Türkiye’de Amerikanvari seçim kampanyaları 1983’te başlamıştır. Özal sonrası dönemde askıya alınsa da 2002’de zirveye çıkmıştır. Siyasi partilerin iktidar olabilmek adına uyguladığı stratejiler ve yaptığı çalışmalar siyasal iletişimin en temel parametrelerinden biri olan siyasal kampanyaların içeriğini oluşturmaktadır. Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte siyasi aktörler hedeflerine ulaşmak için birçok pazarlama tekniğini bir arada ve daha aktif bir şekilde kullanmaya başlamışlardır. Bu durum ise seçim kampanyalarında; propaganda ile reklamın bir bütün hale geldiği siyasal pazarlama alanının doğmasını sağlamıştır. 1950’li yıllarda ortaya çıkan siyasal reklamlar, ilk olarak ABD’de başlamış ve sonrasında hızla tüm dünyaya yayılmıştır. Avrupa’da 1960’lı ve 1970’li yıllardan itibaren özellikle siyasete ilgisiz olan vatandaşların sayısını azaltmak amacıyla ABD merkezli siyasal kampanya teknikleri kullanılmış ve aslına bakarsanız günümüze kadar da tüm dünyada Amerikanvarileşme olgusu hızla yayılmıştır. Amerikanvari siyasetin özelliklerine baktığımızda; siyasi ideolojilerden ziyade lider imajının öne çıkartıldığını, pazarlama tekniklerinin adaylar üzerinden yapıldığını ve profesyonel reklam ajansları/danışmanlar tarafından ağırlıklı olarak aday reklamlarının yapıldığını görmekteyiz. ‘Karizmatik liderlik’ olgusu diye adlandırılan bu stratejide; siyasal reklam ve elbette ki adayın imaj yönetimi ciddi öneme sahiptir. AMERİKANVARİ SİYASETİN TÜRKİYE’DEKİ ETKİSİ Amerikanvari siyasetin Türkiye’deki siyaset pratiğine uyarlanması 1980’li yılların ortalarında başlamıştır. ‘Karizmatik liderlik’ olgusunun siyasi arenadaki yerini bulması ise 2000’li yılları bulmuştur. Örneklemeler üzerinden gidecek olursak; Türkiye’de seçim kampanyalarının Amerikanvarileşmesi ilk olarak, 24 Ocak kararlarıyla bağlantılı gerçekleşen deregülasyon politikaları doğrultusunda, siyasi partilerin televizyonlarda ücret karşılığı reklam yayınladığı 1983’te başlamıştır. 1991 yılında da Mesut Yılmaz için yapılan lider odaklı kampanya çalışmasıyla sürmüştür. Yine aynı yıl genel seçimlerde partilerin büyük reklam ajanslarıyla anlaşarak yürüttükleri çalışmalardan dolayı da bir dönüm noktasıdır. Fakat Özal döneminden sonra Türkiye’nin siyasi hayatında yaşanan koalisyon gerçeği ve koalisyon hükümetindeki partilerle, bu partilerin liderleri arasında meydana gelen anlaşmazlıklar siyasal reklam kampanyalarının bir süre askıya alınmasına neden olmuştur. ‘KARİZMATİK LİDERLİK’ OLGUSUNUN YÜKSELİŞİ Ülkemizde Amerikanvarileşmenin siyasal propaganda ve karizmatik liderlik olgusuyla birlikte en üst seviyeye çıktığı dönem Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara geldiği 2002 yılıdır. Türkiye siyasal hayatını düşündüğümüzde; Adalet ve Kalkınma Partisi, Amerikanvarileşme sürecinin seçim kampanyalarında somut bir şekilde gözlemlenebildiği ve karizmatik liderlik olgusunun zirveye ulaştığı dönemin en güçlü temsilcisidir diyebiliriz. ÖRNEKLERLE ADALET VE KALKINMA PARTİSİ Adalet ve Kalkınma Partisi’nin siyasal arka planına bakıp, durumu birkaç örnekle daha iyi somutlaştırabiliriz. Şöyle ki; Recep Tayyip Erdoğan’ın okuduğu şiir nedeniyle 10 ay hapis ve ömür boyu siyasetten men edilme cezası sonrası halk, Erdoğan’ı mağdur olarak kabul etmiştir. Böylece Erdoğan halkın kendisine sempati duymasını ve bir “halk kahramanı” olarak anılmayı başarmıştır. Bir diğer örnek ise; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “Türkiye’nin Yüz Akı” başlığıyla hazırlanan siyasal televizyon reklamıdır. Reklam filmi, “Biz Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarınıyız” cümlesiyle başlamakta ve Erdoğan’ın miting görüntüleri ile halkla kucaklaştığı karelerle devam etmektedir. Birbirinden farklı Anadolu ezgilerinin yer aldığı bir müziğin tercih edildiği reklamda, binlerce vatandaşın yüzünün bulunduğu fotoğraflar birleşerek Erdoğan’ın yüzünü oluşturmaktadır. Bu durum birlik ve beraberlik vurgusu ile birlikte herkesi kucaklayan bir mesajı da temsil etmektedir. “Analarınız ve babalarınızın ellerinden öpünüz, bütün kardeşlerinizi bizim için lütfen kucaklayınız. Aydınlık günlerin çok yakın olduğunu söyleyiniz, asla umutsuz olmasınlar” sözleri eşliğinde karanlığın içinden gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sembolü olan ampul etrafı aydınlatmaktadır. Erdoğan’ın etkileyici bir ses tonuyla seslendirdiği partinin genel seçim sloganı olan “Her Şey Türkiye İçin” sözüyle de reklam bitmektedir. Reklamdaki öne çıkan tek ses Erdoğan’ın sesidir ve kullanılan ses kayıt değil, mitinglerden alınmıştır. Dolayısıyla bu durum samimiyet yaratmak açısından önemlidir. Reklamda ayrıca profesyonel stüdyo görüntülerine yer verilmemiş, miting görüntüleri kullanılarak doğallık sağlanmıştır. Sadece liderin, halkın yüzleri tarafından oluşturulan fotoğrafı kullanılmıştır. Bu da ‘karizmatik lider’ olgusundan hareketle liderin partiden daha ön planda tutulmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. PARTİLER ARTIK PROPAGANDALARINI ’KARİZMATİK LİDER’’ OLGUSU ÜZERİNE OTURTUYOR Gördüğünüz üzere; Amerikanvari siyasetin olmazsa olmazlarından “karizmatik lider” olgusu, geçmişten günümüze tüm dünyanın zamanla başvurmak durumunda kaldığı, kendine özgü propaganda teknikleri olan ve doğru uygulandığında ilgili partiyi iktidara getirebilecek etkinlikte bir strateji şeklidir. Günümüzde artık siyasi partilerin tamamına yakını bu stratejinin önemini benimseyerek seçim propagandalarını ‘’karizmatik lider’’ olgusu üzerine oturtmaktadır. Bundan emin olmak için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ya da Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son zamanlarda benimsemiş olduğu siyasal pazarlama tekniklerini bu anlattıklarım özelinde göz atmanız yeterli olacaktır. Ülke gündeminin çoğunluğunu ‘seçim’in oluşturduğu bu günlerde; siyasilerin seçmene verecekleri siyasal mesajlar/vaadler merak konusuyken şunu unutmamakta fayda var; kriz ve kaoslu ortamlar, geçmişten gelen mevcut kabullere karşı değişim arzusunun var olması gibi etkenler ‘karizmatik liderlerin’ ortaya çıkmasını kolaylaştıran etkenlerdir. Dolayısıyla bu süreci kim en doğru şekilde yönetirse başarı şansı da o kadar yüksek olacaktır.