90’larda Tayyip Bey’le siyaset yapmış biri olarak, kendisini il başkanı yapan özelliklerinden birkaçını hatırlatmak isterim. Bugün “sürtük” dedikleri dahil, kadınların desteğini almak için her kapıyı çalan, her kadına saygı duyan biriydi.
Geçtiğimiz haftalarda Tayyip Bey’in, kadınları hedef alan “sürtük” hitabı üzerine çok konuşuldu, çok yazıldı… İtirazlar ve eleştireler üzerine -ne yazık ki- Tayyip Bey geri adım atmadı ve kullandığı olumsuz kelimeye sahip çıktı…
Ülkemizin en üst düzey yöneticisinin, ülkesindeki kadın vatandaşlara yönelik böyle bir kelimeyi kullanmasını kesinlikle tasvip etmiyorum… Sözün muhatabı olarak belirli bir kesimin işaret edilmesinin muhafazakâr dünyadaki kadınların sessizliğine gerekçe olamayacağının da altını çizmek istiyorum.
TDK, “sürtük” kelimesinin sıfat olarak anlamını; “durmadan konu komşu, sokak gezen, evinde pek durmayan, sürtüp duran kadın” olarak tanımlamış… Hitabı bu hâliyle kabul ettiğimizde, tanımlamaya her kesimden kadın giriyor.
TDK’nın hakaret olarak kabul ettiği anlamdaki kullanımını buraya yazamayacağım.
Benim inandığım şey; Cumhurbaşkanımızın, hangi kesimi kast ederse etsin, kullandığı ve savunduğu bu sözcüğün bedelini maalesef ki yine biz kadınlar birlikte ve zamana bölerek ödeyeceğiz…
Nasıl mı?
Hoşuna gitmeyen veya tasvip etmediği bir yaşam tarzına sahip kadını darp eden bir erkek “Kendisi, Cumhurbaşkanı’nın ‘sürtük’ olarak tanımladığı bir kadındı.” diyerek kendine haklı gerekçe yaratabilecek. Bu durumu, mahkemede lehine bir durum olarak göstermek isteyebilecek. Mahkemede kravat taktığı için iyi hal indirimi alan erkekleri göz önüne aldığımızda olmaz diyemeyiz.
Ya da gezmeyi, tozmayı seven muhafazakâr bir kadının eşi; ona “Sen Cumhurbaşkanımızın ‘sürtük’ dediği kadınlardan mı olacaksın?” diyerek baskı uygulayabilecek, şiddet gösterebilecek.
Siyasetçilerin ve din adamlarının kadınlar için kullandığı her olumsuz tanımın – hangi hayat tarzını hedef alırsa alsın- bedelini biz kadınlar ödüyoruz.
Her şey bir kenara; 28 Şubat döneminde, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, başörtüsü eylemlerindeki meydan ve sokaklardaki direnişten dolayı bizlere aynı kelimeyi kullansaydı biz ne hissederdik?
Hayat tarzı ne olursa olsun, iktidara oy versin vermesin, hiçbir insan ülkesinin yöneticisi tarafından böyle tanımlanmayı hak etmez, etmemeli…
Bu kadar keskinleşmenin önümüzdeki seçimde aday olacağını açıklayan Tayyip Bey’e siyaseten getirisinin ne olacağını anlamış değilim. Kutuplaşmanın ötesinde bir durum bu.
Bununla birlikte, bu kadar keskinleşmenin önümüzdeki seçimde aday olacağını açıklayan Tayyip Bey’e siyaseten getirisinin ne olacağını da anlamış değilim… Hakikaten çözemiyorum… Kutuplaşmanın, taraf olmanın vs. ötesinde bir durum bu… Belirli bir kesimin hayat tarzını hedef alarak safları sıklaştırmanın günümüz siyasetinde karşılığının olacağı kanısına nasıl vardılar bilemiyorum. Yahu çok değil 20 yıl öncesi Tayyip Bey’i iktidara taşıyan siyasi yaklaşım da mı unutuldu?
Naçizane, 90’lı yıllarda Tayyip Bey’le siyaset yapmış biri olarak, kendisini İl Başkanı yapan özelliklerinden birkaçını hatırlatmak isterim…
Tayyip Bey; bugün “sürtük” olarak tanımladığı kadınlar dâhil, kadınların desteğini almak için her kapıyı çalan, her kadına saygı duyan biriydi.
Bugün alkol aldığı için küçümsediği insanların desteğini almak için -yoğun eleştirilere rağmen- o günlerde meyhaneleri tek tek gezen bir insandı…
Ayrıca bir itirafta bulunmak istiyorum; “O günlerden bugünlere nasıl geldiniz?” sorusunu sorabilmeyi çok isterdim Tayyip Bey’e….