Çocukların istismarının tek bir boyutunun olmadığını daha önce söylemiştim. Çocukları çalışmak zorunda bırakıp buradan büyük kârlar elde etmek de istismardır. Yine cinsel istismarın yanı sıra kriz sürecinin hafifletilmesi için çocukların görselinden yararlanmak da istismarın daniskasıdır.Enkaz altında ve üstünde olan çocukların güvenliği merkezi iktidarın sorumluluğundadır. Sorumluluktan kaçınmak için aranılan formül mülteci düşmanlığı ise bu durumumdan sakınılmalı ve buna izin verilmemelidir. Deprem öncesi ve sonrasıyla iktidar açısından tam bir beceriksizlik durumu mevcutken, öfkenin boşa gidecek kanallara aktarılması istenilmeyen faylar da enerji birikimine neden oluyor. İktidar ortağı milliyetçi cephenin bu tarafa oynamak istemesinin yanı sıra muhalefet kanadında yer aldığını iddia eden milliyetçi siyasi partilerin de mülteci konusunu her daim sıcak tutuyor oluşu Türkiye emekçi sınıfı ve yoksulları için tercih edilir değil. Enkazdan kurtulan bir kadının beni özel hastaneye götürmeyin, benim param yok söylemi durumu özetliyor. Barınma, sağlık gibi olmaz ise olmaz ihtiyaçların özel sektör tarafından kâr için karşılanması geldiğimiz nokta da asrın felaketinin nasıl geldiğini iyice anlamamızı sağlıyor. Deprem bölgesin de akılda kalan birçok şey oldu. Ancak Erdoğan’ın yaptığı açıklama sırasında bakanlar dahil hepsinin soğuğa dayanıklı kıyafetleri mevcutken önlerine dizdikleri çocukların kıyafetlerinin incecik oluşu, üzerlerinde bir mont dahi olmaması verdikleri görüntü açısından önemliydi. Çocukların istismarının tek bir boyutunun olmadığını daha önce söylemiştim. Çocukları çalışmak zorunda bırakıp buradan büyük kârlar elde etmek de istismardır. Yine cinsel istismarın yanı sıra kriz sürecinin hafifletilmesi için çocukların görselinden yararlanmak da istismarın daniskasıdır. Son 10 yılda 614 çocuğun çalışırken ölmesi kapitalizmin her döneminin bir felaket olduğunu göstermiyor mu? Barınma, ısınma, gıda, eğitim bütün bunların ticari faaliyet konusu olması, çocukların çalışmak zorunda bırakılması, bunun üstüne bir de gelecek kaygısı ile meslek edindirmek için iş yerlerinde ücretsiz ya da düşük ücretle çalıştırılması da istismarın daniskasıdır. Çocukların organlarına göz dikenler ile çocukların emeğine göz diken sistemin adı kapitalizmdir. Çocukların yaşamı ve geleceği bu sistemde tanımlanamıyor. Verilen pozlar görüntüyü kurtarmaktan daha ötesine işaret ediyor. Devlet milyonlarca insanı kendi kaderine bırakıp dar bir alanda görüntü vermek için iş yapıyormuş gibi yapıyor. Çocukların geleceği sömürünün makyajlanmasında değil, eşitlik arayışında ve önce çocukların geleceğinde.
Sömürü için önce çocuklar, eşitlik arayışında ise öncelikli çocuklar
Çocukları çalışmak zorunda bırakıp buradan büyük kârlar elde etmek de istismardır. Yine cinsel istismarın yanı sıra kriz sürecinin hafifletilmesi için çocukların görselinden yararlanmak da istismarın daniskasıdır.
Asrın felaketi kavramını iktidara yakın medya kuruluşları ve iktidar mensupları sıkça kullanmayı tercih ediyor. Doğa üstü bir olayı engelleyemez, tedbir alamazdık demeye getiriyorlar aslında. Kriz sürecini yönetemediklerini ise asla kabul etmiyor, eksiklikleri kabul edip bütün imkânlarını kullandıklarını iddia ediyorlar. Kendilerine yöneltilen eleştirilere tahammülsüzlük ise “Asrın felaketinden” öncesindeki gibi.
Merkezi hükümet, kriz konusunda göstermiş olduğu beceriksizliği halk dayanışma ile kapatmaya çalışıyor ve başarılı olduğunu da gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Özellikle örgütlü organizasyonun kriz sürecinde ne kadar da önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. TKP kendi organizasyonunu devede kulak olarak tanımlasa da halkın yaralarını sarmak için gösterdiği örgütlü refleksin birçok kitlesel partiyi kıskandıracak boyutta olduğunu televizyonlardan izliyor bölgeden arkadaşlardan duyuyoruz.
Yine televizyonlardan ve sosyal medyadan takip ettiğimiz teyide muhtaç haberler deprem bölgesinden geliyor. Yağma, hırsızlık olaylarının olduğundan eminiz ancak bu olayların sırf mülteciler tarafından yapıldığı ve yoğunluğu konusunda gerçek bilgilere ihtiyaç var. İnanılması istenen şey olayların mülteciler tarafından gerçekleştirildiği ve öfkenin de o tarafa doğru yönelmesi. Marketlerin ihtiyaçlar için yağmalanması anlaşılıyor yalnız beyaz eşya yağmalanmasını insanlar algılayamıyor. Bölgeden gelen yağma eylemleri ile anılan kişilere güvenlik güçlerinin açık şiddeti ve işkencesi ve halkın da bu duruma “iyi olmuş” tarzındaki desteği ile daha fazlasını talep etmesi anlaşılır gibi değil. Yargının kişiselleşmesi ve anında ceza kesmesi gibi şer’i uygulamalar da mevcut. Laikliğin olmadığı yönetim şekillerinde adaletin bu şekil de işlemesi anlaşılabilir. Toplumun çıkarı değil, kişinin çıkarı ve inisiyatifi bu sistemlerde daha önemlidir.
Yine çocukların kaçırılması, organlarının satılması yönetimsel eksiklik ile değil yönetimin tamamen ortadan kalkmasıyla açıklanabilir. Çocukların öncelikli olması eşitlik ilkesine bağlı ve insanlarda da düşünülen uygulanması istenilen bir durum. Elbette bütün insanların, canlıların enkaz altından çıkartılması için çaba gösterilmeli ama çocuklar felaket koşullarında da bir adım önde olmalıdır.