TCMB politika faiz artışı için alan var

Abone Ol
TCMB’nin politika faizini indirmesi TL üzerindeki daha sert değer kayıpları yaşamasına ve bunun ekonomi üzerinde yüksek maliyetler getirmesine neden olabilir. TCMB ne zaman faizleri indirecek tartışmasının yapıldığı bugünlerde yukarıda attığım başlık pek çokları için tuhaf olabilir. Ancak faiz artışı için çok geç kalınabilecek ya da TCMB’nin çok daha yüksek faiz artışı yapmasını gerektirecek koşulların oluşması uzak olmayan bir gelecektedir. Sanıyorum TCMB de bu durumun farkında ancak bu farkındalık irrasyonel kararlar almasını engellemiyor. Bu irrasyonel kararlardan bir tanesi politika faizini artırmaktaki direnç, diğeri YP zorunlu karşılıklara 2 puanlık artış getirilmesidir. Politika faizini arttırmaktaki direnç, TCMB başkanı Sayın Kavcıoğlu’nun ağustos ayında manşet enflasyon politika faizinin üzerine çıkınca, beş aydır dile getirdiği ‘politika faizi enflasyonun üzerinde kalacaktır’ söylemini terk etmesi ile anlaşılmaktadır. Zira biz artık çekirdek enflasyona odaklanıyoruz söylemi enflasyon hedeflemesi uygulayan bir merkez bankasının politika başarısı ya da başarısızlığı için bir referans olamaz. Ekonomik çıkar grupları/iktisadi birimler için politika belirsizliğini arttırabilecek böyle bir ifade, bu nedenle Sayın Kavcıoğlu’nun ‘Merkez Bankası enflasyonla mücadelede yalnız kaldı’ ifadesiyle de uyuşmamaktadır. TCMB çarşamba günü para-kur politikasına yönelik iki yeni hamle yapmış; yabancı para (YP) zorunlu karşılıkları (ZK) 2 puan yükseltirken rezerv opsiyon mekanizmasını tamamen terk etmiştir. Ben bu hamleleri iki ana amaca yönelik yapıldığını düşünüyorum. Bunlardan birincisi MB döviz rezervlerini artırmak ki YP ZK artışı MB brüt döviz rezervlerini yaklaşık $3 milyar artırmıştır. İkinci olarak, TCMB hem YP ZK hem ROM hamleleri marifetiyle piyasadan sadece döviz değil aynı zamanda TL de çekerek ilave parasal sıkılaştırma yapmıştır. Dolayısıyla TCMB politika faizine dokunmadan miktarı kullanarak parasal sıkılaştırma uygulamaya çalışacağının sinyalini vermiştir. Ayrıca 2018 yılından itibaren azalma gösterse de YP ZK hamlesi döviz kredilerinin canlanmasının önüne geçmek için atılmış bir hamle olduğu da söylenebilir. Burada rezerv opsiyon mekanizmasına (ROM) ayrı bir parantez açmak istiyorum. Öncelikle ROM yabancı sermaye çıkışında etkili olamamış, yani TL değer kayıplarını önlemede beklenen istikrarlandırıcı mekanizmayı oluşturamamıştır. Oysa ROM 2012 yılında hayata geçirilirken, sermaye hareketlerinin yönetilmesinde gelişen piyasa ekonomileri için döviz kurunun politika aracı olabileceği düşüncesine (Ostry vd, 2011) bağlı olarak oluşturulmuş bir mekanizmaydı ve TCMB’nin o dönemki rezerv artışında önemli bir payı vardı. Ancak bu sefer TL sıkılaştırmayı artırmak için ROM tamamen tasfiye edilerek tarihteki yerini almış oldu. Şimdi gelelim yazımın başlığını ilgilendiren kısma. Yani politika faizinin neden artması gerektiğine ve bu işin küresel boyutuna.  ABD ekonomisinin büyük bankalarından birisi olan Wells Fargo küresel enflasyon artışı karşısında gelişen piyasa ekonomilerinin agresif sayılacak biçimde politika faizini yükselttiklerini belirterek Fed tarafından yapılabilecek erken parasal sıkılaştırmaya hangilerinin faiz artışı ile tepki verebileceklerini araştıran bir rapor yayımlamıştır. Wells Fargo Fed tarafından yapılacak parasal sıkılaştırmanın ya da tahvil alımlarındaki azalmanın gelişen piyasa ekonomilerinin para birimlerini olumsuz etkileyeceğini belirterek, bu ülke merkez bankalarının faiz artışı yapmak zorunda kalacağından bahsetmiştir. Raporda hangi gelişen piyasa ekonomilerinin merkez bankalarının Fed sıkılaştırması karşısında faiz artışı yapabileceğinin analizi yapılmıştır. Merkez bankalarının faiz artışı yapabilme imkanlarının varlığı ya da yokluğunu söylemek için birkaç önemli kriteri dikkate almak gerekmektedir. Bunlardan birincisi politika faizi-enflasyon makasının negatif ya da pozitif bölgede olup olmadığı ile ilgilidir. Türkiye %19 politika faizi ve %19.25 manşet enflasyon verileri ile negatif tarafta kalan ülkeler arasında yer alıyor. Ayrıca TUİK tarafından geçen hafta açıklanan inşaat maliyetleri endeksi ve bu hafta açıklanan tarım ürünleri üretici fiyat endeksi hem inşaat hem de tarım ürünleri üretim maliyetlerinin artmaya devam ettiğini göstermektedir. Tüketicinin beslenme barınma gibi iki temel ihtiyacıyla ilgili bu veriler, tüketici enflasyonunun daha açık olarak da hane halkının hissettiği enflasyonun artmaya devam edeceği yönündeki görüşleri destekler niteliktedir. Yani politika faizi enflasyon makasında TCMB faiz artışı için bir hayli geniş bir alan oluşacaktır diyebiliriz. Faiz artışının yapabilmesinin ikinci önemli koşulu finansal istikrarın ne derece bozulabileceği ile ilgilidir. Bu noktada Türkiye ekonomisi için en önemli risk tahsili gecikmiş kredi ödemelerindeki ötelemenin ne kadar daha sürdürülebileceğiyle ilgilidir. Her ne kadar Wells Fargo bu noktada Türkiye’nin yeşil alanda olduğunu belirtse de faiz artışının hane halkı, öğrenci, çiftçi ve KOBI kredi borçlarının döndürülmesinde önemli bir sorun oluşturabilir. Öte yandan kamu bankalarının artan görev zararları da finansal istikrarı tehdit eden bir başka sorundur. Bu nedenlerden dolayı bahsettiğim kesimlerin borçlarının silinmesi ve servet vergisi gibi maliye politikası uygulamaları ile faiz artışı desteklenmelidir diye düşünüyorum. Ülke para biriminin karşılaşılabilecek dış şoklara karşı kırılganlığı faiz artışının ya da merkez bankasının faiz artışı yapabileceği alanının olup olmadığı konusundaki bir başka önemli kriterdir. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi TL’nin değer kayıpları ve Türkiye’nin yüksek risk primi (CDS) TL cinsi varlıkların kredibilitesini düşürerek güvenilmez olarak kabul edilmelerine yol açmıştır. TL’nin küresel parasal hiyerarşideki düşük konumu TCMB’nin daha yüksek politika faizi uygulamasını maalesef zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte benzer makro-finansal koşullara sahip diğer gelişen piyasa ekonomilerinin merkez bankaları riskleri ön görüp faiz artışına devam ederken TCMB’nin politika faizini indirmesi TL üzerindeki daha sert değer kayıpları yaşamasına ve bunun ekonomi üzerinde yüksek maliyetler getirmesine neden olabilir. Aşağıda bugünkü yazıda referans verdiğim kaynaklara ulaşabileceğiniz linkleri paylaşıyorum. Esen kalın… Ostry vd (2011) için: https://www.imf.org/external/pubs/ft/sdn/2011/sdn1106.pdf Wells Fargo Raporu için: https://wellsfargo.bluematrix.com/links2/html/a6a31c18-10d7-4203-9c23-d7c7ecceb4ea TUİK Tarım ÜFE için: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Tarim-Urunleri-Uretici-Fiyat-Endeksi-Agustos-2021-37261&dil=1 TUİK İnşaat Maliyet Endeksi için https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Insaat-Maliyet-Endeksi-Temmuz-2021-37289&dil=1