Ümit Özdağ ne yapmalı?

Abone Ol
Zafer Partisi eski ve yeni sağın ortasında yer almaktadır. Bir taraftan güvenlikçi eski sağ arazları ile malul, diğer taraftan AKP’nin akla ziyan icraatlerini hazmedemez olma yönüyle de yeni bir yol arayışı olarak tarif edilebilir. Bir Türk siyasetçinin Japonya’da dünyaya gelme olasılığı herhalde milyonda birdir. Ümit Özdağ’ın Japonya doğumlu olması herhalde pek az kişinin bildiği bir detaydır. Peki ne olmuş da Özdağ dünyanın uzak bir coğrafyasında gözlerini açmış. Coğrafya (kulakları çınlasın) Ali Çağatay’ın anımsatmasıyla; İbni Haldun’a göre değilse de, Tanpınar’a göre illa ki kaderdir. Japonya’da doğmak katmerli kaderdir. Ümit Özdağ’ın 1933’ten 2002’ye 69 yıllık hayatına askeri darbeler, okul birincilikleri, Japonya seyahati gibi derin detaylar ilave eden babası Muzaffer Özdağ, Türk siyasetine Milliyetçi Hareket Partisi’ni emanet eden birkaç kişiden biridir. Bugün MHP’nin AKP ile beraber ısrarla kendini konumladığı noktanın önemli bileşeninde darbelere karşı olmak yer alsa da, reddedilmeyen ebedi lider Türkeş 27 Mayıs’ın sözcüsüydü. Türkeş’in sözcülüğünü yaptığı darbenin en muktedirlerinden biri olan Muzaffer Özdağ ise 27 Mayıs’ın Kürt hareketine karşı yapıldığını söylemesi ile anılmaktadır. Türkiye gibi balık hafızanın bile kıymetli olduğu bir toprakta Türkeş’in yol arkadaşının oğlunun siyaset sahnesinde rol alırken, bu geçmişe dair bilgilerin toplum genelinde fazla bilinmemesine şaşmıyoruz. Coğrafya kader olduğundan fazla, bizler için kederdir çünkü. Muzaffer Özdağ’ın Kürt toplumunun Türkiye’de seslerini duyurması konusundaki 1960’lara dayanan hassasiyetinin, 2022 Türkiye’sinde AKP-MHP birlikteliğinin de ana ekseni olduğunu çok iyi biliyoruz. Aksi olsaydı 7 Haziran’da yeri öpmüş olan AKP iktidarı, MHP’nin uzattığı el ile ayağa kalkıp, üzerindeki tozları silkeleyemezdi. MHP’nin Türkiye’de Milliyetçi sağın Kürtlerin fazla ileri gitmemesi konusundaki duyarlığı ile olan kesişim kümesi, AKP’nin ekonomiyi feda ederek sürdürdüğü siyasetle uyum göstererek ülkeyi bugünlere taşıdı. Demirtaş’ın “Seni Başkan Yaptırmayacağız” mottosunun “Biz de siyasetin doğal ve başat aktörüyüz” konumuna gelmesi alarm zillerini çaldırdı. Bahçeli, AKP’nin 2015 yazında Sur’a girerek başlattığı kampanyadan duyduğu hazzı hiç gizlemedi. Akabinde tutuklamalar, gözaltılar ve siyaset yasakları iştahını daha da artırdı. İyi Parti’nin bütün bunları bilmesine rağmen, konumunu AKP-MHP bloku karşısında bulması tam da bu yüzden kıymetlidir. Ben bu tavra “Yeni Sağ” adını verdim. Türkiye’de etnik ayrımcılığı reddederek, dünya ile entegre siyaset yapmanın karşılığı “Yeni Sağ”dır. Zafer Partisi ise bu noktada özellikle sığınmacı politikasının doğurduğu ağır bilançoya bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Mülteci politikasının MHP’nin de, AKP’ye kayıtsız destek verdiği alanlar arasında yer almadığı, MHP’nin utangaç biçimde de olsa AKP’yi üstü kapalı ve dolaylı eleştirdiği ise ayrı bir gerçeklik olarak yer almaktadır. AKP’nin elinde kalan tek kozun güvenlikçi politikalar olması, AKP’ye yönelik eleştirilerin “ama-fakat-lakin” bağlaçlarına en çok güvenlik bağlamında yer verildiği bilinmektedir. MHP’nin eski sağ olmaya devam etme tercihi, tam da bu güvenlikçi duruşun neticesidir. Zafer Partisi ve Ümit Özdağ ise Eski ve Yeni Sağ’ın ortasında yer almaktadır. Bir taraftan güvenlikçi eski sağ arazları ile malul, diğer taraftan AKP’nin akla ziyan icraatlarını hazmedemez olma yönüyle de, yeni bir yol arayışı olarak tarif edilebilir. Kürt siyasetinin hapiste olmasından çok şikayetçi olmamakla beraber, bunun bedelinin ülkeyi mülteci, sığınmacı doldurmak olmaması gereğinin bilincidir bu. Bu zor konum mülteci karşıtı politikaların MHP tarafından AKP’ye dikte ettirilmesi durumunda farklı bir noktaya evrilme potansiyeli taşımaktadır. Zafer Partisi’nin seçmeninin MHP içindeki küskün ve kırgın kesimin ağırlığında olduğuna dair bir şüphe duymuyoruz. Bu kesim uzun yıllardır süren ve köklerini Ümit beyin babasının da attığı ötekileştirici politikaların etkilerinden sıyrılmış değildir. Bahçeli’nin Sünni Beyaz Türk tercihini Erdoğan’la realize etmesi, mültecilere karşı duyulan tüm endişelere karşılık Kılıçdaroğlu’nun Heterodoks Türk/Esmer Kürt karmasına karşı şanslı durmaktadır. Ümit Özdağ’ın Teke Tek kaldığında seçmenim Kılıçdaroğlu’na karşı Erdoğan’a kayabilir endişesinin/tespitinin tam da tercümesi budur. Peki bu makus talih nasıl aşılır? Ümit Özdağ’ın “Eski Sağ”ın AKP ile birleşmeye varan yolunun sonunda ne olduğuna dair artık tereddüt duymaması gerekir. Seçmenine rakibi yasaklamanın değil, siyaset sahnesinde alt etmenin kıymetini anlatmalıdır. Aksi durumda yeni Erdoğan’lara bile gerek olmadan mevcudu bu coğrafyanın kederini devam ettirecektir.