Söylemlere karşı gerçekler

Abone Ol
Seçimi kim kazanırsa kazansın krizden çıkış konusunda işi zor olacaktır ama ülke ekonomisinin, ekonomi modeli duyurarak başarısız olmuş aynı kişiye yeniden bir ekonomi modeli denettirme lüksüne sahip olduğunu düşünmüyorum. Sadece binalarını inşa ederek bir finans merkezi yaratmak zor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi’nin bankalar etabının açılış töreninde “ekonomide sıkıntı yok biz yolumuza devam ediyoruz” deyince sadece son bir haftada açıklanan ve ekonomik görünüm hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayan verilerden bahsetmek ihtiyacı gördüm. Ekonomide sıkıntı var söylemleri sözde değil. Geçen haftadan beri Türkiye’nin art arda makroekonomik verileri açıklandı. Makroekonomiden kastımız bütünsel rakamlara bakmak; ekonominin geneline bakmaktır. Mikroekonomi dediğimizde şirketleri değerlendiriyoruz. Ekonominin bütününü görmek açısından işsizlik, istihdam, üretim, toplam tüketim makroekonominin ana konularıdır. Bu konular için son veriler geçtiğimiz günlerde açıklandı. Üstüne üstlük bu verileri dengelemede önemli bir güce sahip olan, aynı döneme dair, cari açık ve bütçe açığı rakamları da açıklandı ve onlar da dikkate değer. Cari açık, bütçe açıkları, tasarruf-yatırım dengesizliği şeklinde de ifade edilen tasarruf açıkları, bir ekonomide makroekonomik göstergeler üzerinde dengenin sağlanmasında önemli güce sahip olan ana belirleyici faktörlerdir. Bahsettiğim bu değişkenlerde ortaya çıkan artış ya da azalış değişimleri tüm iktisadi dengeleri etkilemekte ve ekonominin istikrarlı yapısı üzerinde önemli etkilere yol açmaktadır. Bakalım ne diyor bu rakamların son hali: İŞSİZLİK Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geçen hafta şubat ayı işgücü istatistiklerini açıkladı. TÜİK, deprem felaketi yaşanan Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya ve Osmaniye illerini şubat ayı için istatistiklerin dışında tutmasına rağmen (yani depremin etkisi göstergelere yansıtılmamış olmasına rağmen) işsizlik oranı yüzde 10’a yükseldi. Yani eğer inkâr edilemeyen deprem etkisi göstergelere yansıtılmış olsa idi rekor bir işsizlik rakamı ile karşılaşılırdı.
Türkiye’nin ekonomi modeli OECD ülkeleri arasında en kötü istidam rakamına sahip iken neden bu model Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi dünyaya örnek olsun ve haklılığı dünyaca takdir edilsin ki?
Türkiye’deki gerçek işsizlik oranını görmek için, normalde, TÜİK’in açıkladığı bu rakamlardan atıl işgücü oranına bakmamız gerekiyor ki bu rakam yüzde 23,4’ü veriyor. Bu rakamın, yine, deprem etkisi içermeyen rakam olduğunu göz önünde bulundurmanız gerekir. Yani aslında yüzde 23,4’den daha kötü bir tablo var. İşsizlik oranı bir ay içerisinde, deprem etkisini dışarı bıraktığınızda bile, yüzde 21,9’dan yüzde 23,4’e yükselmiş. Grafik 1: Mevsimsel etkiden arındırılmış işgücü oranı (%) Kaynak: TÜİK SANAYİ ÜRETİMİ Sanayi üretimi ise şubat ayında yüzde 8,2 düştü. Bu veriyi Türkiye’nin büyüme oranı verisi ile eşdeğer tutabilirsiniz çünkü buradaki değişimler büyüme oranına birebir yansıyacaktır. Covid dönemini dışarıda tutarsak, 2008-9 global finansal krizinden beri Türkiye’de sanayi üretiminde böyle bir düşüş görülmedi. İşin kötüsü, veriler buradaki olumsuz görünümün sadece bir ay süreceğine işaret etmiyor. Çok zayıf ve istikrarsız büyüme trendi yerleşmiş. Grafik 2: Sanayi Üretimi (yıllık % değişim) Bu kötü verileri dengeleyecek cari denge ve bütçe dengesi rakamları ile de karşılaşmıyoruz. Bu veriler, yine geçtiğimiz günlerde, açıklandı: Cari denge, sadece iki ayda, 19 milyar dolarlık bir rekor açık verdi, yine aynı dönemde dış ticaret dengesi 23 milyar dolar açık verdi.  Bütçe dengesi, yılın ilk üç ayında, 2001 krizinden beri görülmemiş bir bozulma ile 250 milyar TL açık verdi. Deprem harcamalarının bütçe dengesinde açığı artırması bekleniyordu tabii ancak açığı esas körükleyen seçim harcamaları oldu. Bütçe dengesi, bu yıl devam edecek olan deprem harcamaları nedeniyle rekor bir açık verecektir. Bu iki açık da yabancı doğrudan yatırımlar gelmeden sürdürülemez. Yurtdışı basının ve dolayısıyla yabancı yatırımcının gözü kulağı ise Türkiye seçim sonuçlarında, bunun bir sebebi yabancı doğrudan yatırımların tekrar Türkiye’ye kaymasıyla çok ilintili. The Economist dergisi, seçim ekonomileri sayfasında, Türk lirasının yüzde 80 düştüğüne ve Erdoğan’ın öne süreceği çarelerin işe yaramayacağına yer verdi. Çoğu, ekonomideki başarısızlığı “Erdoğan ekonomisi” olarak adlandırıyor.
Cari denge, sadece iki ayda, 19 milyar dolarlık bir rekor açık verdi, yine aynı dönemde dış ticaret dengesi 23 milyar dolar açık verdi.  Bütçe dengesi, yılın ilk üç ayında, 2001 krizinden beri görülmemiş bir bozulma ile 250 milyar TL açık verdi.
Öte yandan ABD merkezli Politico dergisi net bir şekilde Erdoğan’ın seçilmemesinin batı için büyük bir rahatlamaya sebep olacağını belirtti. Bunun, yatırımları olumlu bir şekilde etkileyeceği kaçınılmaz olsa da seçim sonucunun ne olacağından tam olarak emin olmadıkları için izlemedeler. Dünyaca ünlü ekonomist Robin Brooks bu konuyla ilgili Perşembe günü önemli bir tweet ( https://twitter.com/RobinBrooksIIF/status/1649035080990445568 ) paylaştı ve Türkiye’ye global sermaye akımının donduğuna, aynı durum her ne kadar Arjantin için de geçerli olsa da özellikle Türkiye konusunda onarılan bir ilgi olduğuna değindi. Ve ekledi “yabancı yatırımcılar gerçekten geri dönmek istiyor”.  Aşağıda paylaştığı tablo Brezilya, Şili, Türkiye, Meksika ve Arjantin’e yıllar itibariyle akan yabancı portföy yatırımlarını veriyor ve kırmızı çizgi ile gösterilen Türkiye’ye akıma ait. Grafik 3: Yabancı portföy yatırımlarının payı (%) Hâl böyle iken ve Türkiye’nin ekonomi modeli OECD ülkeleri arasında en kötü istidam rakamına sahip iken neden bu model Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi dünyaya örnek olsun ve haklılığı dünyaca takdir edilsin ki? Hatırlayalım Erdoğan en son Aralık 2021’de ekonomi modeli ilan etmişti, bu modelin yarattığı tablo ortadadır. Seçimi kim kazanırsa kazansın krizden çıkış konusunda işi zor olacaktır ama ülke ekonomisinin, ekonomi modeli duyurarak başarısız olmuş aynı kişiye yeniden bir ekonomi modeli denettirme lüksüne sahip olduğunu düşünmüyorum. Yazımın ortaya çıkış tarihi vesilesiyle herkese iyi bayramlar diliyorum.