Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan 2017 tarihli 6771 sayılı Kanunun kabul ettiği 101. maddenin 2. Fıkrası Cumhurbaşkanı’nın üçüncü kez seçilmesine açık bir engel teşkil ediyor. Buna karşılık Erdoğan’ın aday olması, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı’ya göre gelecek nesillerin 14 Mayıs’taki seçimi nasıl görmesi gerektiği için önemli. 6 Şubat depremi öncesinde Türkiye siyasetinin hararetli tartışma konularından biri, yaklaşan seçimlerde Cumhurbaşkanı Sayın R. T. Erdoğan’ın üçüncü bir kez daha aday olup olamayacağı meselesiydi. Ülkemizin siyasi dinamiklerini yakından izleyen bir anayasa hukukçusu olarak böyle bir tartışmanın eninde sonunda gündeme geleceğini tahmin ettiğimden, aslında tartışmalar başlamadan uzun zaman önce, 31 Ağustos 2021’de PolitikYol’da yayınlanan yazımda konuyu hukukî gerekçeleriyle ortaya koymuştum. Merak edenler, bu yazıyı ilgili linkten okuyabilirler.[1] 16 Mart 2023’te gazetelerde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayının Sayın R. T. Erdoğan olduğu yayınlanınca konuyu bir kez daha hukukî çerçevesiyle açıklamak ihtiyacını duydum. Haber şöyleydi: “Basına kapalı toplanan AK Parti TBMM Grubu'nda, (…) ‘Anayasa'nın 101'inci maddesi, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu'nun 7'inci ve 8'inci maddeleri, Siyasi Partiler Kanunu'nun 27'nci maddesi ve AK Parti Grup İç Yönetmeliğine göre, Cumhurbaşkanımız AK Parti Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, bugün AK Parti Grubu tarafından cumhurbaşkanı adayımız olarak bildirilmesine Grup Toplantısına katılan milletvekillerimizin oy birliğiyle karar verildi.’”[2] Aynı gün Milliyetçi Hareket Partisi de TBMM’de basına kapalı olarak yaptığı grup toplantısında R. T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olduğu kararını aldı. Karar, partinin grup başkanvekili tarafından şu sözlerle açıklandı: “14 Mayıs'ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olarak Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı gösterdik.”[3] Tek bir milletvekili ile temsil edilen Büyük Birlik Partisi de benzer yönde bir karar aldı. “Destici, ‘Adayımız Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. BBP MYK kararı YSK'ya bildirilmiştir’ dedi.”[4] Bu yazıda Cumhur Blokuna mensup olan üç siyasi partinin Sayın R. T. Erdoğan’ı 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanlığına aday gösterme yolunda aldıkları kararın Anayasaya uygunluğunu ele alacağım. Konuyu tereddüde yer bırakmayan bir açıklıkla ifade edebilmek için öncelikle Cumhurbaşkanını seçme yetkisini halka tanıyan 31 Mayıs 2007 tarihli 5678 sayılı Anayasa değişikliğini hatırlatacağım. Ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan 21 Ocak 2017 tarihli 6771 sayılı Anayasa değişikliğinin içerdiği hükümleri aktaracağım. Böylece bu siyasi partilerin aldıkları kararların Anayasaya aykırılığını ortaya koyacağım.
Anayasanın 2007’de değiştirilen 101. maddesinin 2. fıkrasında çok açık olarak Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olduğu ve bir kişinin en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçileceği hükmü yer almıştır.
CUMHURBAŞKANINI SEÇME YETKİSİNİ HALKA TANIYAN 2007 ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
  1. Cumhurbaşkanının seçimi sürecinin yol açtığı siyasi tartışmalar, meşhur 367 kriziyle sonuçlanmıştı. O tarihlerde Adalet ve Kalkınma Partisi, aday gösterdikleri Sayın Abdullah Gül’ü 11. Cumhurbaşkanının seçimi için yapılacak oylamaların ancak üçüncü turunda seçebilecek sandalye sayısına sahipti.
Ne var ki Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun ürettiği 367 teorisinin Anayasa Mahkemesi tarafından benimsenmesi, 11. Cumhurbaşkanının seçimi için 27 Nisan 2007’de TBMM’de gerçekleşen birinci tur oylamanın iptaliyle ve müteakip turlara geçilememesiyle sonuçlandı.[5] Bu iptale tepki olarak Adalet ve Kalkınma Partisi, aceleyle hazırlanan bir Anayasa değişikliğini Meclise sundu ve bu değişiklik, 31 Mayıs 2007’de 5678 sayısıyla kabul edildi ve kanunlaştı. 5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu, 21 Ekim 2007’de yapılan halkoylamasında yüzde 68,95 evet oyu ile kabul edilerek yürürlüğe girdi. Anayasanın Cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığını düzenleyen 5678 sayılı Kanunla değişik 101. maddesi şöyleydi: Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer. Görüldüğü gibi Anayasanın 2007’de değiştirilen 101. maddesinin 2. fıkrasında çok açık olarak Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olduğu ve bir kişinin en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçileceği hükmü yer almıştır. 21 Ocak 2017 tarihli 6771 sayılı Kanunla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilirken Anayasanın çeşitli hükümleri köklü değişiklikler geçirmişse de 101. maddenin 2. fıkrası aynen muhafaza edilmiştir. 31 Mayıs 2007 tarihli 5678 sayılı Kanunla 21 Ocak 2017 tarihli 6771 sayılı Kanunun Anayasanın Cumhurbaşkanını düzenleyen hükümlerinde yaptıkları değişiklikleri genel olarak karşılaştırdığımızda[6] konu daha sarih olarak anlaşılacaktır. 2007’de yürürlüğe giren 101. madde, Cumhurbaşkanının niteliğini ve tarafsızlığını düzenlemekte; Cumhurbaşkanının seçimi ise gene 5678 sayılı Kanunla değişik 102. maddede yer almaktadır. 2017 tarihli 6771 sayılı Kanun ise Anayasanın 102. maddesini ilga etmiş; Cumhurbaşkanına ilişkin tüm hususları 101. maddede hükme bağlamıştır. Böylece 2017 tarihli 6771 sayılı Kanunla değiştirilen yeni 101. maddenin başlığı, “Adaylık ve Seçimi” şeklini almıştır. Başlık yönünden vurgulanması gereken en önemli fark, tarafsızlık ibaresinin 2017 metninde yer almamasıdır. Bu, şaşırtıcı değildir.
Anayasa’nın 116. maddenin Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisini tanıyan 2. fıkrası, Cumhurbaşkanı tarafından alınacak yenileme kararını takiben sadece TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin birlikte yapılacağı hükmüne yer vermektedir.
Çünkü 2017 değişikliği, Anayasanın 101. maddesinin ilk metninde yer alan, 2007’de değiştirilen 101. maddeyle de korunan “Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişiği kesilir.” hükmünü yürürlükten kaldırmıştır. Böylece 2017 değişikliğinin yürürlüğe girmesiyle birlikte Anayasa düzenimize yarım asrı aşan bir süredir hâkim olan “tarafsız Cumhurbaşkanlığı” kavramı ortadan kalkmıştır. 2007 tarihli 5678 sayılı Kanunla değiştirilen 101. ve 102. maddeleri 2017 tarihli 6771 sayılı Kanunla kabul edilen 101. maddeyle karşılaştırdığımızda vurgulanması gereken en önemli husus, Cumhurbaşkanının görev süresiyle bir kişinin kaç kez seçilebileceğini düzenleyen hükmün hiçbir değişikliğe uğramamasıdır. Daha açık ifade edecek olursam, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilme yönteminin kabul edildiği 2007 Anayasa değişikliğinin 101. maddesinin 2. fıkrasıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan 2017 tarihli 6771 sayılı Kanunun kabul ettiği 101. maddenin 2. fıkrası, noktası ve virgülü dâhil olmak üzere birbirinin aynı, yani karbon kopyasıdır. Bu hüküm şöyledir: Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Yenileme kararının Cumhurbaşkanı tarafından alınması, ikinci dönemindeki bir Cumhurbaşkanına üçüncü bir defa daha aday olma yolunu açmayacaktır. 2. fıkranın bu biçimde düzenlenmesi doğaldır.
CUMHURBAŞKANININ HALK TARAFINDAN SEÇİMİ, İLK KEZ NE ZAMAN GERÇEKLEŞTİ? 367 krizinin ardından 22 Temmuz 2007 seçimlerini takiben kurulan TBMM, 28 Ağustos 2007’de Sayın Abdullah Gül’ü 11. Cumhurbaşkanı olarak seçmiştir. Bu seçimin TBMM tarafından yapılmasının nedeni, 5678 sayılı Kanunun halkoylaması işleminin henüz gerçekleşmemiş olmasıdır. Yukarıda belirttiğim gibi bu Kanunun halkoylaması, 21 Ekim 2007’de gerçekleşmiş ve kanun, halkoylaması sonuçlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla yürürlüğe girmiştir. Böylece halk, Cumhurbaşkanını seçme yetkisini ilk kez 12. Cumhurbaşkanının seçiminde kullanmıştır. 10 Ağustos 2014’te gerçekleşen halkoylamasıyla Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı, R. T. Erdoğan olmuştur.[7] R. T. Erdoğan, bu halkoylamasının resmî sonuçlarının açıklanmasının ardından 28 Ağustos 2014’te TBMM huzurunda yemin ederek 12. Cumhurbaşkanı sıfatıyla göreve başlamıştır. 24 Haziran 2018’de TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimi aynı anda yapılmış; bu seçimde R. T. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamına ikinci kez seçilmiştir. Böylece Anayasanın 2007’de kabul edilen, 2017 değişikliğiyle de aynen korunan iki kez seçilme kuralı, Erdoğan yönünden tamamlanmıştır. Anayasanın şu anda yürürlükte olan 101. maddesinin 2. fıkrasını okuyan ve okuduğu bu hükmü anlayarak yakın geçmişi sağlıklı olarak hatırlayabilen herkes, R. T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına iki kez seçilme kuralını tamamlamış bir siyasi aktör olduğunda en ufak bir kuşku dahi duymayacaktır. ÜÇÜNCÜ BİR KEZ DAHA ADAY OLMAK İMKÂNSIZ MI? Anayasamızın 101. maddesinin hâlen yürürlükte olan 2. fıkrası, Cumhurbaşkanının iki kez seçilebileceği kuralına yer verdiği hâlde, 21 Ocak 2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanunla değişik 116. madde, bu kurala ilişkin bir istisnayı düzenlemektedir. Bu madde şöyledir: Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu hâlde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi hâlinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir. Seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verilen Meclisin ve Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri, yeni Meclisin ve Cumhurbaşkanının göreve başlamasına kadar devam eder. Bu şekilde seçilen Meclis ve Cumhurbaşkanının görev süreleri de beş yıldır. Görüldüğü gibi madde, yasama yetkisini kullanan TBMM ile yürütme yetkisi ve görevine sahip olan Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisini tanımıştır. TBMM’nin seçimleri yenileme yetkisini kullanabilmesi için üye tamsayısının beşte üçü, yani 360 milletvekilinin yenileme yönünde irade beyan etmesi gerekir. Bu yönde bir irade ortaya konduğunda ise TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri birlikte yapılmak zorundadır. Maddenin 3. fıkrası, TBMM’nin seçimleri yenileme yetkisini Cumhurbaşkanının ikinci döneminde alması hâlinde ikinci dönemini sürdürmekte olan Cumhurbaşkanı için üçüncü bir kez daha aday olma yolunu açmaktadır. Çünkü Meclisin yenileme kararıyla birlikte sadece TBMM’nin değil, Cumhurbaşkanının seçimleri de yenileneceğinden ikinci ve son döneminde olan Cumhurbaşkanının görev süresi kısalacaktır. Bu nedenle Anayasa koyucu, TBMM’nin yenileme iradesinin ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanı yönünden bu sonucu doğurmaması için üçüncü bir kez daha adaylığa imkân tanımıştır. Böylece 3. fıkra, Cumhurbaşkanına muhalif bir meclis çoğunluğunun seçimleri yenileme yetkisini kötü niyetle kullanmasını önlemektedir. Buna karşılık 116. maddenin Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisini tanıyan 2. fıkrası, Cumhurbaşkanı tarafından alınacak yenileme kararını takiben sadece TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin birlikte yapılacağı hükmüne yer vermektedir. Diğer bir deyişle, yenileme kararının Cumhurbaşkanı tarafından alınması, ikinci dönemindeki bir Cumhurbaşkanına üçüncü bir defa daha aday olma yolunu açmayacaktır. 2. fıkranın bu biçimde düzenlenmesi doğaldır. Aksi hâlde Cumhurbaşkanı yenileme yetkisini ikinci döneminin sonunda sadece kendisi için üçüncü bir defa daha aday olma yolunu açmak amacıyla kullanabilecektir. Bu ise 101. maddenin 2. fıkrasındaki açık hükümle bağdaşmayacaktır. Sözün kısası, ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanının seçimleri yenileme kararı vermesi, sadece iki sonuç yaratmaktadır:
  1. Kendisinin görev süresi kısalacaktır.
  2. TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri birlikte yapılacak, ama yenileme kararı veren ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanı üçüncü bir kez daha aday olamayacaktır.
Bu değerlendirmemin 31 Ağustos 2021’de PolitikYol’da yayınlanan yazımda aynen mevcut olduğunu, hâliyle konjonktürel bir nitelik taşımadığını vurgulamak isterim.
Erdoğan 14 Mayıs 2023 seçimleri için üçüncü bir kez daha aday olursa ve bu adaylık Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylanırsa gelecek kuşaklar, 14 Mayıs seçimlerinin ne tür bir hukukî ve siyasî atmosferde yapıldığını görebileceklerdir.
SONUÇ Anayasanın 101. maddesinin 2. fıkrası, tereddüde yer bırakmayan bir açıklıkla bir kişi için sadece iki kez Cumhurbaşkanı olmaya imkân tanımaktadır. Seçimlerin yenilenmesine ilişkin 116. madde ise yenileme yetkisi Cumhurbaşkanı tarafından kullanıldığı takdirde ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanına üçüncü bir kez daha aday olma yolunu açmamaktadır. İkinci döneminde olan Sayın Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, seçimleri yenileme kararı vermiş ve bu karar 10 Mart 2023 tarihli Resmi Gazete’nin birinci mükerrer sayısında yayımlanmıştır. Böylece Sayın Erdoğan, 14 Mayıs 2023’te yapılacak seçimlerde aday olamayacağı gerçeğini de kabul etmiştir. Buna rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin TBMM gruplarında 16 Mart 2023’te R. T. Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı adayı olarak belirleyen kararları, açıkça Anayasaya aykırıdır. Keza Büyük Birlik Partisi’nin aynı yöndeki kararı da Anayasaya aykırılık oluşturmaktadır. Sözün kısası, Anayasa hükümleri böylesine sarih olduğu ve konu kamuoyunda yeterince tartışıldığı hâlde AKP, MHP ve BBP’nin aldığı kararlar, Anayasaya karşı açık bir meydan okumadır. Oysa bu partilerin milletvekilleri göreve başlarlarken Anayasanın 81. maddesi gereğince hukukun üstünlüğüne bağlı kalacakları ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacakları yönünde ant içmişlerdir. Öte yandan Anayasanın üstünlüğünü düzenleyen 11. madde, ilk fıkrasında Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. hükmüne yer vermektedir. Bu hüküm, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde R. T. Erdoğan’ın aday olacağını karara bağlayan AKP, MHP ve BBP üyeleri bakımından da bağlayıcıdır. Okuyucular, 31 Ağustos 2021’de yazdığım yazıda mevcut olan, sonraki tarihlerde katıldığım kamuya açık toplantılarda ve TV programlarında tekrarladığım bu görüşleri bir kez daha neden yazdığımı düşünebilirler. Bu yazıyı, kendimi tekrar etmek pahasına tarihe bir not düşmek ve gelecek kuşaklara bir belge bırakmak için yazdım. Eğer R. T. Erdoğan 14 Mayıs 2023 seçimleri için üçüncü bir kez daha aday olursa ve bu adaylık Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylanırsa gelecek kuşaklar, 14 Mayıs seçimlerinin ne tür bir hukukî ve siyasî atmosferde yapıldığını görebileceklerdir. Böylece 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinin çoğulcu demokrasiye geçişin simgesi olarak tarihe geçmesinin aksine 14 Mayıs 2023 seçimleri, Cumhur İttifakı ile karşısındaki diğer ittifaklar arasında eşit olmayan, hukuk dışılığın hüküm sürdüğü seçimler biçiminde tarihe geçecektir. Şüphesiz 14 Mayıs 2023 seçimlerinin sonuçları da aynı ölçüde tarihî bir öneme sahip olacaktır. [1] Serap Yazıcı, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Seçimlerin Yenilenmesi, Muhtemel Sorunlar ve Belirsizlikler – I”, Politikyol, 31 Ağustos 2021, erişim tarihi: 17 Mart 2023, https://www.politikyol.com/cumhurbaskanligi-hukumet-sistemi-secimlerin-yenilenmesi-muhtemel-sorunlar-ve-belirsizlikler-1/ [2] AK Parti, Cumhurbaşkanlığı Adaylığı İçin Grup Kararı Aldı, Habertürk, 16 Mart 2023, erişim tarihi: 18 Mart 2023, https://www.haberturk.com/son-dakika-haberi-ak-parti-cumhurbaskanligi-adayligi-icin-grup-karari-aldi-3574112 [3] AK Parti, Cumhurbaşkanlığı Adaylığı İçin Grup Kararı Aldı, Habertürk, 16 Mart 2023, erişim tarihi: 18 Mart 2023, https://www.haberturk.com/son-dakika-haberi-ak-parti-cumhurbaskanligi-adayligi-icin-grup-karari-aldi-3574112 [4] “BBP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan Oldu”, Gazete Duvar, 17 Mart 2023, erişim tarihi: 18 Mart 2023, https://www.gazeteduvar.com.tr/bbpnin-cumhurbaskani-adayi-erdogan-oldu-haber-1608787 [5] Ayrıntılar için bakınız Serap Yazıcı, “Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Tecrübesi”, Ankara Enstitüsü ve CATS NETWORK Centre for Applied Turkey Studies, s. 11-13. [6] Daha ayrıntılı bir karşılaştırma için bakınız Serap Yazıcı, “2017 Anayasa Değişikliği: Türkiye’de Başkanlık Sistemine Geçiş”, Prof. Dr. Nami Çağan Anısına Armağan, Atılım Üniversitesi Yayınları, Ankara 2020, s. 792-793. [7] Burada kullandığım “hâlk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı” ifadesine 7 Kasım 1982 hâlkoylaması nedeniyle itiraz edenler olabilir. Hatırlanacağı gibi, 1982 Anayasasının geçici 1. maddesi gereğince 7 Kasım 1982 hâlkoylamasında seçmenler, tek bir oy pusulası kullanarak 1982 Anayasasına ve Orgeneral Evren’in Cumhurbaşkanlığına rakipsiz adaylığına aynı anda evet veya hayır demişlerdir. Böylece Evren, hâlkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. Dolayısıyla yukarıda kullandığım “ilk kez” ifadesi, Evren’in Cumhurbaşkanlığına seçimi hariç olmak üzere şeklinde anlaşılmalıdır.