Siyasi çete

Abone Ol
En ufak bir eleştiriyle karşılaştığında, grup toplantısında gürleyen Devlet Bahçeli ve diğer parti yöneticileri, eski ülkü ocakları başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesinden sonra konuyu hiç ağza almıyorlar. 

Loading...

10 Mayıs 2019 tarihinde Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, evinin önünde altı kişinin saldırısına uğradı. Saldırganlar yakalandılar ve haklarında dava açıldı. Mahkemede saldırganları toplan 22 avukat savundu. Saldırganlar savunmalarında “Demirağ bize selektör yaptı, sinirlendik” diye ifade verdiler, oysaki Demirağ olay anında araç kullanmıyordu. Demirağ, AKP ve MHP’nin kimi eylem ve işlemlerini kıyasıya eleştirmesiyle biliniyor. 25 Mayıs 2019 tarihinde gazeteci Sabahattin Önkibar, yine evinin önünde bir grubun saldırısına uğradı. Olaydan sonra dört kişi gözaltına alınsa da kısa süre sonra serbest bırakıldılar. Olaydan beş gün önce, 20 Mayıs tarihinde Önkibar, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi yolsuzlukla destek olduğu gerekçesiyle eleştirmişti. 20 Kasım 2019’da gazeteci Ahmet Takan, bizzat MHP yöneticileri tarafından hedef gösterildikten sonra evinin önünde saldırıya uğradı. Saldırganlardan biri yakalandı ve para cezasıyla cezalandırıldı. 28 Aralık 2019 tarihinde gazeteci Murat İde, Bahçeli’yi eleştiren yazısından üç gün sonra evinin önünde saldırıya uğradı. Saldırgan gruptan altı kişi gözaltına alındı, ancak kısa süre sonra bırakıldılar. İde’nin özellikle “gazeteci tehdit etmekten sorumlu” bir MHP yöneticisi tarafından hedef gösterildiği biliniyor. 14 Ocak 2021 tarihinde KRT televizyonu programcısı Afşin Hatipoğlu, evinin önünde saldırıya uğradı. Saldırganlar “yazdıklarına dikkat et” diye bağırdılar. 15 Ocak 2021 tarihinde iki kişi, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve Yeniçağ gazetesi Ankara temsilcisi Orhan Uğurluoğlu evlerinin önünde saldırıya uğradılar. Özdağ’a saldıran beş, Uğurluoğlu’na saldıran dört kişi olaydan sonra gözaltına alındılar; Özdağ’ın saldırganları tutuklandı, Uğurluoğlu’nun saldırganları ise serbest bırakıldılar. Uğurluoğlu, ifadesinde saldırganların “MHP’den geliyoruz, MHP’yi eleştirmeyeceksin, ülkücüler bunun hesabını sorar” dediğini belirtmiş. Bir gün önceki Hatipoğlu saldırısıyla birlikte değerlendirildiğinde, 24 saat içinde birbirinin kopyası üç saldırı yaşanmış.
Ortada artık bir yargı erki bulunmadığına göre ya yasama ya da yürütmeden bir şeyler bekleniyor, ancak o erkler de tükeneli çok oldu. Bu durum devam ederse, çatı kısa zamanda çöker, o şiddet dalgasının üzerine binerek sörf yaptığını zannedenleri de dalga altına almakta tereddüt etmez.
25 Mart 2020’de yine Yeniçağ yazarı İsrafil Kumbasar, oturduğu mahallesinin Pazar yerinde bir grubun saldırıya uğradı. Kumbasar da Bahçeli’yi saldırıdan kısa bir süre önce eleştirmişti. Kumbasar ayrıca 2004 yılında da saldırıya uğramasıyla hatırlanıyor. 8 Mart 2021 tarihinde Diken yazarı gazeteci Levent Gültekin saldırıya uğradı. Gültekin, bir televizyon programının canlı yayınına katılmak üzere gittiği televizyon binasının önünde 25 kişilik bir grubun saldırısıyla karşılaştı ve kolu kırıldı. İki kişinin yargılandığı dava bildiğim kadarıyla hala devam ediyor. Bu bilgileri gazeteci Cengiz Erdinç’in araştırmasından derledim. Araştırması için kendisine çok teşekkür ederim. Yukarıda listelenen gazeteci saldırıları normal bir ülkede yaşansa, şimdiye kadar bu saldırıların odağında yer alan siyasi hareket soruşturma geçirir ve kesinlikle davayla karşılaşırdı. Türkiye’de bir başka siyasi parti, mesela böyle mafyavari cezalandırma saldırılarının odağı olsa, en az on kere kapatma davası açılırdı. En ufak bir eleştiriyle karşılaştığında, grup toplantısında gürleyen Devlet Bahçeli ve diğer parti yöneticileri, eski ülkü ocakları başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesinden sonra konuyu hiç ağza almıyorlar. Dün ortaya çıkan bilgilere göre, yine eski bir ülkü ocakları başkanı, şimdiki milletvekilinin olayda önemli bir payı olduğu anlaşılıyor. Böyle iddiaların milyonda biri bir HDP’li veya CHP’li milletvekili için ortaya atılsaydı acaba neler olurdu? Ceza hukuku, meselelere şahsi bakamaz. Kişiye göre bir hukuk anlayışı geliştirilemez. Bir siyasi görüşün militanı olduğu bilinen kişilerin, grup halinde, kimi zaman maskeli şekilde, sahte plakalı araçlarla gazetecilerin evlerinin önüne gelerek saldırıda bulunmaları, yakalansalar bile yargıdan ayrıcalıklı muamele görmeleri gerçek bir hukuk devletinde düşünülemez. Ortada artık bir yargı erki bulunmadığına göre ya yasama ya da yürütmeden bir şeyler bekleniyor, ancak o erkler de tükeneli çok oldu. Bu durum devam ederse, çatı kısa zamanda çöker, o şiddet dalgasının üzerine binerek sörf yaptığını zannedenleri de dalga altına almakta tereddüt etmez. Tüm bunlar da “yönetememenin” fotoğrafı olarak tarihe geçer. Şu zamanı biraz ileriye sarsak da bir an önce kurtulsak diyen kaç kişiyiz?