Ve İkinci Yüzyıl

Abone Ol
2020’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Kurultayı’nda yeniden genel başkan olurken sunduğu İkinci Yüzyıl Çağrı Beyannamesi’nde sunduğu vizyon aslında, dünkünden çok daha kapsamlı, “dolu dolu” idi.  Daha kolay anlaşılıyor ve iletişimi daha iyi kurulabilir idi. 3 Aralık’taki “İkinci Yüzyıl Vizyonu” toplantısı, herşeyden önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ettiği dönüm noktasıydı diyebiliriz. Evet; konuşmasında tam olarak adını koymadı ama Kılıçdaroğlu, artık aday. Bu toplantı da baştan sonra, Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağını, siyasi önceliklerinin neler olacağını ve CHP’nin yönetim kadrosunun kimlerden oluşacağını sunduğu bir kampanya başlangıcı gibiydi. Toplantının organizasyonuyla, sunumlarla, “nasıl daha iyi olmuş olabileceği” ile ilgili elbette çok şey söylenebilir. Ve zaten, daha toplantı gerçekleşirken sosyal medya üzerinden haklı eleştiriler gündeme geldi de. Son aylarda Kılıçdaroğlu’nun dış gezileri başta olmak üzere, genel performansına damgasını vuran iletişim sorunları ne yazık ki devam ediyor. Beş saatlik bir toplantıdan en akılda kalanlar, gene siyasetçilerin yaptığı konuşmalar: Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının, sona kalması ve izlenme oranının artık en düştüğü noktaya denk getirilmesi çok büyük ve hayati bir hata. Teknokrat bir içerik ile popüler bir heyecan yakalanmaya çalışılıyor. Bu da olmaz; tutmaz… 2020’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Kurultayı’nda yeniden genel başkan olurken sunduğu İkinci Yüzyıl Çağrı Beyannamesi’nde sunduğu vizyon aslında, dünkünden çok daha kapsamlı, “dolu dolu” idi.  Daha kolay anlaşılıyor ve iletişimi daha iyi kurulabilir idi. Kamuoyunda hakikaten etki yaratabilmek için, İkinci Yüzyıl vizyonunun, doktorada araştırma sorusunu oluştururken kullanılan “nine testi”ni (grandma test) geçebilmesi lazım. Yani, tek cümleyle babaanneniz, anneannenize anlatabilecek kadar basit ve sade olması gerekiyor. 2020’deki İkinci Yüzyıl Beyannamesi, çok daha akılda kalıcıydı. 13 Maddelik o beyannamenin başlıklarını anımsayalım:
  1. Yeni bir Anayasa ile Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme geçilecektir.
  2. Türkiye’nin toplumsal barışı ve huzuru sağlanacaktır.
  3. Devlet yönetiminde ve toplumsal düzende liyakat sistemi hâkim kılınacaktır.
  4. “Seçim Yasası” değişecek, milletin vekilini millet seçecektir.
  5. “Siyasi Ahlak Yasası” çıkarılacaktır.
  6. Kamu İhale Kanunu, rekabet ve şeffaflığı sağlayacak şekilde yeniden düzenlenecektir.
  7. “Sayıştay” gerçek işlevine kavuşturulacak, “Ulusal Vergi Konseyi” ve TBMM’de “Kesin Hesap Komisyonu” kurulacaktır.
  8. Güçlü bir “Stratejik Planlama Teşkilatı” kurulacaktır.
  9. Eğitim sistemi, tüm bileşenlerinin ortak çabasıyla yeniden yapılandırılacaktır.
  10. Gelecek nesiller için “Ekosistem Hakkı” korunacaktır.
  11. Güçlü sosyal devletin ilk adımı olarak “Aile Destekleri Sigortası Kurumu” kurulacaktır.
  12. Yeni bir merkez-yerel dengesi kurulacaktır.
  13. “Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı” kurulacaktır.
Özellikle de, 2. ve 12. Maddeler önemli çünkü, Kürt Sorunu’na da değiniyorlar. Hele de, 2. Maddeyi açarsak:  Başta Kürt sorunu olmak üzere, tüm toplumsal sorunlarımız demokrasi temelinde ve TBMM’nin öncülüğünde çözülecek; Türkiye'nin tam bağımsızlığı, demokrasisi ve üniter yapısı güçlendirilecektir.
2020’de İkinci Yüzyıl’a dair zaten iyi ve sağlam bir vizyon konmuşken, bu içeriğin bugün sadece tek boyutlu hale gelmesi ve tamamen ekonomiye odaklanılması ciddi bir eksik.
Kadın - Erkek fırsat eşitliği sağlanacak, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, öncelikli bir devlet politikası haline getirilecektir. Toplumsal barışın kalıcı hale getirilmesi için tüm terör örgütleri ve yeraltı suç örgütleri ile mücadele, ödün vermeksizin sürdürülecektir.” Evet, bugün “Altılı Masa” gerçekleri ve en çok da İYİ Parti’nin çekinceleri var; ancak Meral Akşener de daha önceki gece büyük bir aşama kaydetti bu konuda. Akşener’in Habertürk’teki mülakatında söylediği şu sözlere geniş geniş vermek istiyorum: “HDP'ye dair İYİ Parti'nin tutumunu uzun uzun söyledim. Bir süre sonra karşı tarafı incitmeye dönüyor iş. Seçmenleri açısından doğru değil. Biz AK Parti'yi, sayın Erdoğan'ı eleştiriyoruz. Altılı Masa'da herkes eleştiriyor. Bu o kadar seçmen hiç rencide olmuyor. Ama HDP'nin yöneticilerinin davranış biçimi eleştirilmez mi? Eleştirildiği takdirde bir rüzgâr esiyor. 6,5 milyon seçmen rencide edilmiş oluyor! Bunu absürd buluyorum. Bizim seçmen de dahil olmak üzere, seçmen kimsenin malı marabası değil. Bize düşen HDP'si de dahil olmak üzere, biz hizmet etmek üzere, ilkelerimize, hayallerimize, umutlarımıza, projelerimize göre yola çıkmış bildiğiniz siyasi organizasyonlarız. Beğenen oy verir, beğenmeyen eleştirir, 'hadi bir daha ki sefere' der. Bizim oyların tamamını almak görevimiz var. Alırız, alamayız. Bu ezberler üzerinden konuşulduğunda Türkiye'de perspektifler çarpıtılıyor, yanlış girdiler giriyor, yanlış çıktılar alınıyor. Biz sürekli olarak HDP'nin bilumum Kürtleri teslim ettiğine dair algı ve kanaat hüküm cümlesinden yürüdüğümüz zaman siyasi açıdan yanlış buluyorum. HDP'li seçmenin de oyunu almaya talip, Altılı Masa'dan çıkacak adayın çalışması gerekiyor. Her yerden oy alması gerekir. Biz HDP'yle yan yana gelmeyebiliriz. Bunu da söylüyoruz, onlar da söylüyor. Burada sorun yok. AK Parti'nin her bir attığı yanlış adımı kıyasıya eleştiriyoruz, AK Parti seçmeni üzerinden kimse konuşmuyor. Ama iş HDP'nin kurumsal olarak yaptığı, yöneticilerin aldığı tutumları eleştirdiğiniz takdirde birdenbire 6,5 milyon rencide oluyor. Bizim 5 milyon seçmenimiz 'Meral Akşener aday olursa HDP oy vermez' diyen HDP'li yöneticilerinin sözlerine rencide olmuyor. Burada herkes için müthiş bir alınganlık oluşmaya başladı. Ben gerçekten Kürtlerin incitilmesini istemiyorum.
Akşener açısından bu sözler gerçekten de bir dönüm noktası…O kendini aşıyorsa, CHP’nin de kendi söylemlerinin gerisine düşmemesi gerekir.
31 Mart'ta 29 arkadaşımızın Yeni Şafak Gazetesi'nde kimlik bilgileri, vatandaşlık numaralarıyla yayınlandı bu ülkede. Onların ortak özelliği sadece Kürt olmalarıydı. Büyük çoğunluğu ailelerinde şehit olan, gazi olmuş korucu aileleri. Hem AK Parti açısından HDP kurumsalı açısından başörtüsü için heyet gitmesini 'hadi bakalım nerde kalmıştık'a benzettim. HDP yöneticilerinin her şeyi söylemeye hakkı var, siz bir şey söylediğinizde hurra etme durumu var. Bunun hem Kürtlere zarar verdiğini hem de seçmenlerimizi rencide ettiğini söylüyorum.” Akşener açısından bu sözler gerçekten de bir dönüm noktası…O kendini aşıyorsa, CHP’nin de kendi söylemlerinin gerisine düşmemesi gerekir. 2020’de İkinci Yüzyıl’a dair zaten iyi ve sağlam bir vizyon konmuşken, bu içeriğin bugün sadece tek boyutlu hale gelmesi ve tamamen ekonomiye odaklanılması ciddi bir eksik. Evet; ekonomik kriz çok yakıcı ve bu ateş hepimizi yakıyor. Ama, ülkenin gündemi de giderek “güvenliğe” kaymaya başladı. Hele de Irak ve Suriye’nin kuzeyine kara harekâtı olasılığı giderek artarken, “güvenlik” konularının ekonominin iyice önüne geçmesi olasılığı hala var.  Ki, ben bunun olmayacağını öne sürenlerdendim. Ancak, ülke gündemini “harekât”, “operasyon” konularının ne kadar “istikrarlı” ve kalıcı biçimde sarmaya başladığını görüyorum. Ekonomik hedef ve vizyon birinci gündem maddesi olarak İkinci Yüzyıl vizyonunda yer alsın elbette; ama kimlik meseleleri de tamamen dışlanmasın. Ve tabii, 2020’deki hataya gene düşülüp, dış politika konusunda hiçbir vizyon sunulmuyor. Beklenen dış yatırımlar, dış politika olmadan nasıl gelecek?