Vatanı Korumak Çocukları Korumakla Başlar: BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarote Sözleşmesi Uygulansın
Türkiye, Gündüz Gözüyle Endeksi ’ne konu olan 60 ülke içerisinde, ülkenin çocukların cinsel sömürüsü ve istismarına karşılığı açısından 56,7 puanla 18. sıradadır. Bu skor Filipinler’le aynıdır ve Uganda’nın biraz altındadır (57,3).
Her yıl 23 Nisan’da paylaşılan fotoğrafların altındaki klişe sözdür; “vatanı korumak çocukları korumakla başlar”. Ne yazık ki “çocukluk” hali büyük anlatıların ve dini söylemlerin gölgesinde çoğu zaman görmezden gelinmekte ve yok sayılmaktadır. Türkiye’de kutuplaşmış ideolojilerin en büyük söylem ve eylem alanı olarak “kadınlık” ve “çocukluk” durumu sonu gelmez tartışmaların altında ezilmektedir. Kadınların ve çocukların ev içi şiddetten korunmasına yönelik Türkiye’nin imzaladığı en önemli sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi geçtiğimiz yıl Mart 2021’de kadın derneklerinin itirazlarına rağmen Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yürürlükten kaldırıldı. Kamuoyunda son yıllarda gözlemlediğimiz bazı kutuplaştırıcı tartışmalar bu defa çocuklar üzerinden yürütülmekte ve çocukların “çocuk olma” haklarının da ellerinden alınmak istendiğini düşündürtmektedir. Çocukların korunmasına yönelik hali hazırda Türkiye’nin taraf olduğu iki önemli anlaşma bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 20 Kasım 1989 tarihli toplantısında oybirliğiyle kabul edilmiş ve Türkiye de sözleşmeyi 1995’de imzalamıştır. Bu sözleşme tüm çocukların insan haklarını koruma ve geliştirme yolunda bireylere ve hükümetlere yükümlülükler getiren bir sözleşmedir. Birinci maddesi, “çocuğa uygulanabilecek kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır”. Aslında eğitim, çalışma, sağlık, seçme ve seçilme yeterliği, araç kullanma ehliyeti gibi pek çok alanda 18 yaş dünya genelinde ve ülkemizde reşit olma, yani bireyin kendi davranış ve işlemleri ile kendi adına haklar ve borçlar meydana getirebilme olgunluğuna sahip olma yaşı olarak kabul edilmiştir. Türkiye 1995’de bu anlaşmayı imzaladıktan tam 10 yıl sonra Çocuk Koruma Kanunu’nu çıkarabilmiştir. Çocuk Koruma Kanunumuzda, “duygusal, fiziksel, ahlaki gelişimi risk altında olan ya da herhangi ihmal, istismar veya suç mağduru olan çocuk korunma ihtiyacı olan çocuk” olarak tanımlanmıştır. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu’nun 2018 yılında hazırlamış olduğu rapora göre, son 16 yılda Türkiye’de 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yapmıştır. Cinsel suçların yüzde 46’sının (neredeyse yarısının) çocuklara karşı işlendiği, çocuğun cinsel istismarında Türkiye’nin dünya listesinde 3. sırada yer aldığı belirtilmiştir. Rapora göre, Türkiye’de 2018 verilerine göre 2 milyon çocuk işçi bulunmakta ve çalışan her 10 çocuktan 8’i kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Mesleki eğitim alanında çalıştırılan stajyerler ve çıraklık eğitimi alanlar bu sayıların dışındadır. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde çocuk yaşta evlilik ve nişanlılık nedeniyle eğitimine devam edemeyenlerin yüzde 97.4’ü kız öğrencilerdir . Dolayısıyla görmezden gelinse ve yok sayılsa da toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık fiilen yürürlüktedir. Türkiye’de pek çok çocuk temel hakları olan “özel yaşam ve oyun hakkı”, “eğitim hakkı”, “sağlık hakkı” gibi temel haklardan fiilen yoksundur.
Çocukları koruyan bir başka sözleşme ise Lanzarote Sözleşmesi olarak bilinen, “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi”dir. 18 Temmuz 2011 tarihinde dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Bakanlar Kurulu tarafından Sözleşme’ye dahil olunma kararı verilmiş, 10 Eylül 2011 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeye göre, “cinsel sömürü ve cinsel istismar çocuklara karşı şiddetin en kötü biçimleri arasındadır. Avrupa’da yaklaşık her beş çocuktan birinin bir çeşit cinsel şiddet mağduru olduğu ve vakaların yaklaşık %80’inde istismarcının çocuğun tanıdığı biri olduğu tahmin edilmektedir. Çocuklara karşı cinsel şiddet birçok farklı biçim alabilmektedir, mesela: aile veya güven çemberi içerisinde cinsel istismar, fuhuş veya cinsel istismar materyalleri aracılığıyla cinsel sömürü, internet ile mümkün hale gelen cinsel şiddet ve akranlar tarafından cinsel saldırı” . İzmir şubesinin kurucuları arasında yer aldığım ECPAT Türkiye (Çocuklara Yönelik Cinsel Sömürüye Son) Derneği tam da bu sözleşme kapsamındaki konularda faaliyetler yürütmekte ve raporlar hazırlamaktadır. ECPAT International’ın Türkiye 13 Eylül 2021’de İzmir’de “Cinsel Şiddete Maruz Kalan Erkeklerin ve Oğlan Çocuklarının Koruma ve Sosyal Hizmet İhtiyaçları” başlıklı Çalıştay Raporu’na göz attığımızda, mülteci erkekler ve oğlan çocuklarının da cinsel şiddetin farklı türlerine maruz kaldıklarını ve kamuoyunda görünür olmadığı için konuyla ilgili sosyal hizmet desteklerine erişimde engellerle karşılaştıklarını görüyoruz. Raporlar kadın ve kız çocukları kadar erkek çocukların da cinsel şiddet ve sömürüyle karşı karşıya olduğunu, özellikle mülteciler söz konusu olduğunda “toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”in genç mültecilerin sıklıkla karşı karşıya kaldıkları bir durum olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca çocuk işçilikle bağlantılı olarak, Şahin Antakyalıoğlu’nun çalıştayda belirttiği üzere; “çocuklar eğitim ve öğretimin dışında kaldıklarında cinsel şiddet türlerine maruz kalabilecekleri riskli alanlarda çalıştırılmaktadır… Oğlan çocuk da gerek aile içinde gerekse okuldaki eğitimden kaynaklı olarak genellikle maruz kaldıkları şiddeti yansıtmamakta veya daha fazla şiddete uğrayacağı düşüncesiyle akranları ve ailesi ile maruz kaldığı şiddeti paylaşmamaktadır” .
Uluslararası ECPAT Ağı Gündüz Gözüyle Endeksi (Out of the Shadows Index) adını verdiği bir endeks aracılığıyla Ülke Genel Değerlendirmeleri yapmakta, tüm mevcut, kamuya açık bilgileri ve bir ülkede çocukların cinsel sömürüsüne (ÇCS) dair var olan yasal çerçeveler hakkında detaylı analizleri raporlaştırmaktadır. Gündüz Gözüyle Endeksi ülkelerin, çocukların ticari ve cinsel olarak sömürülmesi ve istismarıyla nasıl baş ettiklerini ölçen bir endekstir. Bu Endeks ulusal hükümetlerin mevzuatlarını, politikalarını ve yanıtlarını değerlendirerek hesaplanır. Çocukların cinsel sömürüsü ve istismarını engellemeye yönelik; eğitim, üreme sağlığı, mağdur desteği, kolluk güçleri ve çevrimiçi dünyadaki riskler gibi kritik konuları içermektedir. Bu Endeks aynı zamanda güvenlik ve istikrar, sosyal koruma gibi çevresel faktörleri ve toplumsal cinsiyet ve diğer normların cinsellik ve cinsel istismar konularını serbestçe tartışabilmenin baskı altına alıp almadığını da ele alır. Aynı zamanda teknoloji ve seyahat işletmelerinin çocukların cinsel sömürüsü ve istismarıyla mücadele etme konusuna katılımını da ölçer. Endeks dâhilinde genel bir ülke skorunun yani sıra 34 gösterge ve 132 alt göstergeye ait verileri kullanarak hesaplanan çok sayıda alt-kategoriye sahiptir.
Türkiye, Gündüz Gözüyle Endeksi ’ne konu olan 60 ülke içerisinde, ülkenin çocukların cinsel sömürüsü ve istismarına karşılığı açısından 56,7 puanla 18. sıradadır. Bu skor Filipinler’le aynıdır ve Uganda’nın biraz altındadır (57,3). Türkiye’nin Endeks’teki yerinde, çocukların cinsel sömürüsüne yönelik güçlü yasal çerçeveler ve sivil toplum kuruluşlarının çocuk, genç yaşta ve zorla evlilik gibi çocukların cinsel sömürüsünün belirli biçimleriyle mücadele konusunda gerçekleştirdiği bazı özellikle iyi uygulamaların etkili olduğu belirtilmelidir. Türkiye’nin önüne eğer gelecek için, çocuklar için bir vizyon konulacaksa bu endeksteki yerinin iyileştirilmesi için konulmalıdır.
Çocukların cinsel sömürüden korunması için Lanzarote Sözleşmesinin uygulanması ve kabul edilen sözleşmeye uygun kanunların TBMM gündemine gelmesi gerekir. Cinsel sömürü cinsiyet ve milliyet ayırt etmeyen bir alandır. Bazı tarikat ve cemaat yurtları bağlamında kamuoyu gündemine gelen haberler aslında buzdağının görünen yüzüdür. Gerçekler kamuoyuna yansıyan haberlerden daha derin ve vahimdir. Erken yaşta ve zorla evlilikler, çocuğa yönelik cinsel sömürüye yol açmaktadır ve sömürünün bir türü olarak kabul edilmektedir. Çocuk hakları gereği, çocuklar 18 yaşın altında evlendirilmemeli ve her çocuk kendi çocukluğunu yaşamalı ve eğitim hakkını kullanarak kendi geleceğinde söz hakkı olmalıdır. Örnek olarak, çocuk yaşta evlilik bir çocuğun cinsel erişilebilirliğine yol açabilir, cinsel şiddeti birliktelik içinde gizleyebilir veya çocuğun özerklik göstermesini imkânsız hale getirecek güç dinamikleri yaratabilir. Türkiye Gündüz Gözüyle Endeksi’nin erken yaşta ve zorla evlilikler göstergesinde 100 üzerinden 0 puan almıştır. Uluslararası alanda çocuklarına bayram armağan eden tek ülke olmasıyla övünen Türkiye Cumhuriyeti 21.yüzyılın dünyasında çocukların ve çocuk haklarının korunması konusunda hak ettiği yeri alma gayreti içinde olmalıdır. Çocukların iyilik ve menfaati en yüksek değer olarak kabul edilmelidir. Vatanı korumak çocukları korumakla başlar.