Türkiye’deki enflasyon kâr enflasyonu mu?

Abone Ol
Petrol, emtia ve döviz kurunun arttığı dönemlerde fiyatların yükseldiği, bu değişkenlerin fiyatları geri geldiğinde ise ürün fiyatlarının geri gelmediği, yukarıda bir yerlerde kaldığı iddia edilmektedir. Bu durumda firmaların kâr oranları yükselir. Acaba Türkiye’de firmaların kâr oranları ifade edildiği gibi gerçekten yükseldi mi? Bir süredir dünyada yaşanan enflasyonun kaynağının kârlarda meydana gelen artış olduğu üzerine açıklamalara rastlamaktayız. Bu açıklamaların ekonomi alanında üst düzey yetkililerden gelmesi, konunun gündemde hızla yer bulmasına neden oldu. Türkiye’deki iktisatçıların da bu konu üzerine açıklamalarda bulunmaya başlaması, bizim de birkaç kelam etmemize vesile oldu. FİYATLAR NASIL BELİRLENİYOR? Kâr enflasyonunu anlamak için öncelikle fiyatların nasıl belirlendiğini anlamak gerek. Fiyatlar, basitçe ortalama maliyetlerin üzerine belirli bir oranda kâr eklenerek bulunur. Örneğin üretilen bir ürünün bir birimi başına düşen maliyet -yani ortalama maliyet- 100 lira ve firmanın kâr oranı %10 olduğunda, ürünün satış fiyatı 110 lira olarak hesaplanır.[1] Böyle bir denklemde fiyatların artmasına neden olabilecek iki husus vardır. Birincisi, firmanın ortalama maliyetlerinin, ikincisi ise firmanın belirlediği kâr oranının artmasıdır. Ücretlerdeki, hammadde fiyatlarındaki, enerji girdi fiyatlarındaki veya döviz kurundaki artışlar ortalama maliyeti artıran ana faktörlerdir. Şimdi bir an için ekonomide tüm bu girdilerin fiyatlarının sabit kaldığını, yani ortalama maliyetlerinin değişmediğini kabul edelim. Böyle bir durumda fiyatların artışının gerisinde tek bir etken kalır: Kâr oranının artması. Firma eğer kâr oranını %10’dan %15’e çıkarırsa, örneğimizdeki malın satış fiyatı 115 liraya yükselir.[2] Bu durumda yaşanan enflasyon, kâr enflasyonu olur. KÂR ENFLASYONU İLE İLGİLİ BİRKAÇ SORU Peki bugüne kadar kâr oranlarında önemli bir değişiklik yapmayan firmaların yakın dönemde hep birlikte kâr oranlarını yükseltme arzusunda veya eğiliminde olmaları nasıl açıklanabilir? Madem firmalar kâr oranlarını artırabilme kabiliyetlerine sahipti, neden bugüne kadar daha düşük kâr oranı ile üretim yapmayı sürdürdüler? Yoksa kâr enflasyonu ile ilgili söylenenler sadece safsatadan da mı ibaret? Enflasyonun asıl kaynağı kâr oranında yaşanan artış değil de ortalama maliyetlerde yaşanan artış mı? Kâr enflasyonu ile ilgili yapılan açıklamalar incelendiğinde kâr enflasyonunun kaynağının fiyat yapışkanlığı olduğu görülmektedir. Şöyle ki petrol ve emtia fiyatlarında meydana artış sonrasında fiyatların hızla yukarı arttığı, girdilerin fiyatları geri çekildiğinde ise ürünlerin fiyatlarının geri çekilmediği belirtilmektedir. TÜRKİYE’DE KÂR ORANLARI YÜKSELDİ Mİ? Benzer eleştiriler Türkiye ekonomisi için de mevcut. Petrol fiyatlarının, emtia fiyatlarının ve döviz kurunun arttığı dönemlerde fiyatların hızla yükseldiği, bu değişkenlerin fiyatları geri geldiğinde ise ürün fiyatlarının geri gelmediği, yukarıda bir yerlerde sabit kaldığı iddia edilmektedir. Böyle bir durumda firmaların kâr oranlarının gerçekten de yükselmesi gerekir. Acaba Türkiye’de firmaların kâr oranları ifade edildiği gibi gerçekten yükseldi mi?
Kâr oranı endeksi bize Türkiye’de firmaların kâr oranlarının 2011 yılından sonra düşüş trendinde olduğunu ve düşüşün oldukça hızlı olduğunu gösteriyor. Yani iddia edilenin aksine azalış trendinde...
Bu soruya cevap verebilmek için yukarıda ifade ettiğimiz fiyat denklemini kullanarak kâr oranını hesaplamaya çalıştım. Kâr oranının hesaplanmasında kullandığım değişkenleri ve yöntemi incelemek isteyenler dipnota göz atabilir.[3] Denklemden elde ettiğim kâr oranı endeksi aşağıdaki grafikte yer almakta. Kâr oranı endeksi bize Türkiye’de firmaların kâr oranlarının 2011 yılından sonra düşüş trendinde olduğunu, irrasyonel faiz politikasının başlaması ile birlikte 2021 yılının sonlarında hızlı bir artış yaşadığını, 2022 temmuz ve 2023 ocak dönemlerinde ise düşmeye devam ettiğini ve düşüşün oldukça hızlı olduğunu gösteriyor. Yani kâr oranları iddia edildiği gibi artış trendinde değil, aksine azalış trendinde. Türkiye’de kâr enflasyonu eleştirisinin yaygınlaştığı dönem aslında tam da kurun sıçrama yapıp sonra önemli ölçüde düşüş yaşadığı 2021 eylül – 2022 temmuz dönemine denk geliyor. Bu dönem yukarıdaki grafikte kırmızı ile gösterilen bölge. Bu dönemde gerçekten de Türkiye’de kâr oranları hızlı bir şekilde artış göstermiş. Ancak ilerleyen dönemde kâr oranlarının hızla azalış gösterdiğini de gözlemlemek gerek. O nedenle yorumları tek bir dönemdeki gelişmelerle kısıtlamamanın önemli olduğunun altını çizmeliyiz. TÜRKİYE’DE ORTALAMA MALİYETLER FİYATLARDAN HIZLI ARTIYOR Kâr oranının Türkiye’de azalış trendinde olması, fiyatların bir diğer belirleyicisi olan ortalama maliyetlerin artış trendinde olması gerektiğine işaret etmekte. Aşağıda yer alan grafik Türkiye’de ortalama maliyetlerin seyrini veriyor. Grafikte ayrıca fiyatların seyri de yer almakta. Türkiye’de ortalama maliyetlerin, fiyatlardan daha hızlı arttığını görmek mümkün. Yani firmalar fiyatlarını, maliyetlerdeki artıştan daha düşük oranda artırıyor. Bir diğer ifade ile firmalar kârdan taviz veriyor ve bu nedenle iki değişken aradaki fark giderek daralıyor. Bu durum Türkiye’de kâr enflasyonu lehine görüşlere çok dikkatli yaklaşmamız gerektiğine işaret ediyor.   AVRUPA’DAKİ ENFLASYONUN KAYNAĞI KÂRLARDA YAŞANAN ARTIŞLAR OLABİLİR Kâr enflasyonu konusu Türkiye’de soru işaretleri içerse de Avrupa’daki durum biraz daha farklı. Bu farklılığın nedeni Avrupa’da ortalama maliyetlerin yataya yakın bir seyir izlemesi, ancak fiyatların artış trendine sahip olmasıdır. Avrupa’da kur ve ücret maliyetleri bizden farklı olarak yatay seyir izliyor. Petrol ve emtia fiyatları ise önce artış, sonrasında ise azalış seyri izledi. Girdi maliyetlerindeki geri dönüşe karşın fiyatlar yüksek düzeye oturdu ve geri dönmedi. Bu durum kâr enflasyonu konusunun gündeme yerleşmesine neden oldu.   TÜRKİYE’DEKİ ENFLASYONU KAYNAĞI KÂR ARTIŞLARI DEĞİL, YANLIŞ POLİTİKALARDIR Avrupa’da fiyatların neden daha yüksek bir düzeye oturduğu bu yazının kapsamı dışında. Ancak şunu unutmamak gerekir ki her ülkenin ve bölgenin kendi ekonomik dinamiği var. Analizlerin bu dinamikler dikkate alınarak gerçekleştirilmesinde de fayda var. Türkiye’deki enflasyonun arkasında açık bir şekilde izlenen yanlış ekonomi politikaları var. Kâr enflasyonu tartışmaları enflasyondaki sorumluluğu ekonomi politikası uygulayıcılarından alıp firmaların sırtına yüklemekte. Oysa ki gerçeği görmek ve yanlışa yanlış diyebilmek gerek. Nasıl ki Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etmemiz gerekiyorsa, başarısızlığın sorumluluğunu da başarısız politikaların uygulayıcılarına teslim etmemiz gerekiyor. Aksi taktirde hem sorunun çözümünü yanlış yerlerde aramaya başlarız, hem de sorumluları sorumluluklarından kurtarmış oluruz. [1] Fiyat = (1 + 0,10) * 100 lira = 110 lira. [2] Fiyat = (1 + 0,15) * 100 lira = 115 lira. [3] İstihdam (N) ve ücret (W) ile ilgili veriler Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) aylık sigortalı istatistikleri bültenlerinden, sanayi üretim endeksi (Y) ve fiyat (P) verileri TÜİK’ten temin edilmiş, seriler ilk aşamada mevsimsellikten arındırılmıştır. İşçi sayıları ile ücretler çarpılarak toplam ücret maliyetleri (TWC) hesaplanmış, ücret maliyeti dışındaki tüm maliyet kalemleri sıfır kabul edilmiştir. Hesaplanan toplam ücret maliyetleri üretim miktarına (Y) bölünerek ortalama maliyet (AC) hesaplanmış, daha sonra bu değer ilk değeri 100 olacak şekilde ortalama maliyet endeksine dönüştürülmüştür. Fiyat endeksi de ilk değeri 200 olacak şekilde yeniden endekslenmiştir. Daha sonra fiyat endeksi ortalama maliyet endeksine bölünmüş, bulunan değerden 1 çıkartılarak kâr payı hesaplanmıştır. Son olarak kâr payı da ilk değeri 100 olacak şekilde endekse dönüştürülmüş, bu sayede kâr payı endeksi hesaplanmıştır. Veri dosyası talep edilmesi durumunda paylaşılabilir (serkan.cicek@mu.edu.tr).