Türkiye İşçiler İçin Dünyada En Kötü 10 Ülkeden Biri

Abone Ol
Küresel İşçi Hakları Endeksi’nde Türkiye işçi haklarının en çok gasp edildiği ilk 10 ülkeden biri. Türkiye’de her 6 çalışandan 1’i, haftalık 60 saat ve üzeri çalışmak zorunda (tüm çalışanların %15.7’si). Bu oran OECD genelinde %4.4

Loading...

AK Parti iktidara geldiğinden beri özgürlükleri havuç-sopa mekanizması olarak kullanan bir tutum sergiledi. Partinin ihtiyacı reform olduğunda özgürlüklerin önü açılırken, güvenlikçi söylemin iktidarın lehine olduğu koşullarda ise özgürlükler adeta aç-kapa tuşuyla geri alındı. İşçi hak ve özgürlükleri de bundan müstesna değil. AK Parti hiçbir zaman emek dostu ve sermayeye eleştirel bir parti hüviyetine bürünmedi. Fakat AB reformları kapsamında 2010’lu yılların başına dek çalışanların hak ve özgürlüklerinde düzelmeler kaydedildi. Ancak 2010’lu yıllarda yaşanan Gezi, 17-25 Aralık gibi olaylarda, güvenlikçi ve otoriter söylemin seçmen desteğini elde etme konusunda refah ve özgürlüğün önüne geçti. İktidar baskıcı olmanın yararını gördükçe tüm alanlarda otoriterleşmeyi derinleştirdi. AK Parti’nin reformlardan geri adım atarak işçi hak ve özgürlüklerini tamamen baskılama yolunu tercih etti. 1 Mayıs ve Taksim’in Önemi 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü (İşçi Bayramı), iktidarın özgürlükleri havuç-sopa mekanizması olarak kullanıp araçsallaştırması konusunda sembolik bir değer taşıyor. Özellikle 34 kişinin hayatını kaybettiği 1 Mayıs 1977 katliamı sonrasında Taksim Meydanı’nında gösteri yapılmasına izin verilmesi konusu iktidardaki değişimi yansıtıyor. AK Parti’nin 2010 referandumuyla birlikte baskıcı vesayet rejimine karşı reformist özgürlükçülüğü savunan söylemi çerçevesinde, 2010 yılında Taksim'de ilk kez izinli 1 Mayıs kutlaması on binlerce kişinin katılımıyla yapılmıştı. 2011 ve 2012 yıllarında da 1 Mayıs, Taksim'de barışçıl bir ortamda kutlandı. 2013’e gelindiğinde Erdoğan artık ustalık dönemi aşamasına geçmiş, İstanbul ve belki de Türkiye’nin sembolü olan Taksim’i dönüştürecek projeleri başlatmıştı. İnşaat çalışmaları bahane edilerek 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması herhangi başka bir makul sebep gösterilmeksizin engellendi. Sivil hakların bastırılması ve kentin en büyük meydanına tepeden inmeci yaklaşımın biriktirdiği enerji, sadece bir ay sonra Gezi protestolarını tetikledi. İktidar Gezi protestolarına sert bir şekilde karşılık verirken, işçi hak ve özgürlüklerini de kapsayan tüm sivil hak ve özgürlükleri baskılama yolunda adeta Pandora’nın kutusunu açtı. 2013’ten bu yana iktidarın ceberrutlaştığına, Türkiye’yi kusurlu demokrasiden seçimli otoriterliğe sürüklediğine şahit olduk. Gelinen noktada Türkiye dünyadaki en baskıcı ülkelerden birine dönüştü. Küresel İşçi Hakları Endeksi ve Türkiye’de İşçi Hakları Küresel İşçi Hakları Endeksi, dünya genelinde her bir ülke için işçi hakları gasplarını, işçi hak ve özgürlükleri mahrumiyetlerini ve iktidar tarafından hukuk devleti ilkesinin çiğnendiği tüm düzenleme, söylem ve eylemleri araştırıyor. 2021 tarihli Küresel İşçi Hakları Endeksi’nde Türkiye işçi haklarının en çok gasp edildiği ilk 10 ülkeden biri haline geldi. Ülkeleri 5 kategoride gruplayan endekse göre, Türkiye işçi haklarının sistematik bir şekilde baskılanıp gasp edildiği en son grupta yer alıyor (hak garantisi olmayan ülkeler). Türkiye’nin yer aldığı “hak garantisi olmayan ülkeler” kategorisinde yer alan ülkelerin çoğu, emek sömürüsüne dayalı ucuz iş gücü ekonomisiyle ayakta kalmaya çalışıyor. Türkiye’de iktidarın izlediği refahsız, vatandaşın alım gücünü düşüren üretim-büyüme stratejisi de Türkiye’yi aynı rotaya sürükledi. Türkiye, işçi haklarının gasp edilmesi konusunda Bangladeş, Mısır, Belarus, Irak, İran, Pakistan gibi ülkelerle birlikte anılır hale gelmiş durumda. Rapora göre Türkiye’nin bu grupta yer almasının nedenleri olarak birkaç gelişme örnek olarak sıralanmış. Türkiye’de mütemadiyen grev, protesto gibi işçi özgürlükleri ve hakları protestolara yönelik polis baskılarıyla acımasızca engelleniyor. Sendika yönetici ve üyelerine yönelik soruşturmalar açılırken, keyfi tutuklama kararları da alınabiliyor. Ayrıca hukuk devletinin aşınması da yargılanmayı tamamen sübjektif ve iktidar yanlısı hale büründürüyor. Son olarak Türkiye’de emek sömürüsünün zirve noktaya ulaştığını da eklemek gerek. Türkiye 60 saat ve üzeri çalışan kişi oranında OECD ülkeleri arasında zirvede. Türkiye’de her 6 çalışandan 1’i, haftalık 60 saat ve üzeri çalışmak zorunda (tüm çalışanların %15.7’si). Bu oran Yunanistan’da %9.6, OECD genelinde %4.4, Polonya’da %3.2, Macaristan’da %0.7 seviyesinde. Özetle, Türkiye’de derinleşen otoriterleşme ve baskının en sert hissedildiği alanlardan belki de birincisi işçi hakları ve özgürlükleri. İktidar bu konuda hiç umut vermezken, iktidar değişimi senaryosunda yeni iktidarı büyük bir hukuk devleti reformu ve sosyal adalet, emek yanlısı politika izleme yükümlülüğü bekliyor olacak.