Loading...
Batı’nın Türkiye’ye güvenmemesinin nedenlerinin başında Rusya’nın Türkiye üzerinde ciddi bir nüfuza ve dolayısıyla yaptırım gücüne sahip olduğu değerlendirmesi gelmektedir. Ayrıca bir NATO üyesi olan Türkiye’nin uyguladığı özerk ve belirsiz dış politikanın da şüphe uyandırdığı söylenmektedir.Peki bütün bunlar Türkiye’nin Ukrayna savaşında Batı’nın yanında yer aldığı şeklinde değerlendiriliyor mu? Bu sorunun cevabı – her ne kadar Ukrayna Türkiye’nin kendisine çok destek olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirse de – hayır! Avrupa’da son derece saygın ve güvenilir bir düşünce kuruluşu olan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) tam da savaşın birinci yıldönümünde yayımladığı ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konusunda küresel kamuoyunun görüşlerini ortaya koyan “Diğerlerinden Ayrışan Bileşik Batı” başlıklı raporda[2] Türkiye’yi Hindistan ve Çin ile beraber konumlandırmış ve bu ülkelerdeki kamuoylarının Batı’dan ayrı hareket etmek istediklerini ortaya koymuştur. Yapılan kamuoyu araştırmasının sonuçlarına göre Türkiye’de kamuoyunun yüzde 69’u Ukrayna işgalinin ertesinde bile Rusya’yı bir “ortak” veya müttefik olarak nitelendirmektedir. Rus kamuoyunun yüzde 60’ı da Türkiye’yi bir ortak olarak değerlendirmektedir. Ancak Batı kamuoyunun yüzde 40 ila yüzde 50’lik bir kısmı Türkiye’yi nasıl ve nerede konumlandıracağını bilmemektedir. BATI NEDEN TÜRKİYE’YE GÜVENMİYOR? Ukrayna’nın işgalinin Batı ile Türkiye arasındaki güvensizliği ortadan kaldıramamasının nedenleri nelerdir? Bu nedenlerin başında Rusya’nın Türkiye üzerinde ciddi bir nüfuza ve dolayısıyla yaptırım gücüne sahip olduğu değerlendirmesi gelmektedir. Ayrıca bir NATO üyesi olan Türkiye’nin uyguladığı özerk ve belirsiz dış politikanın da şüphe uyandırdığı söylenmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine karşı çıkmasının bu ülkelerin teröre verdiği desteği ortadan kaldırmaktan ziyade Rusya’nın tercih ettiği bir durum olduğu sıklıkla vurgulanmaktadır. Bu tutum özellikle de ABD’nin Türkiye ile güvenlik alanında işbirliği yapmasını engellemektedir.
Türkiye’nin işgal ertesinde Ukrayna ile Rusya’ya karşı sürdürmeye çalıştığı dengeli politika da bu güveni oluşturma yönünde bir mesafe kaydedilememiş ve yukarda ifade edilen nedenler her ne kadar birincil öncelikte olmasa bile güvensizliği iyice derinleştirmiştir.Söz konusu nedenler arasında Rusya’ya uygulanan yaptırımların Türkiye üzerinden yapılan ticaretle delindiği iddiası da ön sıralarda yer almaktadır. ABD ve AB yetkililerinin ifadelerine göre Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi başka ülkelerin ‘Rusya’yla kurulan ticari ilişkiler Ukrayna işgalini durdurma çabalarını engellemektedir”. Yaptırımların delinmesinin önüne geçmek için ABD ve AB Türkiye ile sıkı bir temas kurmuş olsalar da bu güne kadar bir sonuç alamadıklarını belirtmekte ve bu konuyu giderek daha sık ve daha sert bir dille gündeme getirmektedirler. Güven azaltıcı diğer etkenler ise Ağustos 2022’de Sochi’de Türkiye ve Rusya’nın ekonomik bağlarını güçlendirme konusunda anlaşmaları, Türkiye’nin Rusya ile ticaretini ciddi bir biçimde artırması, Rusya’nın Türkiye’de nükleer reaktör inşası ve Rusya’nın ciddi ekonomik sorunlar yaşayan Türkiye’ye sağladığı fonlar olarak sıralanmaktadır. Bütün bu nedenlerden ötürü Batı mevcut konjonktürün ortaya çıkardığı işbirliği alanlarında (savunma altyapısının güçlendirilmesi, enerji vb.) bile Türkiye’ye yaklaşmaktan çekinmekte, AB ise işgal ile yeniden canlanan genişleme sürecinde Türkiye’yi ağzına bile almamaktadır. TÜRKİYE’NİN HÂLÂ “ÖTEKİ” OLMASININ ARKASINDAKİ EN ÖNEMLİ NEDEN Her ne kadar bazı istisnalar gözlemlense bile Batı’nın Ukrayna’nın işgali karşısında verdiği tepkide demokrasinin otokrasi ile mücadelesi önemli bir rol oymaktadır. Türkiye şu anda siyasi sistemi, kurumsallığa uzaklığı, kuvvetler ayrılığının eksikliği, yargı bağımsızlığı ve ekonomik politikaları açısından dış dünyaya ve özellikle Batı’ya güven vermekten çok uzaktır. Bu alanlarda ciddi ilerlemeler kaydedilmediği sürece güven tesis etmek mümkün değildir. İşgal ertesinde Ukrayna ile Rusya’ya karşı sürdürmeye çalıştığı dengeli politika da bu güveni oluşturma yönünde bir mesafe kaydedilememiş ve yukarda ifade edilen nedenler her ne kadar birincil öncelikte olmasa bile güvensizliği iyice derinleştirmiştir. Bütün bunlardan çıkarılabilecek en önemli sonuç şudur: Sinan Ülgen’in yaklaşık bir yıl önce yazdığı gibi; “Demokrasi olmadan jeopolitik kart Türkiye’ye yetmez”[3]. İşgalin üzerinden bir yıl geçtikten sonra da bu tespit geçerlidir. [1] Serhat Güvenç’in de belirttiği gibi Türkiye, NATO içerisinde alınan tüm kararlara onay verdi. Bunlar arasında Rusya’yı NATO için öncelikli tehdit sayan 2022 Madrid Zirve bildirisi de var. https://medyascope.tv/2023/02/26/serhat-guvenc-yazdi-rusya-ukrayna-savasinda-ilk-yilin-bilancosu/ [2] https://ecfr.eu/wp-content/uploads/2023/02/United-West-divided-from-the-rest_Leonard-Garton-Ash-Krastev.pdf [3] https://www.perspektif.online/demokrasi-olmadan-jeopolitik-kart-turkiyeye-yetmez/