Loading...
‘Truva Atı’nın hezeyanı
Ali Babacan’ın hayatında DEVA olmasa ne eksilirdi bilemem ama bankadaki mevduatı sürekli yükselirdi mesela, ondan eminim. Aynısı Ahmet Davutoğlu için de geçerli. Sevin sevmeyin, hayatını adadığı üniversitesini kapattılar Davutoğlu’nun.
Neymiş efendim, Mehmet Tezkan’ı her gören gidip yanına “Davutoğlu ile Babacan, ‘Truva Atı’ mı?” diye soruyormuş.
Yani, Tezkan sormuyormuş da halkın sorularına aracılık ediyormuş sadece.
Maşallahı var, demek bizim halk artık çeşitli atıflar yapmadan konuşamaz olmuş.
Seçimden sonra da Tezkan’ın yanına gidip “Direktuvar”ın durumunu falan sorabilirler.
Aslında böyle bir şey olduğu yok tabii, Tezkan kendi söylemek istediklerini esmayı üstüne sıçratmamak için halkın tercümanlığını yaptığı iddiasıyla aktarıyor.
Böylece hem kendinin ne kadar popüler olduğunu ilan ediyor hem de, “arkadaş senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?” diye sorularcak olursa, “ben demedim ki, halk bana söylüyor,” diye geri basacak alanı boş bırakıyor.
Mehmet Tezkan, Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan’ı önemsizleştirmeye çalışırken şu meşhur anket sakızını çiğnemeyi de ihmal etmiyor tabii.
“İkisini vur kafa kafaya yüzde üç etmezler ama kendilerini altılı masanın önemli aktörleri sayıyorlar…”
Bu Tezkan gibi bazı akıl öğreticilerin kibri bilgilerinden fersah fersah ötede olduğu için hadlerini de bilmezler.
İki siyasi lideri yumurta gibi kafa kafaya vurmayı öneriyor, peki sonra ortaya ne çıkıyormuş?
Yüzde üç etmiyorlarmış.
Şimdi ne oldu, Tezkan analiz mi yaptı?
Yooo.
Hatta bu iki parti için diyor ki, “sıkıysa aday olun, CHP ile İYİ’nin sırtına yapışarak siyaset yapmayı, böbürlenmeyi, kabadayılık yapmayın bırakın.”
Sizi bilmem ama ben burada CHP ile İYİ’nin sortuna yapışarak siyaset yapmayı, böbürlenmeyi, kabadayılık yapmayı bırakmayan tek bir kişi görüyorum; Mehmet Tezkan’ın kendisi.
Altılı Masa’nın sükunetle bir arada çalışması Mehmet Tezkan gibilerini öfkelendiriyor.
Siz bakmayın görüntüye, Tezkan gibiler kutuplaştıran siyaset ortamının muteber isimleri.
Kendi mahallesinden karşı cepheye yaylım ateşi atacak, bu esnada ülke uçurumdan yuvarlansa da o mahallesinde pohpohlanacak.
Bereket, Mehmet Tezkan’ın aklına uyan yok da kimse sağduyuyu elden bırakmıyor.
Ali Babacan dese ki, “arkadaş madem bizi istemiyorsunuz, madem oyumuz yok, ben dönüyorum AKP’ye, ne haliniz varsa görün”, bir ay sonraki anketlerde Kararsızlar’ın nasıl koşarak partilerine döndüğüne inanamazsınız.
Ali Babacan’ın DEVA’yı kurmak için hangi teklifleri elinin tersine ittiğini düşünün.
Babacan’ın hayatında DEVA olmasa ne eksilirdi bilemem ama bankadaki mevduatı sürekli yükselirdi mesela, ondan eminim.
Aynısı Ahmet Davutoğlu için de geçerli.
Sevin sevmeyin, hayatını adadığı üniversitesini kapattılar Davutoğlu’nun.
Sadece Gelecek’i kurup korku duvarına ilk büyük çekici vurduğu için onlarca akademisyen ve öğrenci ortada kaldı.
Tezkan hangi bedeli ödemiş muhalefetçilik oynarken?
Hiç.
Sadece liderler de değil, hem alt hem de üst kadrodan çok sayıda insan büyük baskılara rağmen bir mücadele veriyor, sorumluluk alıyor.
Bunları nasıl görmezden gelebilirsiniz?
Serap Yazıcı, o harika Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Modeli metnini yazmasa da Türkiye’nin tarihi boyunca gördüğü en önemli anayasa profesörlerinden biri olarak anılacaktı.
Ama elini taşın altına sokmaktan da imtina etmedi.
Tezkan devam ediyor: “İktidardan kovulunca artık muhalifim demekle muhalif olunmuyor. Önce hesap verecekler. Özeleştiri yapacaklar, özür diyecekler…”
Kimse Mehmet Tezkan’ın hezeyanlarını tatmin etmek mecburiyetinde değil ama özeleştiri dendiğinde aklıma bizatihi Altılı Masa’nın varlığı geliyor.
O masa da her lider iddialarından bir adım geri atarak oturuyor çünkü.
Kılıçdaroğlu ‘helalleşme’ diyor, Saadet Partisi uluslararası sözleşmeler diyerek İstanbul Sözleşmesi’ni de kapsıyor, DEVA ve Gelecek çok önemli eylem planları açıklıyor.
Demokrasi kültürü tuğla tuğla örülüyor.
Kutuplaşan toplum başka bir siyaset dilinin de mümkün olduğunu masaya bakınca görüyor.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu için “kovuldu” demek, alenen yalan söylemektir, berbat bir operasyonun gönüllü neferi olmaktır.
Bu gidişi sorun etmeselerdi ikisi de şu an ayrı saraylarda yaşıyorlardı.
Gözümüzün önünde oldu her şey.
Davutoğlu “düşük profil olmayı kabul ederim,” deseydi bugün Tezkan’ın hayal dahi edemeyeceği koltukları işgal ediyor, Şehir Üniversitesi’ne kaynak akıyordu.
Ali Babacan isteseydi hâlâ milyar dolarları yönetiyordu.
Davutoğlu ile Babacan’ın Altılı Masa’daki varlıkları çok değerlidir.
Milyonlarca kararsız seçmenin yeni arayışlar içinde olmasına yol açıyor.
Onların beklentilerini anlıyor, onlarla konuşuyorlar.
Muhalefetin sesi bu insanlar sayesinde duyuluyor, en ücra köylere bile gidiyor.
Davutoğlu ve Babacan olmadan düşünülemeyecek Altılı Masa, Türkiye’nin demokrasi tarihinde çok önemli bir yer tutacaktır.
Mehmet Tezkan için CHP ile İYİ’nin sırtına yapışarak siyaset yapmayı, böbürlenmeyi, kabadayılık yapmayın bırakmanın vakti geldi de geçiyor.
Yoksa muhalefetin içindeki Truva Atı’nın sözcülerinden biri olduğuna dair karineler inkâra imkân vermeyecek kadar çoğalacak.