Loading...
Tahminimi neden kurşun kalemle yapıyorum?
İhracat bundan sonraki dönemde, maliyetlerle kur arasında açılan bunca farkın verimliliği ön plana çıkartarak kapatılabileceği bir durumdan uzaklaştığı için önemli ölçüde düşüş gösterme riski ile karşı karşıya.
Türkiye’de ekonomi ile ilgilenenlerin en merak ettiği ve cevabını bir türlü bulamadığı soru “Döviz TL karşısında ne olur?” sorusudur. Enflasyonu herkesin iliklerine kadar hissettiği bir noktada haklı bir sorudur da. Üç beş kuruşu olan birikimlerini eritmemek için en likit varlık olan döviz limanına sığınır. İş adamlarının ve sanayicinin merakı ise yaptığı iş sonunda sermayesini koruyup koruyamayacağı ile ilgilidir.
Önce sanayici açısından, özellikle de ihracatçı açısından bakmakta fayda var. İhracatımızın %41.2’lik kısmını Avrupa’ya yaptığımız için EUR/TL kurunun önemi oldukça açık. Peki sanayici verimliliği önemli ölçüde artıramıyorsa son dönemlerde ortaya çıkan üretici fiyat artışlarından kaynaklı maliyetle üretimine ve ihracatına devam edebilir mi? Avrupa’dan gelen talebin, pandemi sonrasında ve özellikle tedarik zincirlerindeki aksama nedeniyle önemli bir kısmının Türkiye’ye kaydığı bir gerçek. 2021 sonrasında ihracattaki artış hızı önemli bir ivme kazanarak yıllık %35’lere kadar çıktı. İhracatçı üretim maliyetlerinde ortaya çıkacak artıştan, özellikle de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile birlikte artan enerji fiyatlarından bi haber ihracat rakamlarını önemli ölçüde artırdı. Ne olduysa zaten bu tarihten sonra olmaya başladı.
Bir tarafta Kur Korumalı Mevduatın ( KKM ) maliyetinin artmasını önlemek, diğer taraftan enflasyon artmasın diye panik halde yapılan müdahaleler kuru çok başarılı olmasa da baskı altında tutmaya başladı. Buna ABD dolarının EUR dahil tüm para birimleri karşısında değer kazancı da eklenince ihracat rakamları yıllık olarak toplamda bir önceki yılın aynı dönemine göre hız kesmeye başladı.
KKM için mart-temmuz arası hazineden 60 milyar TL ve tahmini olarak TCMB’den de 81 milyar TL’ye yakın bir rakam KKM yapanların cebine konulunca ekonomi yönetimi panikleyerek yeni kaynaklara ulaşmaya ve kura önemli ölçüde arka kapı satışları ile müdahalede bulunmaya başladı.
Enflasyonu ortaya çıkartan en önemli nedenlerin başında beklentilerin olduğunu unutan ekonomi yönetimi, makro dengelerin bozulması ve ileride ortaya çıkabilecek krizler pahasına kura müdahalede bulunmaya devam edip enflasyonu bir kenara koyunca, bir yandan da dalgalı kur rejimini bırakarak örtülü sürünen kur rejimine geçince, Enflasyon ve TL’nin değer kaybı arasındaki kümülatif fark iyice açıldı.
[caption id="attachment_217843" align="alignnone" width="500"] Kırmızı Barlar Yİ-ÜFE Enflasyonu Sarı Çizgi EUR/TL kümülatif Değer Kaybı[/caption]
2021 ve 2022 yıllarındaki bu fark toplamda %71.7’ye kadar çıktı. TL’nin 2020 yılından EUR’dan alacağı karşılandıktan sonra 2022 yılından itibaren, gerek ABD Dolarının değer kazanmaya başlaması gerekse de maliyetler karşısında EUR’nun TL karşısında baskı altında kalması kafaları iyice karıştırdı.
Denilebilir ki, ABD doları da baskı altında kaldı ve sanayici hammadde ve sermaye malı cinsiden bu noktada biraz kazançlı çıkıyor. Bir noktaya kadar haklılık payı olabilir ama zaten bu rakamları Yİ-ÜFE’deki enflasyon rakamları ile sanayici hissediyor. Üstelik Dolarla ÜFE enflasyonu arasındaki fark 2021’de ve daha önceki yıllarda bu kadar da açılmamıştı. O nedenle sanayicinin maliyetleri Yİ-ÜFE rakamları ile belirgin hale gelmiştir.
Başka bir görüş Avrupa’daki enerji krizi dolayısı ile Avrupalı şirketlerin üretimlerini Türkiye’de yaptıracakları bu nedenle de sanayicinin ihracat yapmış gibi bu krizi fırsata çevireceği yönünde. Bu görüşün kaçırdığı bir nokta Türk sanayicisinin de aynı üretimi yapmak için enerji kullandığıdır. Eğer bu enerji devlet sübvansiyonlu nasılsa diye düşünülüyorsa da bunun yan etkisnin bütçe açığının artışı olacağını hatırlatmakta fayda vardır. Tabi karlar özel, zararlar kamusaldır diye bir zihniyet yoksa.
Buraya kadar anlatılanlarla şu noktaya vararak bir öngörüde bulunabiliriz. İhracat bundan sonraki dönemde, maliyetlerle kur arasında açılan bunca farkın verimliliği ön plana çıkartarak kapatılabileceği bir durumdan uzaklaştığı için önemli ölçüde düşüş gösterme riski ile karşı karşıya. Kur artışı Merkez Bankası ve Hazine tarafından, enflasyon bekleyişlerini daha da bozacağı ve KKM ile çok daha büyük bir yük getirecek olması nedeniyle, baskı altında tutuluyor. Yani kısaca bir çıkmaz sokakta ilerliyoruz.
Dahası bu çıkmaz sokağın devamında çevirilmesi gereken bir 20 milyar dolarlık özel sektör dış borcu var. Tabii dolar bazında bu faiz oranlarından çevirilmesi ne kadar mantıklıysa. Bir yanda cari açık, diğer yanda yavaşlayan Avrupa ve Dünya, beri yanda kredibilitesi ayaklar altına alınmış bir Türkiye ekonomisi karanlığı iyice boğucu hale getiriyor.
Bu çıkmaz sokaktan çıkışın tek yolu hemen hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu gibi, güven duyulacak yeni bir yönetimin iş başına gelmesi. Böyle bir yönetimin gelişine kadar nefesleri tutup izleyeceğiz. Tahminleri de kurşun kalemle yapıp yanıldıkça silip yeni tahmin yapacağız. Ama şu var ki, analitik bir zihin yukarıdaki grafiklerden TL’nin nerelere kadar gidebileceğini de çok rahat tahmin edebilir. Siz kurşun kalemle yazacağınız ilk tahmini buna göre yapın isterseniz. Geçmiş dönemler yanılma payının az olduğunu gösteriyor.