Temsili demokrasinin son çeyreği

Abone Ol
Halkın son derece haklı ve geçerli talepleri için “X ve Y’nin oylarıyla reddedilmiştir.” cümlesini bir daha duymadığınız bir gelecek hayal edin. Size de çok cazip gelmiyor mu? Demokrasi, kavramın ve uygulamalarının binlerce yıllık tarihi içinde geçirdiği değişimlerin belki de en büyüğüne hazırlanıyor. Antik Yunan’da hayata geçirilen doğrudan demokrasi, tahtını, yerini bıraktığı temsili demokrasiden geri almak üzere. Demokrasi kültürünü benimseyememiş toplumlarda çürük ve yozlaşmış sistemlere evrilen temsili demokrasi sistemleri artık son demlerini yaşıyor. Antik Yunan’ın doğrudan demokrasisinde vatandaşlar günün meselelerini tartışmak ve oylamak için bir araya geliyorlardı. O zamanlar vatandaşlık statüsü yalnızca yetişkin beyaz erkeklerle sınırlıydı; ancak yine de siyasi katılım vatandaş olan herkese açıktı. Vatandaşlar çoğunluk oyu ile kanun ve kararname çıkarabiliyorlardı. Temsili demokrasi ise imparatorluğun farklı bölgelerinden gelen liderlerin halkın sesi olmasına dayanan Roma sistemine dayanıyor. Roma'da hükümet üç ana yapıdan oluşuyordu: konsül, zengin ve nüfuz sahibi vatandaşlardan oluşan Senato danışma kurulu ve konsülleri seçen yurttaşlar meclisi. Yurttaşlar meclisinde sıradan insanlar sorunları ve yasaları tartışabiliyorlar, ancak fiilen oy kullanamıyor, sadece seçmenlere endişelerini dile getirebiliyorlardı. Zaman içinde artan nüfus, genişleyen sınırlar, dilsel ve kültürel çeşitlilik gibi pek çok farklı nedenden dolayı doğrudan demokrasi yerini temsili demokrasiye bıraktı. Ancak temsili demokrasiler de demokrasi kültürüne ve caydırıcı yasalara sahip olmayan ülkelerde hızlıca –mış gibi demokrasilere evrildi ve halkları içinde çırpındıkları siyasi ve toplumsal sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Temsil gücü, temsil edilenler lehine kullanılmak yerine temsil edenin kişisel çıkarlarını gözetmek üzere kullanıldı; kişisel çıkarları, koltuk sevdaları ve çoğu zaman kontrolden çıkan bir güç istenci ile, temsil ettikleriyle tüm bağlarını koparmış siyasetçilerle baş başa kaldık. Ta ki insan, icat ettiği teknoloji üzerinden yeni bir zincir kırma girişimine soyunana kadar… Bahsettiğimiz girişimin en önemli aracı blokzincir... Blokzincir bir araç olmanın ötesinde, aynı zamanda çok kuvvetli bir kültürel dönüşüm tetikleyicisi. Gücü imtiyazlı azınlıkların, otokratların, diktatörlerin, merkeziyetçi yapıların elinden alıp, gerçek sahiplerine iade etme mantığı üzerine kurulu. Ve tam olarak bu nedenlerle blokzincir hareketi, doğrudan demokrasinin teknik ve hatta ahlaki açıdan temsili demokrasiden üstün olduğu inancını paylaşıyor. Temel bir kurallar bütününün belirlenmesinin ardından, bu kuralların kapsamı dışında kalan konuların çoğunluk oylamasına sunulmasını, böylece temsilcilere ve merkezi makamlara olan ihtiyacı ortadan kaldırmayı öneriyor. İşin pratik boyutunda ilk adımlar çoktan atıldı bile. Son yıllarda elektronik oy sistemlerini devreye alan ülke sayısı giderek artıyor. Bu konudaki lider ülke olan Estonya, şu anda dünyada tüm vatandaşların ulusal parlamento, Avrupa parlamentosu ve yerel yönetim seçimleri gibi seçimler için dijital oy kullanabildiği tek ülke.  2005 yılından beri bu sistemi kullanan ülkede, 2019 ulusal parlamento seçimlerinde yaklaşık 250.000 seçmen çevrimiçi olarak oy kullandı. Öte yandan, Amerika’nın son başkanlık seçimlerinde de gündeme gelen ve oldukça fazla tartışmaya neden olan elektronik oy sistemleri, özellikle daha önce seçim güvenliğine ilişkin sorunlarla uğraşan ülkelerin vatandaşları tarafından haklı olarak şüpheyle karşılanıyor. Amerika’da geçmiş seçimlerde yaşanan Cambridge Analytica & Facebook skandalı ve henüz güvenilirliği konusunda soru işaretleri taşıyan elektronik oylama sistemlerinin devreye alınması gibi sorunlar, özellikle Rusya ve Çin gibi “dış güçlerin” seçim sonuçlarını manipüle edebileceğine dair şüpheleri arttırmış durumda. Batı Virginia ve Delaware gibi bazı eyaletlerde kullanılan online seçim sistemlerindeki güvenlik açıklarının MIT tarafından yapılan bir araştırmayla ortaya çıkartılmasının ardından, FBI ve Siber Güvenlik Ajansı da dahil olmak üzere alanın uzmanlarının konuyla ilgili tereddütlerini sıkça dile getirdiklerine tanık oluyoruz.
Blokzincir bir araç olmanın ötesinde, aynı zamanda çok kuvvetli bir kültürel dönüşüm tetikleyicisi. Gücü imtiyazlı azınlıkların, otokratların, diktatörlerin, merkeziyetçi yapıların elinden alıp, gerçek sahiplerine iade etme mantığı üzerine kurulu.
Bu görece büyük sorunların çözümü de yine blockchain’de (blokzincir) yatıyor. Blockchain tabanlı sistemlerin ve bulut teknolojisinin kullanımıyla bu sorunları bertaraf edebilmek mümkün. Blockchain teknolojisinde veri girişi ve mevcut veriyi değiştirme yetkisinin tek elde toplanmaması ve ağdaki tüm birimlerin onayına tabi olması manipülasyon ihtimalini ciddi oranda düşürüyor. Bu teknolojilerin güvenilirliğine ilişkin tartışmalar sürerken, Amerika başkanlık seçimlerinin ilk blockchain tabanlı oyu Utah eyaletinde Voatz adlı uygulama üzerinden kullanıldı ve eleştiriler gecikmeksizin yükseldi. En şiddetli itirazlardan biri, MIT’de siber güvenlik alanında çalışan bir grup uzman tarafından dile getirildi. İleri sürdükleri görüşe göre blockchain sistemleri her ne kadar geleneksel sistemlere kıyasla çok daha güvenilir bir yapıya sahip olsalar da, blockchain ağını oluşturan bilgisayarların potansiyel olarak savunmasız cihazlar oluşu ve altyapı güvenliğine ilişkin sorunlar, bu sistemin hâlâ yüksek risk içermesine neden oluyor. Meydana gelebilecek olan tek bir güvenlik açığının her oylamayı aynı anda etkileyebilmesi de söz konusu. Son olarak, bazı güvenlik ihlallerinin tespit dahi edilemeyeceği durumlara dikkat çekerek, bu durumların ortaya çıkarılması hâlinde de tüm oyların şaibeli hale geleceği konusunda uyarıda bulunuyorlar. Öte yandan bu sistemleri geliştiren uzmanlar ve şirketler de blockchain ve bulut teknolojilerinin kullanımıyla siber güvenlik sorunlarının bertaraf edilebildiğini ileri sürüyorlar. Blockchain teknolojisini daha güvenli hale getirmek üzere geliştirilen “sharding” mimarisi gibi çözümler, ilerleyen süreçlerde daha güvenilir sistemlerin inşa edilebileceğine dair beklentimizi arttırıyor. Yakın zamanda konuşmaya başladığımız kuantum blokzincir teknolojisinin geliştirilmesi ihtimali ise ayrıca heyecan verici ve tüm bu sorunlara tümden çözüm bulabilecek güçte. Elbette bu tartışmalar doğrudan demokrasiye geçiş açısından çok kıymetli. Ancak halihazırda kullanmakta olduğumuz sistemdeki seçim ve oy güvenliği sorunlarının boyutları düşünüldüğünde, ortaya konulacak olan hemen her teknolojik alternatifin daha güvenilir olacağı da aşikâr. Teknolojinin güvenlikle alakalı açıklarının kapatılması için atılan her adımda, güvenli seçim sistemlerine ve doğrudan demokrasiye bir adım daha yaklaşmış oluyoruz. Bu, temsilcilere ihtiyaç duymadan doğrudan karar alabileceğimiz, gözünü koltuk ve para hırsı bürümüş, kendisini seçmiş olan insanlara ve topluma karşı sorumluluklarını unutmuş (hatta hiç hesaba katmamış), öncelememiş, doğru kararlar almamış ve almayacak olan büyük bir siyasetçi kitlesinden kurtulabileceğimiz anlamına geliyor. Halkın son derece haklı ve geçerli talepleri için “X ve Y’nin oylarıyla reddedilmiştir.” cümlesini bir daha duymadığınız bir gelecek hayal edin. Size de çok cazip gelmiyor mu?