Toplumsal sensörler olarak parti üyeleri ve Mayıs 2023 seçimleri

Abone Ol
Muhalefetin en büyük eksikliği parlamentoda muhalefet yapmalarına rağmen, seçimlik profesyonel parti olmanın ötesine geçememeleriydi. Seçim, kampanya döneminde siyaset yapmakla kazanılmıyor. 14 ve 28 Mayıs seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler sürüyor. Uzunca bir süre de devam edecek gibi. Nedeni; seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan iktidar yapısının etkileri, ister İkinci Yüzyıl, isterse Türkiye’nin Yüzyılı olarak tanımlansın gerek işleyiş gerekse yapısal anlamda derin olacak. Arzu edilen o dur ki, demokratik gerileme ve ekonomik krizin bu yüzyıl başında zayıflatılması anlamında sonuçlar tüm taraflar için dersler çıkarıcı nitelikte olsun. Her iki seçimde ortaya çıkan tablo ve taraflara yönelik desteğin nedenlerine dair politik, sosyolojik, ekonomik, iletişimsel, hatta sosyo-psikolojik referanslarla analizler yapılıyor. Hangi referanslar alınırsa alınsın, sonuç itibarıyla muhalefet seçim öncesi hedefine ulaşamamış, iktidar bileşenleri ise bir bütün olarak düşünüldüğünde, beklediklerinin de ötesinde bir destekle karşılaşmışlardır. Sonuçlara dair yapılan analizler, nedenleri anlama konusunda gerek muhalefet gerekse iktidar bileşenleri için bugünün başarı ya da başarısızlıklarını anlama adına değerli katkılar olarak okunmalı. MAYIS 2023 SEÇİM SONUÇLARI VE PARTİ ÜYELERİ Sonuçlara etki eden faktörler arasında politik, sosyolojik, ekonomik, sosyo-psikolojik, iletişimsel anlamda birbirini çaprazlama kesen neden olarak partilerin örgütlülüğünün göstergesi olan parti üyeliği temelindeki derin uçurum sonuçları anlama adına önemlidir. Bu noktada 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta “Neden Böyle Oldu?” sorusuna yanıt bulmak için hareket noktalarından biri olarak parti üyeliğinin niceliksel görünümünden yola çıkarak, bunun niteliksel anlamda partinin topluma kök salıcı etkilerine, sonuçta da seçim kazandırma katkılarına değinmek yanlış olmayacaktır. Çünkü, bu seçimde de sonucu tayin eden dinamikler arasında parti örgütleri ve içlerinde özellikle seçim dönemlerinde hazır kıta olarak görevlerini yapan, toplumsal sensörler[1] olarak kabul edilen üyeler göz ardı edilemez. Partilerle adayların söylemleri, seçim vaatleri, milletvekili adaylarının belirlenme yöntemleri, kampanyaların nitelikleri ancak örgütler ve buralarda seçim döneminde sahada toplumun kılcal damarlarına sirayet eden üyeler sonuç tayin edici olmaktadır. Konvansiyonel medyadan sosyal medyaya uzanan iletişim araçları seçim kazandırmak için Cumhurbaşkanı adaylarından milletvekili listelerindeki isimlere kadar destekledikleri aktörlerin imajlarını yeniden üretmek için seçmeni mesaj, görüntü bombardımanına tutsa da son noktada sahada seçmene dokunan ellerin sıcaklığı/soğukluğu, samimiyeti/samimiyetsizliği, güveni/güvensizliği seçmenin duygularına, aklına, hatta cebine dokunan ilk eldir. Bu anlamda siyasi partilerin seçim dönemi ya da dışında, topluma ulaşabilmeleri, toplumla bağ kurabilmeleri ancak üyeleriyle mümkündür. Üyenin bulunmadığı bir parti örgüt yapısı varlığını sürdüremeyeceği gibi, toplumsal meşruiyetleri de olmaz. Üyeler her şeyden önce partiye gönüllü iş desteği sağlar, özellikle seçim sürecindeki çalışmalarıyla hem seçmeni sandığa çekerler hem de yeni seçmenleri partilerine kazandırabilirler[2]. Her iki seçimde örgüt, üye etkisini değerlendirmeden önce, yarım asra yaklaşan üyeliğe ilişkin bazı verilere göz atmak gerekir.
Siyasi partilerin seçim dönemi ya da dışında, topluma ulaşabilmeleri, toplumla bağ kurabilmeleri ancak üyeleriyle mümkündür. Üyenin bulunmadığı bir parti örgüt yapısı varlığını sürdüremeyeceği gibi, toplumsal meşruiyetleri de olmaz.
PARTİ ÜYELİĞİ NEREYE? Türkiye’de 1985’ten günümüze üyelik miktar olarak artıyor. 1985’te Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na kayıtlı 857.844 parti üyesi varken, süreç içinde düzenli olarak artış göstermiştir. Tablo 1: Yıllara Göre Parti Üye Sayısı *2023 yılına ait üye sayısı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Ocak 2023 verileridir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı verilerine göre Ocak 2023 itibarıyla faal toplam 127 partinin üye sayısı 15.431.731’e ulaşmış durumda olup, 25’inin hiç üyesi yoktur. Üçü hakkında ise bilgi bulunmamaktadır[3]. Tabloda da görüldüğü gibi, 38 yılda üye sayısında 14,5 milyon artış gerçekleşmiş ve en az her 5 seçmenden 1’i siyasi parti üyesidir. Tablo 2: Partilerin Toplam Üye Sayısının Kayıtlı Seçmen Sayısına Oranı 1985’te kayıtlı seçmenlerin % 4,2’si bir partiye üye iken, 2023 seçimleri kayıtlı seçmen sayısı dikkate alındığında, her 100 seçmenden 24’ünün bir siyasi parti üyesi olduğu anlaşılıyor. Tablo 3: Yıllara Göre Bazı Partilerin Üye Sayısı (n) Yıllara göre tabloya dahil ettiğimiz partilerin üye sayısındaki değişim dikkate alındığında, AK Parti’nin üye sayısının 15 yılda 10 milyona yakın arttırması çarpıcıdır.  CHP aynı dönemde ancak 817.801, MHP 317.086 HDP çizgisi 28.205, Saadet Partisi 232.650 arttırırken, İYİP üye sayısını 2020’den 2023’e 3 yıl içinde 351.073 arttırmıştır. Verilerin işaret ettiği en belirgin husus; her 7-8 seçmenden 1’inin Ak Parti üyesi olmasıdır ki, bunun anlamı; partinin seçim rekabeti başlarken devasa bir seçim makinesi olarak sahaya yayılmasıdır. Bu veri koşullarda AK Parti ve adayı ile seçim rekabeti yaşayabilmek kolay değildi. Devlet aygıtının gücünü, maddi ve bürokratik kaynaklarını üyeliğin niceliksel durumuyla birlikte düşündüğümüzde, her şeyden önce, rakiplerin her iki seçim için de çok daha etkin siyasi kampanya faaliyeti yürütmesi, özellikle sahada seçmene dokunması şarttı.
Verilerin işaret ettiği en belirgin husus; her 7-8 seçmenden 1’inin Ak Parti üyesi olmasıdır ki, bunun anlamı; partinin seçim rekabeti başlarken devasa bir seçim makinesi olarak sahaya yayılmasıdır.
Tablo 4: Partilerin Üye Sayısının Toplam Parti Üye Sayısına Oranı (2023) Yaklaşık her 4 seçmenden 1’inin AK Parti üyesi olduğu bir ülkede, dünyanın en iyi kampanyasını uygulasanız da seçim kazanmanın kolay olmadığı 14 ve 28 Mayıs’ta görülmüştür. Ekonomik kriz koşullarının seçim kazanmayı kolaylaştıracağı varsayılan bir konjonktürde muhalefetin parlamentoda çoğunluğu elde edememesi ve Cumhurbaşkanı adayını seçtirememesi bu anlamda anlaşılabilir bir durum olup, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 48 oy almayı bir başarı olarak görmek dahi mümkün. Çünkü, Anadolu’da belediyelerden büyük kentlerdeki sermaye sınıfına, büyük-küçük ayırt etmeksizin tüm kentlerde özellikle yoksul sınıfla kurulan [4]ve parti üyeliği aracılığıyla dağıtıcı ve denetleyici örgütsel yapı adeta bir politik ahtapot olarak, bir yandan liderinin karizmatik niteliklerinden, diğer yandan sosyal yardımlar önceliğindeki kaynak transferlerinden ve taşrada milliyetçi, mukaddesatçı kültürel eko-sistemde kendisini sürekli olarak yeniden üretmiş, meşrulaştırmış, bu da AKP ve iktidar bileşenlerine oy desteği olarak dönmüştür. Millet İttifakı bileşenlerinin toplam parti üyelerinin ancak yüzde 18,5’ine sahip olduğu bir sistemde, söylem birliği eksiliği, kimi bileşenlerin saha performansının zayıflığı, medyanın büyük ölçüde iktidar emrinde olması ve gerçeğin önemsizleştirilmesi için kullanılması gibi nedenlerden dolayı, Kılıçdaroğlu’nun yaşına rağmen gösterdiği olağanüstü performans seçim kazanmaya yetmemiştir. Sonuçta niceliksel anlamda örgütsel yapı, üye zayıflığının etkisiyle örgütlerin cefakâr unsurlarına rağmen toplumun en ücra köşelerine sızılamıyor, halka dokunulamıyorsa, ne sandık güvenliği tam olarak sağlanabiliyor ne ıslak imzalı tutanaklar eksiksiz toplanabiliyor ne de seçim kazanılabiliyor. Tablo 5: Partilerin Üye Sayısının Seçmen Sayısına Oranı (14 Mayıs Milletvekili Seçimleri) Muhalefet partileri örneğinde özellikle CHP üye sayısının çok üzerinde oy almasına üyelerinin partiyle ideolojik özdeşliğine rağmen, üye sayısının düşüklüğü, ayrıca üye aktivizminin ağırlıklı olarak seçim odaklı olması partinin ülke genelinde yayılmasını ve toplumsal taban geliştirmesini güçleştirirken, seçim için yazılan hikâyenin seçmene dokunarak anlatılamamasına neden oluyor. AK Parti’nin aldığı oyun yarısından fazla (% 58,5 ) üyeye sahip olması, parti üye aktivizminin maddi, manevi motivasyon kaynakları nedeniyle nispeten yüksek oluşu, sürekli genişleyen bir örgütsel yapı seçim sonuçlarını anlaşılabilir kılmaktadır. Ne kadar iyi kampanya araçlarına, söyleme sahip, devletin tüm kaynakları elinizde olursa olsun, söyleminiz eylemliliğe dönüşemiyor, seçmene dokunamıyorsanız başarı gelmiyor. Muhalefetin en büyük eksikliği parlamentoda muhalefet yapmalarına rağmen, seçimlik profesyonel parti olmanın ötesine geçememeleriydi. Seçim, kampanya döneminde siyaset yapmakla kazanılmıyor.
Üye sayısının düşüklüğü, ayrıca üye aktivizminin ağırlıklı olarak seçim odaklı olması partinin ülke genelinde yayılmasını ve toplumsal taban geliştirmesini güçleştirirken, seçim için yazılan hikâyenin seçmene dokunarak anlatılamamasına neden oluyor.
Bu tek başına muhalefet partilerinin sorunu değil tabii ki ve beceriksizlikleri olarak da değerlendirilemez. Rekabetçi otoriter sistemlerde parti devleti karşısında seçim rekabetiyle seçim kazanmak zor. Her şeyden önce kurallar adil ve eşit değil. Uzun süre iktidarda kalma ve oluşturulan rant ağlarıyla yaratılan sosyolojik ittifaklar, tabanlar kampanya ile kolay çözülemiyor.[5] Bu nedenle seçimden seçime değil alternatif sosyal ağlar nasıl yaratılır ve konumlanılır üzerine kafa yormak gerekiyor. AK Parti geleneksel toplumdan sözleşmeci topluma geçiş temelli modernleşme süreci yarım kalmış Türkiye’de bu süreç aksamasının geleneksel kodlarını çok iyi okumuş, anlamış ve çözmüş görünüyor. Kanunla, yönetmelikle belirlenmesi gereken şeylerin çoğunu karşılıkla tanışıklıkla, mahalledaşlıkla, köydaşlıkla, hemşehrilikle, dindaşlıkla belirlenen bu toplumda kent merkezlerinden köyleşmiş gettolara göre gidildikçe parti örgütleri, üyeleri aracılığıyla devasa bir sosyal ağ aparatı olarak işlev görmektedir[6]. Sonuçta bu hem toplumsal rıza hem de meşruiyet üretiyor. Öyleyse yeni bir yol bulmak şart. Bunun ilk adımı da üyeliği arttırmak ve yeni sosyal dayanışma ağları olmalı. İki Cumhurbaşkanı adayı arasındaki oy farkının az olmasına, AKP’nin oyunun 2018’e göre 7 puan gerilemesine rağmen, ekonomik kriz koşullarında iktidar bloğundan muhalefet bloğuna geçiş olmuyor, aynı bloktaki partiler arasında oy geçişleri yaşanıyor, ikinci turda seçime katılım düşüyor, sonuçta iktidar bloğu parlamento çoğunluğu ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıyorsa, üzerinde ciddi ciddi düşünmeyi gerektiren bir durum var ortada. Yerel seçimlere 9 aylık bir süre var. Millet İttifakının kurumsal olarak çökme olasılığına rağmen, amaca odaklı işbirliği sürmediği takdirde, seçimlerin ertesi günü yerel seçim hedefine kilitlenen iktidar karşısında 2019 yerel seçim performansının yakalanamayabileceğini peşinen söylemek gerekir. Muhalefet bileşenleri için önümüzdeki günlerin öncelikli ajandası kendi iç dinamikleriyle seçim dönemi dışında topluma dokunacak, dokunduğu eli bırakmayacak yapı, kurum, ağlar oluşturup, kitleleri ikna etmesidir. [1] Thomas Poguntke; “Party Organizational Linkage:Parties without Firm Social Roots?” Political Parties in the New Europe, ed. K.R.Luther, F.Müler-Rommel, Oxford University Press, New York, 2002, s.13. [2]Tanju Tosun; “Türkiye’de Parti Üyeliği:Nereden Nereye? (1) https://www.politikyol.com/turkiyede-parti-uyeligi-nereden-nereye-i/ Ayrıca bkz. Tanju Tosun,Gülgün Erdoğan Tosun; Türkiye’de Siyasal Parti Üyeliği ve Katılım, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2010, s.1-22. [3] Makalede tablolarda yer alan veriler ilgili kaynaklardan düzenlenmiştir: Bkz. Tosun, a.g.m., 2023 parti üye sayısı verisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı sitesinden alınarak hesaplanmıştır. https://www.yargitaycb.gov.tr/icerik/1093/siyasi-parti-genel-bilgileri, https://www.ysk.gov.tr/tr/2023-cumhurbaskani-ve-milletvekili-secim-i%CC%87statistikleri/1541626 [4]Dağhan Irak; “Hep Kaybediyorsan belki de yanlış oyunu oynuyorsundur”, https://www.diken.com.tr/hep-kaybediyorsan-belki-de-yanlis-oyunu-oynuyorsundur/ Alıntı tarihi: 4 Haziran 2023. [5] Ayşe Kadıoğlu; “Çıkış” mümkün mü; çıkanlar nasıl çıktı?” [6] A.g.m https://t24.com.tr/yazarlar/ayse-kadioglu-2/cikis-mumkun-mu-cikanlar-nasil-cikti,39790, Alıntı tarihi: 4 Haziran 2023.