Loading...
Erteleme, bin yıllar öncesinden tanımlanmış bir sorun. Platon Protagoras’ında, bir kişinin bir eylemin olası en iyi eylem olduğu kararına vardıktan sonra, kişinin nasıl olup da bu eylem dışında şeylerle meşgul olabildiğini sorguluyor.Öncelikle belirtmek gerekiyor ki erteleme ile tembellik ya da miskinlik birbirinden farklı kavramlar. Erteleme, kişinin ulaşmak istediği hedeflerinin olması ve bu hedefler doğrultusunda hareket etmiyor olmanın kişide stres, kaygı ve vicdan azabı yaratması dolayısıyla diğer kavramlardan ayrışıyor. Erteleme, daha önceki yazılarda ele aldığım kaygı sorunuyla da yakından bağlantılı ve günümüz insanının sürekli kaygı halinde oluşunun nedenlerinden biri. Öte yandan karşımızdaki sorunun aslında bin yıllar öncesinden tanımlanmış bir sorun olduğunu da görüyoruz. Platon Protagoras’ında, bir kişinin bir eylemin olası en iyi eylem olduğu kararına vardıktan sonra, kişinin nasıl olup da bu eylem dışında şeylerle meşgul olabildiğini sorguluyor. Bizim için kaygı oluşturan da tam olarak bu: Hangi eylemin bizim için en olumlu sonucu getireceğini bilmemize ve bu konuda bir yargı oluşturmuş olmamıza karşın bu eylemi gerçekleştirmeyi sürekli öteliyoruz. Aristoteles ise kişinin kendi iyiliği için olduğuna karar verdiği şeyin aksi yönünde hareket etmesini “akrasia” sözcüğü ile tanımlayarak, “iradenin zayıflığı” olarak nitelendiriyor. Akratik döngüdeki insan bir şeyi yapması gerektiğini biliyor, ancak bu eylemi gerçekleştirmeye de direniyor. Bu da bizi tam olarak bugün kullandığımız kavrama ulaştırıyor: Latince pro (ileri) ve crastinatus (ertesi güne kadar) sözcüklerinin birleşiminden oluşan “procrastination”…
Aristo, kişinin karar verdiği şeyin aksine hareket etmesini “akrasia” sözcüğü tanımlıyor. Bu da bizi bugün kullandığımız kavrama ulaştırıyor: Pro (ileri) ve crastinatus (ertesi güne kadar) sözcüklerinin birleşiminden oluşan “procrastination”Şimdi de insanın yargısıyla iradesi arasındaki çelişkinin sebeplerinden bahsedelim. İyi haber, sebebin tamamen nöro-biyolojik olması. Dolayısıyla mekanizmanın nasıl işlediğini ve neyi neden yaptığımızı bildiğimiz ölçüde kontrol altına alabilme şansımız da yükseliyor. Erteleme, daha önceki yazılarda sıklıkla değindiğim beynimizdeki limbik sistem ve prefrontal korteks yapıları arasındaki çekişmeden kaynaklanıyor. Limbik sistem, beynin en eski bölümlerinden biri. Yürüttüğü işlemler çoğunlukla otomatik ve bizden habersiz şekilde seyrediyor. Davranışsal ve duygusal tepkilerde rol oynayan bir beyin yapısı ve yoğun duygusal deneyimlerimizin arkasında da yer alıyor. Limbik sistem anlık tatmin, zevk arayışı ve hayatta kalma tepkileriyle de ilgili. Aynı zamanda beynin en baskın bölümü, dolayısıyla verdiğimiz biyolojik ve davranışsal tepkiler çoğunlukla onun eseri oluyor. Prefrontal korteks ise beynin daha geç oluşmuş ve daha az gelişmiş bir bölgesi. Ancak sorumlulukları son derece önemli: beyninizin karmaşık davranışları planladığı, kişiliğinizi ifade ettiği ve kararlar aldığı kısmı. Dolayısıyla prefrontol korteks, bizi hayvanlardan gerçekten ayıran ve rasyonel kararlarımızdan sorumlu olan beyin bölgesi.
Netflix izlemekle sizin için çok önemli olan bir araştırma projesiyle ilgili okumalar yapmak arasında kaldığınızda tercihinizin Netflix’ten yana olmasının sebebi de bu anlık haz arayışı. Zira beyin, dopamine en hızlı şekilde ulaşmanın peşinde.Limbik sistem ve prefrontal korteks, kimi zaman birbirini destekliyor olmalarına karşın, büyük bir çoğunlukla savaş halinde olan iki yapı. Bu ikili arasında daha güçlü olan yapı limbik sistem olduğu için de savaşı genellikle o kazanıyor. Buradaki ana işleyiş beynin anlık tatmin ve zevk arayışını, olası diğer haz ve tatmin duygularının önüne koyuyor olması. Netflix izlemekle sizin için çok önemli olan bir araştırma projesiyle ilgili okumalar yapmak arasında kaldığınızda tercihinizin Netflix’ten yana olmasının sebebi de bu anlık haz arayışı. Zira beyin, ödüle ve dolayısıyla dopamine en hızlı ve en erken şekilde ulaşmanın peşinde. Bunun için modern pazarlama ve eğlence dünyasının bizlere sunduğu binlerce seçenek arasında, başarı gibi uzun ve ertelemeli dopamin kaynakları da arka sıralarda yer alıyor. Anlık tatmin ve zevk arayışı, bizim için hangi davranışın iyi olduğuna ve aslında daha büyük bir hazla sonuçlanacağına dair rasyonel kararımıza çelme takıyor. Üstelik bu süreç, birkaç dakikada halledilebilecek çok basit eylemler için de aynı şekilde işliyor. Telefonla almanız gereken bir randevu yerine parmaklarınızın telefona gider gitmez ilk önce Instagram logosuna ulaşmasının, sonrasında da randevuyu almayı unutarak telefonu elinizden bırakmanızın nedeni de tam olarak bu hızlı ve anlık haz arayışı. Günümüzde, başta tüm sosyal medya uygulamaları olmak üzere pek çok uyaran dopamin salımı üzerine kurulu sistemlerle çalışıyor ve sonuç olarak size gerçekten uzun vadeli tatmini sağlayacak olan amaçlarınızdan uzaklaşmış oluyorsunuz. Peki bu durumun, bilimsel olarak işe yaradığı kanıtlanmış çözümleri neler? (Sürekli zikredilen ancak işe yaradığına dair bulguları kuvvetli olmayan yöntemleri eleyerek birkaç çözüm önerisi derledim.)
- Ödül mekanizmasını kendi kontrolünüz altına almak
- Kendi üzerinizde sosyal baskı kurmak
- Kısa vadeli haz kaynaklarından uzak durmak
- Pomodoro ve benzer teknikler