Stokçuluk mu yoksa sermayeyi koruma güdüsü mü?

Abone Ol
Hükümetin nihai amacı, fiyat etiketlerindeki değişimleri takip ederek firmaları baskı altına almak veya banka hesaplarını takip altına alarak açık veya örtük tehditler savurup girişim ruhlarını köreltmek olmamalıdır.

Loading...

Türkiye ekonomisi 90’lı yılların ardından yeniden yüksek fiyat artışlarıyla karşı karşıya. 2018 yılının mayıs ayından itibaren bariz bir şekilde gözden çıkarıldığı görülen enflasyon oranı 2022 yılının haziran ayında %78,6 olarak gerçekleşti. Bu denli yüksek orana en son 1998 yılının Ekim ayında rastlanmıştı. İzlenen düşük faiz politikasının hem enflasyonu hızlandıracağı hem de gelir dağılımı adaletsizliğindeki artış başta olmak üzere birçok iktisadi probleme neden olacağı, uzunca bir süredir birçok ekonomist ve uzman tarafından dile getiriliyor. Ancak hükümet ve kurum yetkilileri bu eleştirilere kulak vermek bir kenara dursun, yüksek enflasyonun nedenini küresel fiyat artışlarına, dış güçlerin Türkiye üzerindeki oyunlarına ve yurtiçindeki bazı satıcıların[1] fırsatçı davranışlarına bağlamayı tercih ediyor. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ile İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan arasında yaşanan stokçuluk tartışmasını bu bağlamda ele almakta fayda var. Küresel fiyat artışlarının maliyetler aracılığıyla yurtiçi enflasyon üzerinde etkili olduğu bir gerçek. Hakan Kara, Nisan 2022 tarihindeki %70’lik enflasyonun 20 puanının (açıklanan oranın %28,6’sının) küresel fiyat artışlarından kaynaklandığını belirten bir görsel paylaşmıştı.[2] Aynı oranı haziran enflasyonuna uyarlarsak %78,6 olarak açıklanan enflasyon oranının yaklaşık 22.5 puanlık kısmının dış fiyat gelişmelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Peki geri kalan 56.1 puanlık kısmın kaynağı ne? Dış güçlerin veya satıcıların fırsatçı olarak tanımlanan davranışlarının enflasyon üzerinde gerçekten bir etkisi var mı? Yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda dış güçlerin fiyatları nasıl etkilediğine yönelik bir açıklama mevcut olmadığı için bu kısmı incelemek ne yazık ki mümkün olamıyor. Ancak fırsatçılık teorisi irdelenebilir duruyor. FİYATLAR FIRSATÇI DAVRANAN SATICILAR YÜZÜNDEN Mİ ARTIYOR? Tüm ekonomilerde satıcıların davranış kalıbı aynıdır: Belli bir fiyata satın aldığı (mâl ettiği) ürünü, üzerine bir miktar kâr payı ekleyerek satmak. Almanya’daki bir satıcı da Vietnam’daki bir üretici de Türkiye’deki bir sanayici de aynı şekilde karar alır. Bu, satıcının doğal davranışıdır. Yetkililer tarafından doğal kabul edilmeyen ise satıcıların ürünlerinin fiyatlarını, maliyetleri dikkate almadan keyfî olarak artırmaları ve bu yolla fırsatçılık yapmalarıdır. Peki bu eleştiriler doğru mu? Üreticiler gerçekten enflasyonu bahane edip fiyatları keyfi olarak artırıp fırsatçılık mı yapıyor? Yoksa fiyat artışlarının ardında doğal bir iktisadi davranış kalıbı mı mevcut? ENFLASYONUN FİYAT BELİRLEME DAVRANIŞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ NASILDIR? Satıcının fiyat belirleme davranışı, enflasyon olmadığı, enflasyon oranının nispeten düşük olduğu ve enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde oldukça farklılık gösterir. Hangi dönem içinde bulunursak bulunalım satıcının davranış kalıbı yukarıda belirttiğimiz şekildedir: Ürünü, maliyetin üzerine belli bir miktar kâr payı ekleyerek satmak. Senaryo 1: Enflasyonun olmadığı bir ekonomi düşünelim. Böyle bir ekonomide satıcı, örneğin bir ay önce 10 liraya temin etmiş olduğu bir ürünü, üzerine 2 lira kâr ekleyerek ay içinde 12 liraya satmış olsun.[3] Satıcı daha sonra tedarikçiden yeniden ürün temin etmek istediğinde enflasyon olmadığı için yine 10 lira verecek ve her satışın sonunda 2 lira kâr elde edecektir.
Fiyat belirleme davranışının arkasında fırsatçılıktan ziyade sermayeyi koruma ve üretim sürekliliğini sağlama güdüsü yatmaktadır.
Senaryo 2: Şimdi ekonomide bir miktar enflasyon olduğunu varsayalım. Satıcı yine bir önceki ay temin ettiği 10 liralık ürünü %20 kâr ile bu ay 12 liraya satmış olsun. Ürünü tedarikçiden yeniden temin etmek istediğinde bu kez enflasyon sebebiyle daha pahalıya almak durumunda kalacak. Eğer satıcı ürünün tedariki için 11 lira verirse bu kez kârı 2 lira değil, 1 lira olmuş olacak. Yani üretici görünüşte 2 lira kâr elde eder, ancak reelde kârı 1 liradır. Diğer 1 lira ise enflasyona yenik düşmüştür. Senaryo 3: Yüksek ve hızlanan enflasyon dönemlerinde ise durum oldukça farklılaşır. Çünkü satıcı sattığı ürünü yerine koymak istediğindeki yeni tedarik fiyatı, satış fiyatının da üzerine çıkabilir. Örneğin satıcı 10 liraya temin edip 12 liraya sattığı ürünü yerine koymak istediğinde 13 lira gibi bir tedarik fiyatıyla karşılaşabilir. Satıcı 2 kira kâr elde etmiş gibi görünür; oysa ki reelde 1 lira zarardadır. Sermayesi 1 lira erimiştir. FİRMALAR SERMAYE ERİMESİNDEN NASIL KURTULUR? Sermayenin eridiği durumlarda hizmet sürekliliğini sağlamak mümkün değildir. Venezuela’da yaşanan hiperenflasyon, birçok satıcının sermayesinin erimesine ve iflasa sürüklenmelerine neden olmuştur. Bu dönemde satıcıların raflarının fotoğraftaki gibi nasıl boşaldığını anlamak artık zor olmasa gerek. Peki sermaye erimesinden kurtulmak mümkün mü? Bunun birkaç yolu var. Birincisi raftaki ürünün fiyatını, alış maliyetindeki değişimi dikkate alarak sürekli olarak güncellemek; ikincisi fiyatı, maliyet ve kâr marjının üzerine ürünün beklenen yeni tedarik fiyat farkını dahil ederek belirlemek; üçüncüsü ise ürünleri satmayıp dükkânı bir süreliğine kapatıp enflasyon sorunu çözüldükten sonra yeniden açmak. Esnaflar arasında üçüncüsünün sohbeti oldukça yaygın. Ancak ticaret süreklilik gerektirdiğinden bu yöntem sadece sohbetlere konu oluyor ve yaşanan durumun trajikliğini ifade etmede kullanılıyor.
Fahiş fiyat denetimi gibi tedbirlerin fiyat artışlarını sınırlandırmak için kalıcı bir çözüm olmayacağını elbette hükümet yetkilileri de biliyordur. Bu nedenle bunun bir cambaza bak stratejisi olduğunu tahmin etmez zor olmasa gerek.
İlk ve ikinci yöntem ise birbirine oldukça benziyor. Aradaki tek fark ilk yöntemde gerçekleşen enflasyonun (ürünün alış fiyatında gerçekleşen değişikliğin), ikinci yöntemde ise beklenen enflasyonun (ürünün alış fiyatında beklenen değişikliğin) fiyatlara dahil edilmesi. Hükümet ilkini fırsatçılık olarak ifade ediyor. Raftaki ürüne yazılan fiyat etiketinin, maliyet artışı sebebiyle olsa dahi değiştirilmemesini istiyor. Bunu sağlamak için de fahiş fiyat denetimi adı altındaki polisiye tedbirlere başvuruyor. Bu tür tedbirlerin fiyat artışlarını sınırlandırmak için kalıcı bir çözüm olmayacağını elbette hükümet yetkilileri de biliyordur. Bu nedenle bunun bir cambaza bak stratejisi olduğunu tahmin etmez zor olmasa gerek. ÜRETİCİ ÜZERİNDEKİ BASKI VE TEHDİTLER GİRİŞİM RUHUNU KÖRELTİR Fiyat belirleme davranışının arkasında fırsatçılıktan ziyade sermayeyi koruma ve üretim sürekliliğini sağlama güdüsü yatmaktadır. Marketlerin (satıcıların) yağ, şeker ve çay fiyatlarındaki artış sonrasında raflarındaki ürünlerini o gün satmak istememelerinin arkasında da sanayicilerin (üreticilerin) hammadde ve ara malı stoklamalarının arkasında da bu güdü yatmaktadır. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Bahçıvan’ın stok yönetimi konusunda sarf ettiği sözler bu bağlamda son derece önemli. Üretici üzerinde oluşturulacak bu tür baskı ve tehditler, ekonomide derin ve geri dönülemez tahribatlara neden olabilir. Sanayicinin küstürülmesi, girişim ruhunun köreltilmesi anlamına gelecektir ki bu tür bir tahribatın yaralarının sarılması gerçekten oldukça zordur. Hükümetin nihai amacı, fiyat etiketlerindeki değişimleri takip ederek firmaları baskı altına almak veya banka hesaplarını takip altına alarak açık veya örtük tehditler savurup girişim ruhlarını köreltmek olmamalı; aksine iktisat biliminin kurallarına geri dönerek piyasa mekanizmasının işleyişine ve adil/rekabetçi fiyatın oluşmasına yönelik düzenlemeleri hayata geçirmek olmalıdır. [1] Satıcı, üretici, sanayici, esnaf, tüccar gibi kavramların her biri içerikleri itibariyle birbirinden oldukça farklı anlamlara sahiptir. İktisat ders kitaplarında bu kişilerin tamamını temsil etmek için genelde “arz eden” ifadesi kullanılır. Bu yazıda arz eden ifadesi yerine basitlik olması için satıcı kelimesini kullanmayı tercih ettiğimizi belirtmek gerekir. [2] https://twitter.com/ali_hakan_kara/status/1523206399987269632 [3] Anlamayı kolaylaştırmak için diğer tüm maliyet kalemlerini (kira, işçilik, vb.) bir an için yok saydım.