Loading...
- Kara paraya karşı Türkiye’de yapılan denetim bankalar, altın ve değerli taş tüccarları ve emlakçılar gibi yüksek riskli sektörlerde yeterli değil.
- El Kaide-IŞİD gibi terörist gruplar ve diğer kara para aklayıcılarının yasadışı olarak edindikleri fonları Türk emlak piyasasına aktarmaları, orada “aklanan parayı” ise emlak sektöründen başka sektörlere entegre etmeleri söz konusu.
- İran, Irak, Suriye ve Lübnan'a coğrafi yakınlığı yanında Türkiye'nin sınır kontrolündeki aksamalar FATF’de terör finansmanının Avrupa kapılarında durmadığı endişesi yaratmakta.
- Türkiye'nin "Terörle Mücadele Kanunu"nda yer alan "kitle imha silahlarının finansmanının yaygınlaşmasını önlemek" konusunda da eleştiriler var. Başlığın aksine, kanun kara para aklamaya veya kitle imha silahlarının terörist amaçlarla finanse edilmesine karşı cezalar veya kontrol mekanizmaları içermiyor. Bunun yerine, cumhurbaşkanına sadece terör şüphelilerinin fonlarını ve varlıklarını “yakalanmaları” halinde dondurma hakkı veriyor.
- Türkiye'nin kâr amacı gütmeyen kuruluşlarla olan ilişkisi de FATF'ın eleştiri listesinde. Bir sivil toplum örgütü, dernek veya vakfın yönetim kurulu üyelerine yönelik terör iddialarına ilişkin cezai soruşturmaların varlığı, İçişleri Bakanlığı'na ve hükümet tarafından atanan valilere ilgili kişiyi görevden alma, ilgili derneğin faaliyetlerini felç etme ve onların yerine resmi bir kayyım atama hakkı vermekte.
Bir devletin gri listeye dahil edilmesi, uzmanlar tarafından genellikle daha katı yaptırımların ilk adımı olarak görülüyor. Türkiye söz konusu olduğunda, “gri liste” statüsü AB'ye Türkiye'yi kendi kara para aklama listesine dahil etmesi için baskı yaratıyor.FATF, üyelerine "gri" listedeki ülkelere karşı harekete geçmeleri için doğrudan bir direktif vermiyor. Ancak üye ülkelerin şirketlerinden Türkiye’de yaptıkları risk analizlerinde FATF bilgilerini dikkate almalarını ve gerektiğinde daha fazla önlem almalarını istiyor. Türkiye'nin gri listeye dahil edilmesi, yabancı bankalar ve yatırımcılarla olan ilişkisini zorlamakta. Kara para aklama ve terör finansmanı konusunda “gri listedeki Türkiye” ile ticari ilişkilerini sürdüren devletler, Türk bankalarıyla çalışmanın risklerini göz önünde bulundurarak işlem yapmak zorunda kalıyorlar. Muhabir bankacılık ilişkileri için de benzer zorluklar ek yükümlülükler şeklinde devreye girmekte. Türkiye'nin "gri listesi", gelişmiş durum tespiti denetimleri de gerektirebilir. Daha net ifadeyle, şirketler tedarik zincirlerinin Türkiye ayaklarında "gri" listeye giren başka bir ülkeden de mi geçtiğini kontrol etmekle yükümlü olur. Sürekli bir “yaptırım listesi” kontrolü devreye girer. GRİ LİSTEDEKİ TÜRKİYE’NİN ALMANYA İLE TEDARİK ZİNCİRİ İLİŞKİLERİ TEHLİKEDE 2023'ten itibaren Alman şirketleri, tedarik zincirleri boyunca kara para aklama ile ilgili yasal pozisyonların ihlalinin yanı sıra insan hakları ve çevreye yönelik riskleri tespit etmek ve ortadan kaldırmakla da yükümlü olacak. Türkiye’den şirketlerle iş yaparken gereken risk analizinde Türkiye’nin “gri listede” olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak kararlar alınacak ve gri listede olmak risk algısını yükseltecek. Türk iş ortaklarıyla ticaret yapan Alman şirketler artık özel durum tespiti yükümlülüklerine tabi. Tüm bu ek yükler, Alman şirketlerin Türkiye’deki firmalarla iş yapmasına yönelik iştahlarını düşürecek. Almanya hâlen Türkiye’nin en büyük ihracat pazarları arasında. “Gri listede” olmanın orta vadeli ekonomik sonuçları neler olabilir? Çok yüksek dış finansman ihtiyacına sahip Türkiye ekonomisinde Türk lirasında devam eden düşüş eğilimi, AKP hükümetinin rezerv yakarak TL’yi baskı altında tutma çabası ve %85’e varan çok yüksek enflasyon “gri liste” gerçeği ile birleştiğinde Türkiye’ye olan yabancı yatırım ilgisini düşürecek. Gri listede kalmaya devam eden bir Türkiye ekonomisi tüm bu zorluklarla mücadele etme yönünde elinin giderek zayıflaması gerçeğiyle karşı karşıya. Çünkü yabancı yatırım ve ticaret akışları üzerinde “gri listede” kalmaya devam etmek ek bir caydırıcı etkiye sahip. Uluslararası Para Fonu (IMF) bir çalışmasında FATF'ın gri listesindeki bir ülkenin sermaye girişleri üzerinde büyük ve önemli bir olumsuz etkiyle karşı karşıya olduğunu ispatladı. Çalışmanın sonucuna göre söz konusu ülkeye gelen hem yabancı yatırımlar hem de banka transferleri şeklindeki sermaye akışları, GSMH’nin ortalama %7,6'sı oranında azalmakta ve GSYİH'nın %3'ü oranında doğrudan yabancı yatırımlarda düşüş izlenmekte. FATF tarafından yapılan bir incelemeye göreyse, bankalar gri liste statüsü alınan ülkeye karşı daha fazla riskten kaçınıyor ve bankacılık hizmetlerine erişimi daraltıyor. Bir devletin gri listeye dahil edilmesi, uzmanlar tarafından genellikle daha katı yaptırımların ilk adımı olarak görülüyor. Türkiye söz konusu olduğunda, “gri liste” statüsü AB'ye Türkiye'yi kendi kara para aklama listesine dahil etmesi için baskı yaratıyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü, Türkiye'nin bir sonraki adım olarak Dünya Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın yaptırımlarıyla ve kredi sağlamada zorluklarla karşı karşıya kalabileceği konusunda uyarmakta. FATF'ın gri listesine 2021 sonunda giren, 2022’de de bu kategoriden çıkmayı başaramayan Türkiye için orta vadeli ekonomik riskler çok büyük. Bakan Nebati Türkiye’nin gri listeden kara listeye geçmediği ile övünedursun, gri listeden çıkamayışı sonucunda bugün cari açığın %65-70’i kaynağı belirsiz döviz girişleriyle ancak finanse edilebiliyor. Bu elbette sürdürülebilir bir durum değil. Ülkenin kuruyan döviz kaynakları sonucu Suudi Arabistan’dan Erdoğan’ın Bin Salman ziyareti arkasından TCMB’ye mevduat olarak gelen 5 milyar dolar 800 milyar dolarlık bir ekonomide “önemli” haber olarak yer alıyor. İçler acısı bu hâl, AKP hükümeti tarafından bir “başarı” olarak sunuluyor. Neyse ki önümüzde 2023 seçimleri var. İktidar değişimi ve beraberinde devreye sokulacak gerçek reformlarla kara para ile samimi mücadele, Türkiye’nin gri listeden çıkmasını ve ülkeye yeniden şaibeli değil kaliteli sermaye akışını sağlayacak bir sıçrama olasılığı.