Serginin açılışı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, İBB Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı Oktay Özel, İBB Kültür Dairesi Başkanı T. Volkan Aslan, Bedri Baykam, İnci Aksoy, Canan Tolon, Levent Erden, Osmantan Erkır gibi isimlerin de aralarında bulunduğu sanat, siyaset, iş ve medya dünyasından isimlerin katılımıyla 17 Eylül Salı akşamı gerçekleşti.
2022’de kaybettiğimiz sıradışı sanatçının 1960’lı yıllardaki erken dönem eserlerinden “alto modern” adını verdiği beyaz fonlu kavramsal minimalist resimlerine uzanan özel bir seçki sunan “Solo Botter: Komet” sergisi, 18 Eylül 2024 – 12 Ocak 2025 tarihleri arasında Casa Botter’de ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bünyesindeki İBB Miras’ın restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmaları sonucu Beyoğlu hafızasının simge yapılarıyla birlikte İstiklal Caddesi’nde kültür sanatın yeniden canlanmasında önemli bir rol üstlenen Casa Botter, “Botter Sergileri” serisinin üçüncüsünü “Solo Botter: Komet” başlığıyla sanatseverlerle buluşturuyor.
Küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu’nun, asistan küratörlüğünü ise İrem Büşra Coşkun’un üstlendiği sergi, 2022 yılında aramızdan ayrılan sanatçının 1960’lı yılların sonundan başlayarak erken dönem örneklerinden “alto modern” adını verdiği beyaz fonlu kavramsal minimalist resimlerine uzanan özel bir seçki sunuyor.
1970 sonrası şekillenen eleştirel-politik figür resmi anlayışının en önemli temsilcilerinden biri olan Komet, gerçek ile düşgücünü, ciddiyet ile kuralsızlığı, melankoli ile absürtlüğü, gizem ile şiirsel bir evreni iç içe ören sıradışı bir ressam.
Resim sanatını edebiyat, şiir ve felsefeyle yakınlaştıran, sadece tuvalde değil çağdaş sanatın video, enstalasyon ve performans gibi farklı ifade alanlarında modern yaşamın kural ve kalıplarını eleştiren, döneminin yerleşik sanatçı tanımını kırmaya çalışan disiplinlerarası bir kişilik.
Erken tarihli resimlerinde, göç ve birey-iktidar ilişkilerini hatırlatan kalabalık figür gruplarını resimleyen sanatçı, “Komet resmi” denilince ilk akla gelen kendine özgü düş imgeleriyle yüklü resim atmosferini de yine bu yıllarda oluşturur.
1971 yılında devlet bursuyla gittiği Paris’te tüm yaşamı boyunca seveceği ve tekrar tekrar başvuracağı bir kaynak olarak gördüğü, erken dönem İtalyan Rönesans ressamlarını keşfeder. Resimlerindeki figürler belirsiz bir olay örgüsü içerisinde masal ya da efsanelerdeki kahramanlar gibi hem herhangi bir insanı hem de hiç kimseyi temsil ediyor.
Bürokrat tipli erkekler, modern görünümlü kadınlar, birbirinden sevimli canlılar bazen bir orman peyzajının önünde bazen de medeniyetten uzak ıssız bir doğa kesitinin içerisinde varolur. Zaman durmuş, geçmiş ve gelecek sanki aynı kompozisyon ve olay örgüsü içerisinde akmaya başladı.