Loading...
Size efendi olmaya gelmedik cümlesi nasıl bir cümle?
Allah kimseyi bu duruma düşürmesin! “Kürt sorunu vardır ve biz bunu çözeceğiz!”den, “Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunları vardır”a varan bir düşünce sığlığı bu ülkeyi 20 yıldır yönetiyor.
Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması için ne diyeceğimi bilemedim. İnsan şaşırıyor 20 yıldır bu ülkede iktidar olan bir partinin genel başkanı bu konuşmayı karşı tarafın nasıl algılayacağını bilmeliydi diye. Ama işte oluyor. Meşhur konuşmasında; “Yaradılanı yaradandan ötürü severiz. Ayrım yok” dedikten sonra Demirtaş için "Kürtlükle alakası var mı? Yok. Bu adam Kürt değil” diyebiliyor.
Yahu karşındakiler “salak mı?”. Çözüm sürecinden bu yana açık ve net bir biçimde “Kürt düşmanlığı” yapıldığını anlamıyorlar mı sanıyorsunuz? Türkiye’nin en politikleşmiş halkı orada yaşıyor. Meydana taşınan kalabalıklardan söz etmiyorum. Onları çevre illerden yüzlerce araçla taşıdığınızı görmedik mi sanıyorsunuz?
Ya HDP ile ilgili söyledikleri? Bu kadar danışman çalıştırıyor biri çıkıp da “Radikal Demokrasi” kavramını ona anlatmadı mı? HDP’nin siyasal vizyonu çağımızın kimlikleşmiş toplumlarında, farklı kimliklerin yaşadıkları sorunları eşdeğerleştirerek bir değişim hegemonyası yaratmak amaçlı yeni bir demokrasi projesi olduğunu kimse anlatmadı mı?
Bu nedenle de HDP’nin yalnızca bir Kürt partisi olmadığını, bu ülkede ceberut sınıfların yarattıkları sistemden mağdur olmuş herkesin partisi olduğunu ona kimse anlatmadı mı? Bir de çıkıyor “HDP, fitne partisidir” diyor. Asıl kendisinin, bir siyasi partinin bir zamanlar şahsına her türlü hakareti yapabilmiş lideriyle her türlü fitneyi organize ettiğini anlamıyor muyuz sanıyor?
Allah kimseyi bu duruma düşürmesin! “Kürt sorunu vardır ve biz bunu çözeceğiz!”den, “Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunları vardır”a varan bir düşünce sığlığı bu ülkeyi 20 yıldır yönetiyor. Gerçekten de ben dahil sol mahalleden birçok insan çözüm sürecini başlattığı için Erdoğan’a destek verdi. Geldiğimiz yer, başkalarını bilmem ama benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Bu siyasetçinin, “Kimse bizim karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız” dedikten sonra, sadece ve sadece “Türk milliyetçisi” olan bir partiyle iktidarı paylaşması bile onun siyasi düzeyini açıkça gösterdi.
Artık eveleyip gevelemeyelim. Bu ülkede Kürt halkı var, kendi diliyle, kültürüyle ve tarihiyle yüzyıllardır bu topraklarda yaşıyorlar. Osmanlı’nın iç işlerine karışmadığı yönetim anlayışından, Cumhuriyet kurulurken “vatandaş”laştırarak yönettiği bir halka evrilmiştir. Ama yine tarih açıkça yazıyor ki o zamanlardan bu zamana bu “vatandaş” kavramı içinde kendini görmediğini, kendi kimlik talepleri olduğunu söyleyip duruyor.
Demokrasiyi ancak bir “tramvaya” benzetme sofistikasyonuna varabilmiş Erdoğan, bu halkın yoğun yaşadığı illerde kazandığı bütün belediyelere darbe yaparak “kayyum” atadıktan sonra şimdi de diyor ki “Biz size efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik." Şimdi bir an düşünelim Erdoğan bu konuşmayı Rize’de yapsa bu cümleyi böyle kurar mıydı? Rizeli biri “Bu da ne demek Erdoğan’ın bize “efendi” olması gibi bir şey olabilir mi ki?” demez mi? Ya da şu cümleyi: “Kürt kardeşlerimi sömürüyorlar”. Rizeli biri “hani biz vatandaştık, ne oldu da şimdi kardeş olduk” demez mi? Erdoğan’ın dili bile Kürtlerin bir sömürge halk olduğunu açıkça gösteriyor. Kendisinin de bu halkın tepesindeki “efendi” olduğunu.
Türkiye’deki siyaset, yüz yılın çözülmemiş sorunlarının etrafında dönüp duruyor. Bu sorunların çözümleriyle ilgili konuşmalar henüz başladı. Kılık-kıyafet, Alevilik, Kürtler ve tarikatlar. Bu konuşmalar bir yere evrilir mi bilmiyorum. Ama sanki halkımız Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı başlayacakken bu sorunların da çözülmesini ister gibi.
Bilmem yanılıyor muyum?