Siyasi güven sorunu ve “hepsi aynı” algısı

Abone Ol
Türkiye’de politikacılara güvensizlik MetroPOLL’ün bulgularında gözlenmektedir. Araştırmaya göre en düşük düzeyde siyasetçiler ve medya yer alıyor. Güven düzeyi Haziran 2016’dan Haziran 2022’ye 10 üzerinden 4,4’ten, 2,7’ye gerilemiş durumda...

Loading...

Türkiye parti sistemi ve seçmen eğilimleri Batı demokrasileri parti sistemleri ve seçmen eğilimlerinden kimi nitelikleri itibarıyla ayrışırken, bazı benzer örüntü ve niteliklere de sahiptir. Parti sistemlerinde parçalanmışlık, seçmen tercihlerinde oynaklık, bunun yol açtığı parti sisteminde istikrarsızlık öne çıkan benzer nitelikler arasında. Parti sistemlerinde istikrarsızlık özellikle parlamenter sistemlerde siyasal istikrarsızlığı tetiklemekle birlikte, kurumsallaşmış Batı demokrasilerinde kurumların güçlü, denge ve denetlemenin işlevsel, yürütme ile yasama ilişkilerinin dengeli, yargının bağımsız, bürokraside liyakatın temel referans olması dolayısıyla, parti sisteminde yaşanan istikrarsızlık siyasal istikrarsızlığın oluşmasına yol açmamaktadır.  Hükümetler dağılsa, yerine yeni hükümetler kurulana kadar uzun süreler geçebilse de, kurumların yerleşikliği, normlar ve kuralların hakimiyeti, bürokrasideki gayri şahsilik dolayısıyla sistemler işlevlerini yerine getirir. Hatta öylesine ki, bu demokrasilerde de son çeyrek asırdır gözlenen politika, kurumlarına ve aktörlerine ilişkin güven kaybına rağmen. Yerleşik, kurumsallaşmış demokrasilerde de politika, politikacı ve partilere olan güven bir hayli düşmüş durumda. Nitekim çeşitli araştırma bulgularında farklı ülkeler örneğinde de bu eğilim görülüyor. Geliştirilmiş siyasal güven ölçeklerine göre bireylerin partilere olan güven düzeyi kurumlar itibarıyla polis, mahkemeler, sivil hizmetler, bürokrasi ve parlamentodan sonra geliyor ve en alt düzeyde bulunuyor[1]. SİYASİ GÜVENİN BOYUTLARI Siyasi kurumlara olan güven şeklinde değerlendirilen siyasi güven demokratik rejimlerin istikrarına en önemli katkıyı yaptığı gibi, güven sosyal kaynaşmayı, bir arada yaşamayı da kolaylaştırır. Politik kutuplaşmayı azalttığı gibi, toksik politik kutuplaşmanın da panzehiridir. Siyasi güven politikaya katılımı, sivil toplum faaliyetlerine yönelimi arttırdığı gibi, siyasi güven düzeyinin yüksek olduğu toplumlarda bireylerin yasalara uyma yatkınlığı daha fazladır. David Easton güven kavramını siyasi otoritelere veya siyasi rejime yönelik yaygın destek olarak tanımlar[2]. Siyasi güven, siyasi destek kavramının en değişken unsuru olup, bireylerin  siyasi kurumlara olan güveni ekonomik büyüme, işsizlik, yolsuzluk, skandallar vb makro değişkenlerle doğrudan ilgilidir. Siyasi güven her şey bir yana güvenilir aktörler olarak algılandıkları ve ortak çıkarlar doğrultusunda hareket ettikleri için kamu politikalarını uygulama veya reform yapma niyetinde olan hükümetler için değerli bir araçtır[3]. Güven kaybı ise hem yönetmeyi hem de yönetilmeyi güçleştirir. Bu durumda kurumların meşruluğu, iş görme kapasitesi zayıflar, ardından istikrarsızlık, krizler gelebilir.
Muhalafet partilerinin oy artışı sınırlı kalmakta. Özellikle kararsız seçmenlerin çokluğuna rağmen iktidar partisinden seçmen kaparak büyüyememelerinin temel nedeni seçmendeki siyasi güven algısını değiştirememeleriyle ilgilidir.
Kurumlara olan güven düzeyinin Türkiye’de özellikle politikacılar örneğinde düşüklüğü MetroPOLL Araştırma’nın Haziran 2022 araştırma bulgularında gözlenmektedir. Nitekim  kurumlara olan güven düzeyinde en yüksek güven Ordu ve emniyet güçlerine yönelikken, güven sıralamasında en düşük düzeyde siyasetçi ve medya yer alıyor. Diğer yandan, genel olarak kurumlara olan güven düzeyinde Haziran 2016’dan Haziran 2022’ye genel bir düşme eğilimi dikkat çekerken, siyasetçilere olan güven düzeyi 4,4’ten 2,7’ye gerilemiştir. (0: Hiç güvenmiyorum, 10: Tamamen güveniyorum)[4]. Politikacıların bir siyasi partiyle özdeşleştikleri dikkate alındığında, bu güven düzeyi düşüklüğünün partiler için söz konusu olduğu açıktır. Siyasi güvenin azalması doğal olarak partilerle seçmenleri arasındaki özdeşleşme ilişkisini,  parti aidiyetini zayıflatırken,  kararsız ve protestocu seçmenleri arttırır, seçmen zihninde söylemlere yansıyan “kim gelirse gelsin değişmez” algısını güçlendirerek, “Hepsi Aynı” şeklinde partilere dair negatif bir algının da oluşmasına yol açar. Türkiye’de bugün oranları yüzde 10-20 arasında değişen kararsız ve protestocu seçmenin araştırmalarda görünür olması “hepsi aynı” şeklinde seçmenin rasyonelleştirdiği partilere ilişkin siyasi güven sorunuyla ilgilidir. “HEPSİ AYNI” ALGISININ RİSKLERİ Herhangi bir Batı demokrasisinde, bizdeki gibi iktisadi, politik sorunlar yaşansa, muhalefet partilerinin iktidar karşısında seçmen nezdinde mutlak alternatif görülmesi yüksek bir olasılık iken, bizde muhalefet iktidarı elde etme adına gerekli sayısal, psikolojik eşiği aşmada zorlanıyor. Muhalefet partilerinde bir miktar oy artışı yaşanmakla birlikte bu sınırlı kalmakta. Özellikle kararsız seçmenlerin yüksekliği muhalefet partilerinin iktidar partisinden seçmen kaparak büyüyememeleriyle birlikte düşünüldüğünde, bunun temel nedeni muhalefet partilerinin seçmendeki siyasi güven algısını değiştirememeleriyle ilgilidir. Partilerin militan seçmenleri bir yana bırakıldığında, taraftarından sempatizanına kadar seçmenlerin zihninde hakim olan “böyle gelmiş, böyle gider”, “hepsi aynı” algısı sadece partiler için değil, kurumlar için de meşrulukları açısından risk üreten bir negatif algıdır. Söz konusu algının varlığı devam ettiği, iktidarla rekabet eden muhalefet partileri bunu değiştirme adına kendilerini sorgulamadıkları takdirde, sosyolojik tabanlarına yeni seçmenleri dahil etmeleri kolay olmayacaktır. Asıl düşündürücü olan; bu algının güçlenmesiyle kurumların meşruiyetine dair negatif algı güçlenirse, “hepsi aynı” algısı kurumların geleceği adına bir meşruiyet, temsil krizi üretebilir ki, bu, mevcut popülist eğilimlerin demagog liderler marifetiyle yönetilerek, otoriter rejimlerin kurumsallaşmasına, demokrasinin daha da gerilemesine zemin hazırlayabilir. --- [1] Bkz. https://www.cepal.org/sites/default/files/events/files/presentation_sonja_zmerli.pdf, Erişim tarihi: 4 Eylül 2022. [2] Bkz. David Easton; “ Re-assessment of the Concept of Political Support”, British Journal Political Science,1975,  5:s.435-457. [3] A.g.e. [4] Özer Sencar; twitter, 31 Ağustos 2022.