“Toplum İçin Yerel Yönetim” Yazı Dizisi: Mahmut Üstün yazdı | Üretimci kent, istihdam sağlayıcı belediye

Abone Ol
Bir yerel yönetimin görevi yalnızca yol, asfalt, temizlik gibi rutin hizmetleri üretmek değildir. Kentin ekonomik, siyasi ve sosyal- kültürel hayatını geliştirmeye yönelik görev ve sorumluluğu da vardır. Gerek doğrudan gerek dolaylı yöntemlerle tüm bu alanlara müdahil ve dönüştürücü olmak durumundadır. Siyasi ( kent yurttaşlığı anlayışının yerleşmesi/demokrasinin yaygınlaştırılması), sosyal ve kültürel (çalışma zamanları dışında insani gelişme koşullarının sağlanması) konularını sonraya bırakarak,  dizi yazının bu bölümünde yerel yönetimlerin  kent ekonomisini geliştirmek gibi çok temel önemdeki görev alanı üzerinde durmak istiyoruz. Zira bu yaklaşım rantçı neo liberal belediyecilik anlayışı ile toplum için belediyecilik anlayışının en temel ayrışma alanlarından birisidir. Birincisi tüketim ve rant eksenli gelişmeyi esas alırken, diğeri üretim ve kamu yararı ilkesini esas alır. Kent canlı bir ekonomik yaşamın, yüksek oranda istihdamın varlığı koşullarında gerçek anlamda bir kenttir. Kent kimliği, kent demokrasisi, kent yurttaşlığı bu temel üzerinde yeşerebilir ancak. Üretimin ve istihdamın zayıf olduğu bir kent mutsuz ve güvencesiz insanlardan oluşan amorf/kaotik bir insan topluluğu demektir. Bu koşulda kentlerde güvensiz mekanlar halini alır. Sosyal ve kültürel yaşam ortadan kalkar. Kent yüksek binalardan oluşan cansız, ruhsuz, yabancılaştırıcı mekanlara dönüşür. Toplum için Belediyecilik anlayışı kent ekonomisine ilişkin yüksek derecede duyarlılık hisseden bir yerel yönetim anlayışıdır. Bu alana dönük çabaları en öncelikli görevi olarak değerlendirir. Kentin verili ve potansiyel üretim ve istihdam olanakları hakkında bilimsel verilere dayanan bir üretimci ve istihdam artırıcı stratejiye dayanmak durumundadır. Doğrudan (bizzat örgütleyici temel aktör olarak) ve dolaylı (teşvik edici/öncülük yapıcı) yöntemlerle bu amacına ulaşmayı vazgeçilmez/ertelenemez görev sayar. Bu alanlardaki çalışmalarını öncelikle istihdam sağlama kapasitesi yüksek sektörler üzerinde yoğunlaştırır. Neo liberal rantçı belediyelerin, kentin sanayi, tarım, turizm potansiyelleri konusunda herhangi bir dertleri de, her hangi bir bilimsel bilgi ve çalışmaları da yoktur. Onlar beton ekonomisi üzerinden rant temin etme ve dağıtma önceliğine sahiptir. Bu nedenledir ki kentlerin tarımsal potansiyelleri büyük ölçüde atıldır. En avantajlı olduğu alanlarda bile kent, sanayi ve istihdam potansiyelini yitirmektedir. Deniz ve kar dışında turizm potansiyellerinin kullanılması doğrultusunda hiç bir çabaları yoktur. Örneğin Ankara'ya bakalım: Elektronik ve savunma sanayi açısından büyük imkanlara sahip olan Ankara bu alanlarda yıllar içinde açık bir gerileme yaşamıştır. Türkiye'nin en önemli üniversitelerini bünyesinde barındıran, nüfusu içinde lisans, yüksek lisans, doktora mezunlarının oranı açısından en ön sırada yer alan, dolayısıyla bir bilişim kenti olma potansiyellerine fazlasıyla sahip olan Ankara'da, yıllar boyunca bu konuda da hiç bir ciddi adım atılmamıştır. Dahası  bankaların genel merkezlerinin Ankara'dan taşınmasıyla başkent ciddi bir ekonomik potansiyelini daha yitirmiştir. Çevresinde tarıma uygun nitelikli geniş arazilerin bulunduğu başkent  bu alanda da her geçen yıl daha da gerilemiş, tarım alanları inşaat alanlarına dönüşmüştür. Tarih, doğa, kültür ve kongre turizmi, sağlık, kaplıca vb. alanlarında önemli turizm potansiyellerine rağmen, ne yazık ki turizm alanında en "fukara" iller arasında yer almaktadır vb. Oysa bu alanlar kent ekonomisi için önemli gelir ve istihdam olanakları sunar. Kent yoksulluğunun azaltılmasına, vatandaşların namerde muhtaç kalmadan geçimlerini sağlayabilmelerine büyük katkılar sunar. Bu alanda yapılabilecek önemli işlerden biri de, tüm bu sektörlerin ihtiyaç duyduğu, öncelikle istihdam edebileceği vasıfta emeğin eğitimi için  özel mesleki eğitim kursları açarak üretime ve istihdama destek sunmaktır. Toplum için Belediye anlayışının tek çabası mevcut üretim ve istihdam potansiyellerini desteklemekten ibaret de değildir. Özellikle işsizliğin yoğun olduğu yoksul mahallelerde, özellikle de atıl kadın emeğini harekete geçirmek suretiyle (giyim, el işi ürünler, doğal besin ürünleri imalatı vb.) üretici faaliyetleri atölye üretimi ve kooperatif biçiminde örgütlemeye çalışır. Ürünlerin pazarlanma sürecine destek sunar. Böylece hem aile içi gelirin artmasına hem de kadınların ekonomik bağımsızlık sağlamasına katkı sağlar. Neo liberal rantçı belediyelerin bu alandaki kör ve atıl pozisyonlarına karşın sol belediyeler içinde bu alanda hayata geçirilmiş örnek projeler mevcuttur. İzmir Büyükşehir Belediyesi süt üretimi alanında, Çankaya Belediyesi kent-tarım projesi kapsamında, Seferihisar Belediyesi narenciye üretimi alanında, Dikili Belediyesi festival turizmi alanında, Ovacık Belediyesi bakliyat, bal, süt ürünleri üretimi ve pazarlaması alanında başarılı uygulamalara sahiptir. Bu uygulamalardan esin alarak, bu uygulamalarının yerel alanda kapsamını genişletmek, dahası toplumcu belediyelerin ortak projeleri olarak yerelliği aşan biçimde yaygınlaştırmak mümkündün ve gereklidir. Tarım alanında yapılacaklar ise yalnızca üretim ve istihdam alanında değil, özellikle de artan kriz koşullarında, kentlerin sağlıklı ve ucuz beslenmesini garanti altına almak açısından da son derece önemlidir. Bu yüzden ayrı bir yazı olarak ele alacağız...
“Toplum İçin Yerel Yönetim” Yazı Dizisi: Mahmut Üstün yazdı | “Toplum için belediyecilik” nedir? Neleri hedefler?
“Toplum İçin Yerel Yönetim” Yazı Dizisi: Mahmut Üstün yazdı | Bir seçenek: Toplum için belediyecilik
“Toplum İçin Yerel Yönetim” Yazı Dizisi: Mahmut Üstün yazdı | Kent yoksulluğu ve “Toplum için belediyecilik”