Türkiye’nin yumuşak karnı: Cari açık

Abone Ol
Taşıma suyu ile değirmen dönmeyeceğine göre cari açığın önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisi üzerindeki en önemli risk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Riskin etkileri toplumun tüm fertlerine yansımadan, hatadan bir an önce dönülmesinde fayda var.

Loading...

Geçtiğimiz günlerde Türkiye ekonomisine ilişkin dış ticaret istatistikleri yayınlandı. İstatistikler, Türkiye’de cari açığın artmaya devam ettiğini gösteriyor. 2022 yılının ilk sekiz ayında 73.4 milyar $, son bir yılda ise 89.8 milyar $ açık vermişiz. Şekilden de görülebileceği gibi cari açık 2021 yılının eylül ayından bu yana artış trendinde. Peki cari açığın artması bizi neden endişelendirsin? CARİ AÇIK DÖVİZ ÇIKIŞI ANLAMINA GELİR Cari denge basitleştirilmiş haliyle bir ülkenin toplam ihracatı ile ithalatı arasındaki farktır. İhracat ülkeye döviz kazandırırken ithalat ülkeden döviz çıkmasına neden olur. Cari açık vermek demek, ülkeden çıkan dövizin ülkeye giren dövizden fazla olması demektir. Bu durumda 89.8 milyar $’lık cari açık, Türkiye’den yurtdışına son bir yılda ihracat yoluyla giren döviz miktarından 89.8 milyar $ daha fazla döviz çıktığı anlamına gelmektedir. Peki Türkiye bu ilave 89.8 milyar $’ı nereden buldu da yurtdışına gönderdi? CARİ AÇIĞI NASIL FİNANSE ETTİK? Türkiye’de mevcut olan dövizin birkaç temel kaynağı vardır. Bunlardan ilki geçmiş cari dengedir. Eğer geçmiş yıllardaki ihracat değeri yine geçmiş yıllardaki ithalat değerinden fazla olmuş olsaydı, arada kalan fark bu 89.8 milyar $’ın kaynağı olabilirdi. Ancak geçmiş yıllara ilişkin verilere göz attığımızda Türkiye’nin sürekli olarak cari açık verdiğini görüyoruz. Demek ki bu ilave 89.8 milyar $’ın kaynağı cari fazla değil. İkinci kaynak, bazı yabancıların varlık edinme ve bu yolla para kazanma amacıyla Türkiye’ye getirdiği paralar olabilir ki bunu finans hesabı aracılığı ile takip ediyoruz. Örneğin bir Amerikan vatandaşı sahip olduğu 2 milyar $’ını Türkiye’ye getirip faize yatırmış veya hisse senedi satın almış olabilir. Ya da bir Alman vatandaşı gelip Türkiye’den bir ev satın almış olabilir. Bu şekilde Türkiye’ye son bir yılda giren dövizin toplamı yaklaşık 16.8 milyar $’dır. Demek ki Türkiye’nin harcamış olduğu 89.8 milyar $’ın 16.8 milyar dolarlık kısmı, yabancıların Türkiye’ye getirdiği paralardan karşılanmış. Geriye 73 milyar $ kalıyor. Acaba bu geri kalan kısmın kaynağı ne?
Türkiye Ekonomi Modeli sonrasında ülkede reel faiz oranı negatif düzeyde. Bu durum sermaye girişinin önündeki en büyük engel. Siyasi istikrarsızlıkla birleştiğinde yabancı sermaye girişinin katkısının düşük olma ihtimali yüksek.
Üçüncü kaynak Türkiye’de yaşayan insanların ceplerinde veya bankalarda tuttukları döviz olabilir. Cepte nakit olarak tutulan miktarın dikkate alınmayacak kadar küçük bir miktar olduğunu kabul edelim, ki gerçekten de öyledir. Sadece bankalardaki yabancı para cinsinden açılan vadeli mevduatlara bakalım. Bu mevduatların geçen yıldan bu yıla yaklaşık 25.3 milyar $ azaldığını bankacılık verileri aracılığıyla görebiliyoruz. Demek ki geri kalan 73 milyar $’lık kısmın 25.3 milyar $’lık kısmı Türkiye’de yaşayan insanların bankalardaki hesaplarından bozdurdukları dövizler olabilir. Bu olasılık her ne kadar kulağa makul gelse de bozulan paraların bir kısmının kur korumalı mevduata gittiğini biliyoruz. Ama bir an için paraların kur korumalı mevduata gitmediğini ve ithalat giderlerini karşılamakta kullanıldığını kabul edelim. 73 milyar $’ın 25.3 milyar $’lık kısmının bankalardaki mevduat hesaplarından karşılandığını kabul etsek bile geriye halen kaynağını aradığımız 47.7 milyar $ kalıyor. NET HATA VE NOKSAN HESABI OLAĞANDIŞI BİR ŞEKİLDE FAZLA VERİYOR Dördüncü kaynak, ülkeye giren ancak nereden ve nasıl girdiği tespit edilemeyen paralar olabilir. Bu paraların izlendiği hesap net hata ve noksan hesabı. Bu hesap incelendiğinde Türkiye’de son on iki ayda 21.3 milyar $’lık bir döviz girişinin olduğunu görüyoruz. Bu değer son yılların en yüksek değeri. Bu değerin enteresan yüksekliğini bir kenara bırakalım ve etkisine bakalım. 47.7 milyar $’lık kısmın 21.3 milyar $’ını net hata ve noksan aracılığıyla finanse ettiğimizi kabul ettiğimizde geriye halen cevabını aradığımız 26.4 milyar $ kalıyor. MERKEZ BANKASI REZERVLERİ TÜKENİYOR Bu kaynakların dışında geriye kalan tek önemli kaynak, merkez bankasının rezervleri. Merkez bankasının arka kapı politikası ile döviz alım-satımı gerçekleştirdiğini biliyoruz. Bu alım-satım, merkez bankasının rezervlerinin en önemli belirleyicisi. Rezervlerdeki azalışlar cari açığın geri kalan kısmının merkez bankası rezervlerince karşılandığına işaret ediyor. 89.8 milyar $’lık cari açığın nasıl karşılandığını tespit ettik. Varlık edinme sebebiyle ülkeye giren yabancı sermaye, yerleşiklerin bankalardaki hesaplarından bozdurdukları dövizler, ülkeye giren ancak nereden ve nasıl girdiği tespit edilemeyen paralar ve merkez bankasının kasasından arka kapı yoluyla satılan dövizler. Cari açığın artmaya devam ettiği bir dönemde, açığı bu kaynaklar ile finanse etmeye devam edebilir miyiz? TAŞIMA SUYU İLE DEĞİRMEN DÖNMEZ Uygulamaya konan Türkiye Ekonomi Modeli sonrasında ülkede reel faiz oranı negatif düzeyde. Bu durum sermaye girişinin önündeki en büyük engel. Siyasi istikrarsızlıkla birleştiğinde yabancı sermaye girişinin katkısının düşük olma ihtimali yüksek. Yerleşiklerin bankalardaki hesaplarından döviz bozdurmaya devam edip etmeyecekleri hususu ise ekonomiye olan güvene ve kur korumalı mevduatın seyrine bağlı. Bu taraf da ciddi şekilde belirsizliğini koruyor. Net hata ve noksan hesabı doğası itibariyle sıfır etrafında dalgalanmakta. Bu değerin sihirli eller değmezse önümüzdeki günlerde düşüşe geçmesi olası. Geriye kaldı merkez bankası rezervleri. Net rezervlerin, swaplar düşüldükten sonra zaten negatifte olduğunu biliyoruz. Taşıma suyu ile değirmen dönmeyeceğine göre cari açığın önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisi üzerindeki en önemli risk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Riskin etkileri toplumun tüm fertlerine yansımadan, hatadan bir an önce dönülmesinde fayda var. Aksi halde gençlerimizin yılları göz göre göre heba olacak.