Türkiye siyaseti gençlik politikalarında nerede?

Abone Ol
Erdoğan iktidarı, politik tercih olarak Türkiye gençlerini toplumdan uzaklaştırdı ve bugün bunun neticelerini yurt dışına giden gençlerde görmek mümkün. İktidarın en güçlü adaylarından CHPnin AKPnin bu konudaki krizine karşı çözümünü CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen yazdı.

Loading...

Gençliğimin ilk yıllarını İstiklal Caddesi’nde ve Beyoğlu’nda geçirirken arkadaşlarımla birlikte adım adım kültürümüzün, sokaklarımızın, gittiğimiz kendine özgü yerlerin değiştiğini, değiştirildiğini keşfediyordum. Bir süre sonra şehrin sevdiğimiz her köşesine “bir daha geldiğimizde bulamazsak” diye düşünerek gittiğimizi, sosyalleşme ve güzel zaman geçirme duygusunun yavaş yavaş kendini hüzne bıraktığını hatırlıyorum. Tabii ki daha da önemli dertlerimiz vardı: hukuksuzluklar ve insan hakları ihlalleri almış başını gitmiş, taciz ve kadına şiddet her gün artıyor, sınavlarda şifre skandalı, yoğun bir gelecek kaygısı ve ülkedeki belirsizlik… Yine de bize insan olduğumuzu hatırlatan, “başka ülkede yaşayamam” dedirten güzel anıların bir bir yok ediliyor olması tesadüf değildi. Ülke siyasetinin bütün bu sorunlarla daha sağlıklı başa çıkabilmek için bir an bile uzaklaşmaya izin vermediğini gerçekten de adım adım fark ediyorduk… ve siyasetin değişmesi gerektiğini de. Fakat bu bir nostalji yazısı değil. O günlerde milyonlarca genç Gezi için sokaktayken, birçok yorumcu da aynı bugün olduğu gibi gençleri anlamaya çalışıyordu. Gençleri düşman edinenler de gençlere popülist bir yerden bakanlar, kuşak isimleriyle milyonlarca insanı aynı kefeye koyanlar aynı bugün olduğu gibi o gün de neler olduğunu tam anlamıyla analiz etmekte eksik kalıyordu. Diğer yandan ise gençler, çok güçlü bir şekilde kendi hikayesini yazıyordu. Aynı bugün olduğu gibi. Yıllar içinde Erdoğan, siyasi tercihini farklı olanı yok etmek üzerine kullanmaya devam etti. Ancak bu yok etme çabası, yalnızca yaşam tarzlarına müdahaleyle değil, ekonomik bir savaşla da somutlaştı. Yoksulu daha da yoksul yaparak, orta sınıfı yoksullaştırarak; temel insani ihtiyaçları “lüks”, halktan olanı “elitist” ilan ederek, haksızca elde edilmiş ayrıcalıklar üzerine bir sistem kurarak farklı olanı psikolojik olarak da yok etmeyi hedefledi. Maddi açıdan güçlü olmayanın ayakta kalamadığı, iyi bir eğitim alamadığı, geleceğini planlamaya çalışmaktan hayatını yaşayamadığı bir sistemde mutsuz insanlar ülkesi inşa etmeyi özellikle hedefledi. İşsiz, iş bulabiliyorsa bile güvencesiz, susmak zorunda bırakılan, konuşabiliyorsa bile tedirgin bir nesil yetiştirmek pahasına gücü elinde tutan küçük ayrıcalıklı bir grubu tercih etti. Bugünün gençlik sorunu tam olarak böyle derinleşti: vasata razı etme politikasına karşı insanca yaşamak isteyen milyonlarca genç; Erdoğan’ı da Erdoğan’ın siyaset tarzını da bir daha iktidarda görmek istemiyor. Buna karşılık gençleri masaya davet eden, politikalarını gençlerle kurgulayan, aynı zamanda gençlerin birbirinden farklı hikayelerinin olduğunu görerek çözüm için çalışan muhalefetin artık ülkeyi yönetmesi gerektiğini düşünüyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iki yıldır sürdürdüğü “Hep Birlikte” projesiyle birlikte toplumun farklı kesimlerinden gençlerin sorunları ve bu sorunlara çözüm önerileri tartışıldı. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden KYK borçluları, işsiz gençler, genç avukatlar, genç sağlıkçılar, genç gazeteciler, öğretmenler, lise öğrencileri, üniversite öğrencileri gibi birçok grupla yapılan derinlemesine toplantılarda geniş anlamıyla güvencesizlik sorunu masaya yatırıldı. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen Genç İstihdam Çalıştayı’nda kâğıt toplayıcısı üniversite mezunundan yurt dışına gitmeye hazırlanan genç hekimlere kadar geniş bir yelpazede sorunlar incelendi. Bununla birlikte tamamı gençlerden oluşan çalışma grupları, çözümleri de içeren politika önerilerini hazırlayarak parti yönetimine sundu. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin dört bir yanında gençlik buluşmalarında ve üniversite söyleşilerinde gençlerin önerilerini, eleştirilerini ve sorularını aldı. Çoğu toplantı öncesinde sansür veya bir denetim geleceğini düşünen gençler, karşılarında tam tersine “bizi eleştirin, biz de bu eleştirilerden faydalanalım” diyen bir anlayış gördü. Böylece yalnızca dar anlamda gençlik politikaları değil, olması gerektiği gibi, siyasetin tüm alanlarına dair genç bir bakış açısı Cumhuriyet Halk Partisi’nin odağında olmaya başladı. Bu yöntem aslında Cumhuriyet Halk Partisi’nin toplumun bütün kesimleriyle ve özellikle siyasete dahil olmamakla birlikte siyasetin getirdiği sorunları kendi hayatında tecrübe eden insanlarla teması artıran bakış açısının bir yansıması oldu. Gençlerin hayal kurabildiği bir Türkiye hedefi, böylece demokrasi ve özgürlükler konusunda güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasında, güvenceli istihdam konusunda ise İkinci Yüzyıla Çağrı vizyonunda somutlaşmıştı. Üniversite enflasyonu yerine teknoloji liselerinde meslek eğitimini, tarikat ve cemaat yurtları yerine güvenli devlet yurtlarını, darbe ürünü YÖK yerine bileşenleriyle kendi rektörünü seçen üniversiteleri, 6 yaşındaki çocuğun istismarına göz yumanlara karşı çocuğu ve kadını koruyan İstanbul Sözleşmesi’ni tercih eden, bilimle siyaset arasında köprü kuran ve halkın gündemini siyasetin gündemi haline getiren güçlü bir siyaset Türkiye’yi ikinci yüzyılına hazırlıyor: Her şeyi bildiğini iddia eden, bununla birlikte hukuk sistemini ve ekonomiyi uçuruma sürükleyen tek adama karşı, milyonların ihtiyacına cevap veren; beşli çetenin başını çektiği ayrıcalıklı gruplara karşı halkın ne yaşadığını ve nasıl yaşamak istediğini önceleyen bir siyaset. Gençlere popülist bir şekilde seslenen değil, gençlerle ilmek ilmek örülen bir siyaset.