Loading...
Trump’a benzer bir ideolojik çizgisi olan de Santis, şimdiden “yeni Cumhuriyetçi lider” olarak alkışlanmaya başladı bile…Seçimlere giderken Demokratların kürtaj konusuna fazla odaklandığı ve kamuoyunun, enflasyondaki artış gibi günlük hayat meselelerine daha fazla önem vermesinin Cumhuriyetçilere kazandıracağı öne sürülüyordu. Hiç de öyle olmadı. Kadınların tercihi, ağırlıklı olarak Demokrat adaylardan yana oldu. Bunun da en büyük sebebi, kürtaj tartışmalarının, kadınların temel ve hak özgürlüklerine yönelik bir tehdit olarak algılanması olduğu söyleniyor. SEÇİMİN “EN KAZANANI” Bu seçimin “en” kazananı, Florida Valisi Ron de Santis. Donald Trump’a benzer bir ideolojik çizgisi olan de Santis, şimdiden New York Post gibi popüler bir tabloid ve Murdoch ailesi gibi egemen bir medya ailesi tarafından “yeni Cumhuriyetçi lider” olarak alkışlanmaya başladı bile… Trump’ın, 15 Kasım’da yapacağını duyurduğu “büyük açıklaması” da tehlikeye girdi. Ve, de Santis’in kendisini Cumhuriyetçi Parti’nin tahtından indirebileceğinin farkında olan Trump da, seçimden bir gün önce Florida Valisi’ni “rakibi olmaması” konusunda uyardı. Demokratlar ise, seçimleri tam da kazanamadan zafer coşkusu yaşayan taraf. Senato’daki yarış, Aralık ayına kadar sürecek. Arizona ve Nevada’da sonuçlar beklenirken, 5 Aralık’ta Georgia Eyaletinde seçimler tekrarlanacak. TÜRKİYE’YE GELELİM… Almanya gibi koalisyonlara alışık ülkelerden meslektaşlarımın bana sıklıkla sorduğu bir soru var: neden Türkiye’nin muhalefet partileri ve özellikle de, Altılı Masa daha sık bir araya gelmiyor? Neden daha fazla beraber görüntü vermiyorlar? Hele de, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener-yani ana muhalefetin iki kilit ismi neden bir araya gelerek haftalık görüşmeler, basın toplantıları yapmıyor?
Ağustosun sonuna kadar başarılı bir takım oyunu sürdüren Altılı Masa, birden herkesin kendi işine baktığı bir görünüm sergilemeye başladı.Almanya’nın koalisyonlara, siyasette takım oyunlarına alışmasına gerek yok-ama Türkiye’nin var. AK Parti iktidarı boyunca, Türkiye kamuoyunun bilinçaltına, “koalisyonun” kötü bir şey olduğu ve yürümeyeceği düşüncesi zerk edildi. Oysa başkanlık sistemine geçişle, koalisyonlara veya “fiilen koalisyon” diye niteleyebileceğimiz şekilde “ittifaklara” ihtiyaç duyan tam da AK Parti’nin kendisi oldu. Ağustosun sonuna kadar Türkiye siyasetinin çok da alışık olamadığı biçimde başarılı bir takım oyunu sürdürüyor ve hakikaten de, “ittifak” olarak ortaklaşabiliyor gözüken Altılı Masa, birden herkesin kendi işine baktığı bir görünüm sergilemeye başladı. Tam da, daha fazla takım oyunu sergilemeye ihtiyaçları varken; Altılı Masa’nın her bir bileşeninin kendi yoluna ilerlemesinin çeşitli sebepleri var elbette: Bir kere, yeni iktidarın sahipleri ve bakanlık/görev dağılımları seçim başarısına göre belirlenecek. Kim ne kadar yüksek oy alırsa; yeni dönemde o kadar söz sahibi olacak. İşin doğrusu; tıpkı ABD seçimlerinde Demokratların yaptığı gibi-eski başkan Barack Obama, şimdiki ABD Başkanı Joe Biden ve tüm ön plandaki Demokratlar ve hatta muhalif Cumhuriyetçilerin yaptığı gibi, takım oyunu oynamak. Yurtdışından bir meslektaşımın sorduğu gibi; Altılı Masa, sürekli adayının kim olacağını tartıştırmak yerine neden tüm Millet İttifakı liderleri, önde gelen belediye başkanları ve tabii adaylık için ismi geçen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, beraber sahaya inmiyor? Neden Biden ve Obama’nın yaptığı gibi, beraber videolar çekip, beraber konuşmalar yapmıyorlar? Çünkü, Demokratlara ABD’de asıl kazandıran bu; takım oyunu.