Üç gün, üç kriz

Abone Ol
Ağustos’un ilk üç gününde alevlenen bu üç kriz, dünyanın Ukrayna Savaşı sonrası çok daha istikrarsız ve uluslararası hukukun alenen hiçe sayıldığı bir dönemde olduğumuzun bir göstergesi.

Loading...

Ağustos 2022’nin ilk üç günü, üç eski çatışma ve/veya askeri krizin yeniden patlak verdiği günler oldu. 1 Ağustos, Kosova… 2 Ağustos, Tayvan Körfezi… 3 Ağustos, Karabağ… Tek tek bakalım; dünyanın bu üç ayrı köşesinde, nerede ne neden oldu? 1 Ağustos gecesi, Kosova’da “araba plakaları” üzerinden alevlenen gerilim, Sırp azınlık tarafında silahların ateşlenmesine neden olacak denli tırmandı. Kosova genelinde, aynı plakaların kullanılmaya başlanması uygulaması idi 23 yıl öncesinde kalan bu savaşın rüzgârlarını bir gecede yeniden estiren. Kosova’da hükümet, araba plakalarına yönelik uygulamayı şimdilik rafa kaldırdı; ama elbette ki, Sırplarla Arnavutlar arasındaki gerilimin ortadan kalktığını söyleyemeyiz. Ancak Ağustos’un başındaki ikinci gerilim, dünya geneli için Kosova’dakinden daha ciddi ve uzun vadeye yayılma potansiyeli olan bir kriz: Çin-ABD çatışmasını bile tetikleyebilecek yeni bir Tayvan Körfezi Krizi. Bu kriz de 2 Ağustos gecesi, ABD Temsilciler Meclisi’nin Demokrat Partili Başkanı Nancy Pelosi’nin uçağı, Asya-Pasifik gezisi çerçevesinde Tayvan’ı ziyaret etmesitle tetiklendi. Pelosi’nin, bu ziyareti gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği son dakikaya kadar kesinlik kazanmamıştı. Çin, Tayvan’ı topraklarının içerisinde kabul ettiği ve ABD dâhil dünyanın büyük çoğunluğu da, Tayvan’ı resmen egemen bir ülke olarak tanımadığından; Beijing için asıl mesele, bu statükonun sürmesi. “Bir gün”; Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından da telaffuz edilen tarihe göre 2049’a kadar, Tayvan’ın Anakara Çin ile “birleşmesi” bekleniyor. Beijing’in iddiası, Tayvan’ı askeri güç kullanarak, işgal ederek Anakara ile birleştirmeyeceği. ABD’deki kanaat ise, Çin güçlendikçe işgal ihtimalinin de yükseldiği… Tayvan’ın Çin’e karşı haklarının savunulmasındaki başlıca sebep, “demokrasi ile yönetilmesi” olarak gösteriliyor. Ancak Tayvan, “rastgele bir demokrasi” değil. Bilgisayar, yapay zeka, otomotiv endüstrisi gibi başta çip kullanılan-ama genelde de günümüz yüksek teknolojisinin hemen her alanında kilit rol oynayan “semiconductor”, yani “yarı iletkenlerin” üretiminde dünyanın önde gelen üç gücünden biri. ABD, Güney Kore ile beraber… Her ne kadar, ABD ve Çin’in “dünyanın bir numarası” olma çekişmesinde Tayvan giderek önemli rol oynasa da, Joe Biden yönetimi; Pelosi’nin bu ziyaretini onaylamıyordu. Biden, kendisine bir şey olsa teamüllere göre Başkan Yardımcısı Kamala Haris’ten sonra, “ABD Başkanı” görevini yürütme sırasındaki ikinci kişi olan Pelosi’ye, açıkça “gitme” diyemezdi. Fakat bu durum, “Pentagon’un bu ziyaretin doğru olmadığını düşündüğünü” bizzat Pelosi’ye söylesi ve kamuoyuna açıklamasına engel olmadı. Pelosi de, Beyaz Saray’ın Tayvan ziyaretine soğuk tavrına, son dakikaya kadar gidişini resmen açıklamayarak karşılık verdi: ama bildiğini de okudu.
Çin ve ABD arasındaki “Dördüncü Tayvan Körfezi Krizi”, Pelosi’nin ziyaretinin sonlanmasından sonra da sürüp gidecek gibi gözüküyor. Pelosi’nin ziyareti öncesi son derece sert tehditler savuran Beijing’in, “kağıttan kaplan” gibi gözükmemesi için bir şekilde bu tehditlerinin arkasında durması gerekiyordu.
82 yaşındaki Pelosi, Temsilciler Meclisi’nin 2019’dan beri başkanı. Önceki dönemleriyle beraber, bu görevi toplamda 7 yıl yürütmüş; 1987’den beri, Kaliforniya’yı temsil eden Kongre üyelerinden. Pelosi, Kasım 2022’deki ara seçimlerden sonra, görevini bırakmak zorunda kalacak: hem yaşı, hem de Demokratların, Temsilciler Meclisi’nde ciddi biçimde güç kaybetmesi çok muhtemel olduğundan… Kariyerinin başında Beijing’de Tiannanmen Meydanı’daki göstericileri savunmuş ve Çin’e hep şahin yaklaşmış bir siyasetçi olarak da, “sahne ışıklarından” tribünlere selam çakarak, tarihe geçerek ayrılmak istiyordu. Bunu da başardı. 1997’de dönemin Cumhuriyetçiler’den Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich’ten sonra, Tayvan’ı ziyaret eden ikinci en yüksek seviyedeki ABD temsilcisi oldu. Dahası Gingrich, Tayvan’da 3 saat kalmıştı; Pelosi ise, neredeyse 1 gün. Çin ve ABD arasındaki “Dördüncü Tayvan Körfezi Krizi”, Pelosi’nin ziyaretinin sonlanmasından sonra da sürüp gidecek gibi gözüküyor. Pelosi’nin ziyareti öncesi son derece sert tehditler savuran Beijing’in, “kağıttan kaplan” gibi gözükmemesi için bir şekilde bu tehditlerinin arkasında durması gerekiyordu. Beijing’in atabileceği en ağır adım, Anakara Çin’in çok yakınlarındaki, Tayvan’ın parçası olan Kinmen ve Wuqui Adaları’nı işgal etmek olurdu. Bu yapılmadı; Gingrich’in ziyareti ertesindeki krizde olduğu gibi, Tayvan’ın çevresindeki askeri müdahalelerini ve varlığını arttırdı.
Bu kadar hızla, bu kadar kısa zamanda üç önemli kriz alevleniyorsa; Türkiye için de, dış politikanın hiç olmadığı kadar önem kazandığı bir zamandayız. Türkiye’de muhalefet de, dış politikayı bu nedenle iç siyaset kadar önemsemek durumunda…
Dahası, ABD ile arka planda olan diyaloğundaki en önemli iletişim kanalları olan, askeri ve küresel iklim krizi alanındaki temasları askıya aldı. Dördüncü Tayvan Körfezi Krizi, hakikaten de bir “dünya savaşına” neden olabilecek çok ciddi bir dönüm noktası. ABD ve Çin; dünyanın ,ki önde gelen gücü olarak beraber yaşamanın bir yolunu bulmak zorundalar. Ama bulabilecekler mi? 3 Ağustos’ta, Azerbaycan’ın Karabağ’daki noktalara “İntikam Operasyonu” çerçevesinde harekat  düzenlenmesiyle, eski bir kriz de yeniden hareketlendi. Ağustos’un ilk üç gününde alevlenen bu üç kriz, dünyanın Ukrayna Savaşı sonrası çok daha istikrarsız ve uluslararası hukukun alenen hiçe sayıldığı bir dönemde olduğumuzun bir göstergesi. Yine Ukrayna Savaşı’nın etkisiyle, enerji ve gıda konusunda da çok daha krizli ve ekonominin dünya genelinde çok daha konuşulacağı bir sonbahar-kışa gidiyoruz. Ve bu kadar hızla, bu kadar kısa zamanda üç önemli kriz alevleniyorsa; Türkiye için de, dış politikanın hiç olmadığı kadar önem kazandığı bir zamandayız. Türkiye’de muhalefet de, dış politikayı bu nedenle iç siyaset kadar önemsemek durumunda…