinin sınırını tayin etmiştir. Maddenin ilk üç fıkrası kurulun görev ve yetkilerine ilişkindir. Bu fıkraları aşağıda aktarıyorum.
“E. Seçimlerin genel yönetim ve denetimi Madde 79 – Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz. Yüksek Seçim Kurulunun ve diğer seçim kurullarının görev ve yetkileri kanunla düzenlenir.”
  1. fıkra, YSK’nın görev ve yetkilerinin kanunla düzenleneceğini hükme bağlamaktadır. Anayasanın 11. maddesi ise şöyledir: “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.”
Anayasanın üstünlüğü ilkesini içeren 11. madde hükmü karşısında kanunlar, hiçbir devlet organ veya makamına Anayasanın tanımadığı bir yetkiyi sunamazlar. Nitekim seçim mevzuatına ilişkin hükümler içeren çeşitli kanunların YSK’ya tanıdığı seçim takviminin sürelerine ilişkin yetkiler, ancak TBMM veya Cumhurbaşkanı yenileme kararını verdikten sonra seçim takvimini kısaltmaya matuf düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerden yola çıkarak yenileme kararını verme yetkisinin YSK’ya ait olduğu hükmüne varılamaz. SONUÇ Yukarıda yaptığım açıklamalar, YSK’nın TBMM ve Cumhurbaşkanı yerine geçerek seçimleri yenileme kararı veremeyeceğini göstermektedir. YSK böyle bir karar verirse bu karar, Anayasanın yukarıda aktardığım hükümlerinin açık bir ihlâli olur. Dahası bu karar, fonksiyon gaspı niteliği taşıyacağından yoklukla malûl olacaktır. YSK’nın TBMM ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri gasp eden; böylece yokluk ile malûl olan bir karar vereceği kanısında değilim. Umarım yanılmam.” [1] Bu sorunların bir kısmına, 31 Ağustos 2021’de Politikyol’da yayınlanan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Seçimlerin Yenilenmesi, Muhtemel Sorunlar ve Belirsizlikler – 1” başlıklı yazımda değinmiştim. Serap Yazıcı, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Seçimlerin Yenilenmesi, Muhtemel Sorunlar ve Belirsizlikler – 1”, Politikyol, 31 Ağustos 2021, erişim tarihi: 9 Ocak 2023, https://www.politikyol.com/cumhurbaskanligi-hukumet-sistemi-secimlerin-yenilenmesi-muhtemel-sorunlar-ve-belirsizlikler-1/ [2] “Erken seçim 2018: Türkiye 24 Haziran'da sandığa gidiyor”, BBC News Türkçe, 18 Nisan 2018, erişim tarihi: 9 Ocak 2023, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43810499 [3] “AK Partili Turan EYT İçin Tarih Verdi: İlk Maaşlar Mart Ayında”, haber7.com, 8 Ocak 2023, erişim tarihi: 9 Ocak 2023, https://www.haber7.com/siyaset/haber/3292287-ak-partili-turan-eyt-icin-tarih-verdi-ilk-maaslar-mart-ayinda [4] “Erdoğan: Seçim Tarihini Öne Çekebiliriz”, T24, 5 Ocak 2023, erişim tarihi: 9 Ocak 2023, https://t24.com.tr/haber/erdogan-diger-partilerin-uye-sayilarini-toplayip-ucle-carpin-ak-parti-nin-uye-sayisina-yetisemiyor,1083422