- Politikaları uygulamaya koyan hükümet kararları anayasal olarak seçilmiş temsilciler tarafından alınır.
- Temsilciler baskının olmadığı adil ve devamlı seçimlerle belirlenir.
- Tüm yetişkinler oy kullanma hakkına sahiptir.
- Tüm yetişkinler seçimlere katılma hakkına sahiptir.
- Vatandaşlar siyasi meselelerde baskı veya cezalandırılma tehdidi altında kalmadan fikirlerini özgürce ifade edebilmelidirler.
- Vatandaşların alternatif bilgi kaynaklarına ulaşımı engellenemez. Alternatif bilgi kaynakları var olmalıdır ve anayasal olarak varlıkları korunmalıdır.
- Vatandaşların siyasi partiler ve çıkar grupları dahil bağımsız organizasyon kurma hakları vardır.
- Seçilmiş yetkililer anayasal yetkilerini seçilmemişlerin kanun dışı baskılarına maruz kalmadan kullanabilmelidir.
- Siyasi sistem başka bir dış siyasi sistem tarafından baskı altında kalmadan kendi kendini demokratik biçimde yönetebilmelidir.
Türkiye gerçekten demokrasiye hazır mı?
Geçmişteki Türkiye de birçok demokratik zaafa sahipti. Asıl imtihanımız bir “yeniden” inşa değil, daha önce hiç var olmamış bir demokratik Türkiye’yi inşa edebilmek olmak zorunda.
Evet iktidar değişince birçok konuda değişim ve rahatlama yaşamamız olası. Ancak şimdi öyle bir çukurdayız ki, kısmi bir düzelme bile insanları rahatlatıp atalete sürükleyebilir. Ve evet, bundan daha iyisini istiyoruz, ama sadece bundan “daha iyisi” demokrasi için yeterli mi?
“Sadece bugünün “daha iyi”sini istemekle yetinemeyiz. Daha çok demokrasiyi değil, “tam demokrasi”yi hedeflememiz gerekiyor. İktidarın değişmesi bir son değil, yeni bir mücadele sürecinin başlangıcı olacak. Daha önce hiç inşa edilememiş olan bir Türkiye’yi oluşturmanın başlangıcı.
Türkiye’de büyük siyasal dönüşümlerin eşiğinde olduğumuzun işaretlerinin gittikçe arttığı bu dönemde artık bir sonraki devrin nasıl şekilleneceği hakkında konuşmalar da artmaya başladı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmaları hız kazanıyor. Kurumların işlevini yeniden kazanacağı demokratik bir sistemin inşasının nasıl gerçekleşeceği hakkında tartışmalar devam ediyor. Tartışmalar halen gelecek dönemin nasıl kurgulanacağını netleştirmiş değil. Ancak toplumun ve muhalefetin değişik aktörlerinin belli meselelerdeki ortak vurguları gayet görünür.
20 yıllık AKP iktidarının ardından ülkedeki demokratik standartlar oldukça geriledi, kurumlar zayıfladı, yolsuzluk ve nepotizmin seviyesi muazzam boyutlara vardı, vatandaşların anayasal haklarını kullanmakta ciddi derecede zorlandığı bir baskı ortamı oluştu, ekonomi çöktü, yoksulluk ve eşitsizlikler arttı. Tüm bunlar ve daha birçok mesele konusunda muhalefetin ve toplumun geniş kesimleri rahatsızlıklarını belirtiyor. Bu da zaten düzeltilmesi gereken meselelerin neler olduğunu gözler önüne seriyor.
Neyin istenmediğini belirlemek isteneni tasarlamaktan daha kolay. Evet, iktidar değişmenin eşiğinde olabilir. Peki iktidarın değişmesi neden arzulanıyor? Daha farklı bir düzen kurgulayabilmek için. Evet, iktidar değişince birçok konuda değişim, iyileşme ve rahatlama yaşamamız da oldukça olası. Ancak şu anda öyle bir çukurdayız ki, kısmi bir düzelme bile şu ana göre insanları rahatlatıp bir atalete sürükleme riskine de sahip. Ve evet, bundan daha iyisini istiyoruz, ama sadece bundan “daha iyisi” demokrasi için yeterli mi? Bundan daha iyisi gelince demokrasi otomatik olarak gelmiş olmuyor. Demokrasi çok büyük sorumluluklar getiren bir sistem. Demokratikleşme ise çok zahmetli bir yol. Bu yazı da bu endişeyi dile getirmek istiyor. Biz gerçekten tam bir demokrasiye hazır mıyız?
Bu soruyu cevaplamak için demokrasinin ne olduğunu da tartışmak gerekiyor. Ve belki de ne olmadığını da… Schmitter ve Karl (1991), Dahl’ın “Poliarşi” kavramına da eklemeler yaparak demokrasi literatüründe çok yaygın biçimde kullanılan bir demokrasi tanımını ortaya koyuyor. Bu genişletilmiş demokrasi tanımına göre demokrasinin 9 tane temel gerekli kritere sahip olması gerekiyor:
Bunlar da ilginizi çekebilir